mıya başlıyan bir ses dünyasının mü- cevheri olarak tanınmalıdır. Tenkitçi Jonathan Cott, program- daki öbür eserler arasında ancak Charles Wuorinen'in salgılar ve elekt- ronik vasat iğin hazırladığı "Sinfonia Sacra"'yı -Arelin eseri kadar değilse bile- biraz övmekte, öbür eserleri, bu ara Arelin profesörleri Luening ve Ussachevsky nin eserlerini kötüle- mektedir. Tahmin edilebileceği gibi, Arelin musikisi elektronik musiki çevrelerin- de beklenen tesiri yaptı. Kolonya E- lektronik Musiki Stüdyosu temsilci- leri, Arelin, eserini hazırlarken ne tür- lü teknik metodlara ve yollara baş- vurmuş olduğunu öğrenmek maksa- diyle, onunla teknik meseleleri ince- den inceye eleyen bir mülakat yaptı- lar. Konsere katılan bütün besteci- ler arasında yalnız Bülent Arel, kon- ser için hazırlanmış stereofonik sis- temden, sahneye ve salona -dinleyici- leri çepeçevre sarmış olarak- yer- leştirilmiş oparlörlerden ve çok ka- nallı ses yayma sisteminden tam ma- nasiyle faydalanmıştır. Arel bugünlerde Türkiyeye dön- mek üzeredir. Dönüşü şüphe yok ki hem kendisi için, hem de Türk beste- ciliği için büyük bir kayıp olacaktır. Nasıl olmasın ki? Bülent Arel bera- berinde, bir elektronik musiki hazır- lama stüdyosunu da getirmediği tak- dirde burada, elektronik musiki ça- lışmalarım devam ettirmiye imkan bulamıyacaktır. Böyle bir stüdyoyu da beraberinde getirmesi, Arel bir milyoner olmadığına göre, imkânsız- dır. Nitekim batı memleketlerinde elektronik musiki bestecileri kendi stüdyolarında değil, ya devletin, ya da üniversitelerin' kurduğu stüdyo- larda çalışmaktadırlar. Öyleyse Arel gene "eski yolda", çalgı musikisi e- serleri vererek besteciliğini sürdüre- çektir. Amerikaya gitmeden önce yaptığı gibi... Ne var ki, Türk beste- cisinin kendi yurdunda gördüğü bü- yük ilgisizlik m 'eski yolda" yapacağı çalışmalar da, çekmelerde e raflarda mn kalacaktır. Festivaller Düzensiz şenlik pstanbul Sanat Festivalinin düzenle- yicileri, bugüne kadarki organizas- yon günahlarına geçen hafta bir yenisini eklediler: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının konserine son dakikada bir solist daha ilâve etmek ve konserde kullanılacak piyonoyu akord ettirmemek... Dünyanın her yerinde festival (programları bir yıl öncesinden en küçük teferruatına ka- dar hazırlanır, dünyaya bildirilir ve AKİS, 12 HAZİRAN 1961 değiştirilmemesi için elde olan herşey yapılır. Halbuki İstanbul Sanat Fes- tivalinin orjinal organizatörleri, on- beş gün hazırladıkları bir programı konserden iki gün önce değiştirmişler ve bu değişikliği afişle olsun, ilânla olsun, konserde dağıtılan program kâğıdına yapılacak bir eklemeyle ol- sun, bildirmek lüzumunu duymamış- lardır. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası kon- serinde yapılan değişiklik, konserden iki gün kadar önce ele geçen piyanist Gülseren Sadakı programa dahil et- m,ek oldu. Fakat organizatörler, piya- noyu akord ettirmek mi li ihtiyaç hissetmediklerinden Moza o mi- nör konsertosu, piyano ile peri arasında yarım ton kadar bir farkla çalındı. Orkestra ile arasındaki tona- lite uyuşmazlığı yüzünden olacak, pi- yanist Sadak da partisini tam bir şaş- kınlık içinde çaldı. Konserin geri kalan kısımlarında Bruno Bogo idaresindeki orkestra, Rossini'nin Semiramide ertürünü, Çaykovski'nin Patetik senfonisini, Cumhurbaşkanlığı orkestrasının ayı- rttı hususiyeti haline gelmiş derbeder, muvazenesiz ve duygusuz icralarla sundu. Organizatörler bu ara gene işin içine girdiler. İcralar sırasında gürül- tü olmaması için hiçbir tedbir alma- mış olduklarından, Çaykovski e nisi sırasında kapıların ve Şan neması omüstahdeminin ei öylesine arttı ki şef Bogo icrayı dur- durmak ve gürültülerin kesilmesini beklemek zorunda kaldı. Konserin ö- bür solisti, viyolonselci Nusret Kayar, Çaykovski'nin Rokoko Varyasyonları- nı, yeterliksiz bir teknikle çalmakla birlikte, çok alkışlandı. Festivalin çok daha ilgi çekici bir orkestra konserini, Cemal Reşit Rey idaresindeki Şehir ' Orkestrası, dört solistin iştirakiyle verdi. Konserin zirvesi, arpçı Uğurtan Akselin çaldığı Debussy'nin "Kutsal ve Dindışı Dans- larıydı. Bu eserde arpçı Akselin duy- gulu icrası, Debussy uzmanı Cemal Reşit Reyin idaresindeki yaylı orkest OPERATÖR - DOKTOR MUZAFFER ARGUN Doğum ve Kadın Hastalıkları . Mütehassısı Muayenehane: Meşrutiyet caddesi No. 1 ANKARA Tel : 12 79 43 AKİS - Reklam — 17 MUSİKİ ranın idaresiyle birleşince ortaya İs- tanbul konser salonlarında seyrek rastlanan seçkinlikte * bir icra çıktı. giyle ve sağlam eğitiminin delili mu- siki şuuruyla çaldı. Bununla birlikte Saint-Saens'ın dördüncü konsertosu gibi sathi bir eser, Ayşegül Sarıcanın yorumcu vasıflarını açıklayabilecek bir vasat değildi. Konserin üçüncü so- listi soprano Selma Berk, Puccini'nin Tosca ve Madam Butterfiy'ından, ve Boito'nun Mefistofele'sinden birer ar- yada, İtalyada gördüğü eğitim sonu- cunda bir takım gelenekler edinmiş olduğunu, bununla birlikte ses gücü- nün henüz kifayetsiz olduğunu ortaya koydu. Dördüncü solist Hilmi Girgin- koç, Mozart aryalarına, ses bakımın- dan olsun, yorum bakımından olsun, hiçbir seçkinlik katmadı. Üstelik, Fi- garo'nun Düğününden söylediği bir aryanın kadın-erkek münasebetleriy- le alâkalı sözlerini desteklemek için, parmaklarıyla basının üstünde boy- değil bir ciddi operetine bile yakışmıyan bir hareketti. Resitaller Ypestival oragnizatörü İstanbul Be- lediyesinin çevreye gerektiği gibi duyuramaması yüzünden pek az din- leyici resitaller arasında gerek porg- ramı, gerekse icra kalitesi bakımından önemli durumda olanlardan biri, piya- nist Ergican Saydamın resitali oldu. Saydam, Bach'ın İtalyan Konserto- Bundan, Beethoven'in Waldstein sona- tından, Bartok'un Op. 14 süitinden, bir de Chopin'in 24 prelüdünden ku- rulmuş, ağırbaşlı ve güç bir program hazırlamıştı. Piyanist bilhassa Bar- tok'un'süitinde başarılı bir icra çıkar- dı. Öte yanda Chopin'in 24 prelüdünü ardarda ve hepsini birden çalmak, pek az piyanistin göze alabileceği zorlu bir iştir. Saydama gerçi Ghopin piya- nisti denemezdi ama bu işi pek önem- siz hafıza ve teknik o sürçmeleriyle, hem de mükizal mâna dolu icralarla başarması Övgüye lâyıktır. Bir başka resitalde kemancı Fethi "Kopuz, Mozart, Beethoven ve Franck sanatlarından burulmuş bir program sundu. Kemana Kopuz, alaturkacı geçmişinin yerleştirdiği geleneklerden kurtulmak söyle dursun, bilerek ya da bilmiyerek, bunlara gitgide saplanı- yor. Böyle bir anlayışla sunulan bir sanat resitalinden zevk almanın, pi- yanist Verda Ünün üslüp doğruluğu içindeki icrasına rağmen, imkânsız olduğu ( asikardır. 33