Ortakçıoğlubile... Bir iktidarın on yıl içinde kendi kendini nasıl götürüp te bir adaya tıktırtığının hikâyesi, Yas- sıada duruşmalarının o zabıtlarını okuyanların gözleri önüne mutla- ka serilecektir. Feci âkibetin numaralı sebebinin, demokratik yoldan seçilen Adnan Menderesin zamanla kendisini bir yeni Neron sanması olduğu artık açık surette belli olmuştur. Gerçi Menderes, Ne- ron kadar dahi erkekçe davranmayı başaramamış, zenne karakterinin icabı olarak, kudreti elinden kaçı- lınca iki para etmez hale gelmiş- tir. Ama sırtında Başbakanlık hır- kası varken hiç bir fütur tanıma- ması, kendini her şeye kadir, hiç kimseye hesap vermez sanması ve bu İnançla en olmayacak şey- leri yapması bütün D.P yi kısa zamanda bir menfaat şebekesi ha- line sokmuştur. Bir zamanlar en iyi niyetler taşıyarak suistimaller, suistimalciler ile uğraşmaya kalkanlar Menderesin takındığı tavrı görünce şebekenin en ilerisine fırlayıp orada kalmayı mücadeleye ter- cih etmişlerdir. Tâ, meşhur Yetkilerin meşhur Tahkikat Komisyonuna verilmesi için meşhur takriri hazırlayan Hüseyin Ortakçıoğluya kadar. Kılıçlıoğlu Sarol Boğazına ilmik takılı olarak bugün sanık mikrofonu başında konu- şan bu adamın anlattıklarında bir hazin taraf bulunduğuna kabul etme mek imkânsızda?. Menderesin gemi azıya aldığı yıllar.. Zaman zaman akıl hocalığı da eden bir takım ideal arkadaşları var. Bunların çoğu, görmemiş kimseler. Bir Başbakanın yanında yaşayabilecekleri ömür- leri boyunca hatır ve hayallerinden dahi geçmediği için ne oldum delisi hale gelmişler. Tahsilleri, kültürleri hep e âyâr. Tabii, işin anormal olan tarafı Menderes gibi süfli karakteri bugün tamamile ortaya çıkmış bir adamın Başbakanlık makamına geçebilmesi.. Yoksa, öyle bir tipin ide- al arkadaşı olarak seçtiği kimseler de, tabii kendini bilen bir Başbaka- nın birlikte görünmeyi kabul edeceği kimseler olmayacak. Bu ideal ar- kadaşları, sırtlarını Menderese dayamanın şımarıklığı içinde, ortalığı haraca kesiyorlar. O yıllarda, otomobil ithali işi bir mesele. Hem de, dedikodulu bir mesele. İki kişiye, Menderesin emriyle hususi müsaade verildiği kulak» tan kulağa söyleniyor. Bunlardan biri bir Opel, öteki cakalı bir Lincoln. Hele Licoln'a alt müsaade bir baştan ötekine yolsuzluk numunesi. Ta- lep yapılmış, o sıralarda Ticaret bakanlığı müsteşarı olan namuslu Ci- hat İren tarafından şiddetle reddedilmiş. Ama adam, "Etraftan olduğu için Menderes vasıtasıyla daha yükseklere baskı yaptırmış ve gösteriş- li arabasına kavuşmuş. -Gerçi sonra, korkusundan pek binememiştir ya. Ortakçuğlunun bile bu hal ağırına gidiyor. İşi, D.P. Grubuna ge- tiriyor. Ama e ne? Menderes çıkıyor ve Ortakçıoğlunun gözlerinin içi- ne baka baka "Ben getirttirdim, ne olacakmış!." diyor. Grupta tıss yok. Aynı Menderes, bir kaç sene sonra aynı Gruba "Haydi, dağılın! Tatile !" diyor ve Grup, süt dökmüş kedi gibi, pılısını pırtısını toplayıp gidiyor.' Gidiş, o gidiş! Araba sevdalıları mı kim? Mükerrem Sarol ve Sefa Kılıçlıoğlu! İşte, bugün hesap veren D.P. bu D.P. dir 22 " Bu sözler, salonda gülüşmelere sebep oldu. Tlabarın da başka söyle- yecek sözü kalmamıştı. Başol onu da yerine gönderdi. Sıra retli milletvekillerine mikrofona geldiğinde hayli heyecan- lıydı. Fakat biraz sonra heyecanı geçti ve suallere rahatlıkla cevap vermeğe başladı. O da, hiç bir zaman diktaya gidilmediği iddiasındaydı, "— Çok ağır şartlar ve mahrumi- yetler altında, milletin varlık ve mu- kaddesatının 44 yıl bekçiliğini papan bir kimse sıfatıyla arzetmek isterim ki, menfaatler için bir ferdin arka- sından sürüklenecek bir insan deği- lim" deyince, Başkan Başol müdaha- le etti: — Menderesin prestiji tamamen sarsılmış olduğu halde niçin seyaha- te iştirak etmiştiniz?" Bu sual, rahatlıkla cevap veren Yazıcıyı birden kapkara bir ümitsiz- liğe düşürdü. Bir an durakladıktan sonra "— Ne Adnan beyle, ne de Celâl beyle bir samimiyetim vardı" dedi. Fakat bu, Başolun sualinin ceva- bı değildi. Nitekim Başol ısrarla sor- du: "— Seyahate niçin gittiniz?" Yazıcı terlemeğe başlamıştı. Ken- dini toplamağa çalışarak: "— Efendim, Grup Riyasetinden bu seyahate katılmam bildirildi. Ben o güne kadar hiç bir seyahate gitme- miştim. Bu seyahate, ayrıca, halkta mevcut fikirleri öğrenmek niyetiyle katıldım" dedi. Gene istenilen esvap alınmamıştı, Başkan Başol: “— Bu kritik anda katılmama manidar oluyor.." diye devam edince, Yazıcı: — Seyahatte en ufak bir kastim yolu karşılığını verdi. Yazıcının da hesabı böylece görül- müş oluyordu. Böylece bitirdiğimiz hafta. Ana- yasanın ihlaliyle ilgili davanın sanık milletvekillerinin sorgusu yarıyı geç- miş oldu. Tahminlere göre sorgular önümüzdeki haftanın sonlarında biti- rilecektir. Ondan sonraki hafta ta- nıklar -Tahkikat Komisyonunun tev- kif ettiği veya ifadesini aldığı kim- seler- dinlenecek, tahkikatın genişle- mesine dair talepler sorulup netice- lendirilecek ve bunların içinde kabule şayan görülenler dikkate alınacaktır. aziranın sonunda da savunmalar başlayacak, karar Temmuzun ikinci yarısında tefhim olunacaktır. AKİS,12 HAZİRAN 1961