Her tarafında üçlüye dahil edilecek öğretmenin bulunamayışıdır. Yüksek Seçim Kurulu, kütük tan- ziminin bu kısmının Haziran sonla- rına yetişeceği kanaatındadır. Büyük bir engel çıkmadıkça, üçlü heyetlerin mesailerini bu ayın sonunda tamam- lamamaları için bir sebep yoktur. On- dan sonra yapılacak isler tamamen Yüksek Seçim Kuruluna kalmakta- dır. Kurul bütün işlemleri Temmuz ortasında bitirmeyi ümit etmektedir. Seçmen kütükleriyle ilgili çalış- malar bu safhadayken, siyasi parti- ler de bitirdiğimiz hafta içinde Refe- randumla ilgili e açık şe- kilde aldılar. C.H.P. nin "Evet'i tav- siye edeceği bununla kimsede bir şüphe yoktu. C.K.M.P. nin de tutu- mu belliydi. Geriye fodul A.P. ile Menderesin rahle-i tedrisinde yetiş- tiklerini her vesileyle -ve o bilhassa kullandıkları metodlar bakımından- belli eden dehşetengiz liderlerin yük- sek sevk-i idaresindeki çelimsiz Y.T. P. kalıyordu ki onlar da haftanın sonlarında seslerini duyurdular. Ardıçoğlunun hiddeti Zeyi nahif, saçları hemen hemen dökülmüş, hareketlerinden sinirli olduğu hemencecik belli olan adam, rl gazeteyi sallıyarak, etrafın- daki iler e aci ya bu gazeteciler ya- lan yazıyorlar, ya da biz teşkilata hakim değiliz" dedi. Sonra sinirli adımlarla, bir tara- fında elips şeklinde, üzeri yeşil çu- ha kaplı büyük bir masa bulunan, iyi döşenmiş salonda dolaşmağa başladı. Başım iki tarafa sallıyor, âtide bir di- liyle "çık., çık" yapıyordu Hâdise, geçen haftanın ortaların- da bir gün, C.K.M.P. nin Tuna cad- desindeki şirin Genel Merkez bina- sında cereyan etmekteydi. Sinirli za- tın adı Nurettin Ardıçogluydu. Sinir- lenmekte de, galiba haklı idi. Zira, o- kudugu haber, hayli enteresandı. C. KM.P. nin Egedeki bir ilçe teşkilâ- tında, Anayasaya "Evet" demek ve- ya dememek konusunda bir tartışma olmuştu. Teşkilât mensupları "İkinci Cumhuriyet Anayasasının -her ne ka- dar "Evet denilecekse de- pek mute- ber olmadığı" fikrini el altından yay- makla suçlandırılıyorlardı. Gerçi o- lay su yüzüne çıkmamıştı, resmi bir mahiyet arzetmiyordu ama, gazete doğru yazıyorsa Ardıçoğlunun cidden teşkilâta hakim olup olmama yö- nünden- üzülmeğe hakkı vardı. Zira C.K.M.P. Genel Merkezi, Anayasaya "Evet" denilmesini bir tamimle teş- kilâtına bildirmişti. Nitekim, C.K.M.P. Genel İdare Kurulu üyeleri de, zaman zaman yap- tıkları seyahatlerde bu hususu belirt- meğe çalıştılar. C.K.M.P., Anayasaya "Evet" diyecekti. Ancak, geçen hafta AKİS, 12 HAZİRAN 1961 Ne menem mücadele ! nse ki, "Türkiyede Komünizme en büyük faydayı sağlayan a- dam er verilecek en doğru cevap şu olur: "Peyami Sefa ve çömezleri!" Hakikaten, Devletin mühim vazifelerinden biri olan "Komünizmle Mücadele"yi bu klik öylesine dejenere etmiştir, komü- nist aleyhtarlığını o kadar sevim- siz, gülünç, hattâ iğrenç durum: düşürmüştür ki adeta komünistler sevimli birer mahlük haline gel- mişler, Peyami Sefa ve çömezleri- nin kendilerine düşman olduğunu söylemeyi i övünme vesilesi yapmış- lardır. Alilhtan omünizmin va- tanı meselâ Brezilya değil de Rus- yadır ve toplumumuzun bu mikro- ba karşı bünyevi bir muafiyeti mevcuttur. Yoksa, sırf Peyami Se- fa ve çömezlerine inat boyunlarına komünist yaftasını aşıp seve sere ortaya çıkacakların sayısı az ol- mayabilirdi. Bu bakımdan, Mos- kova bu tan mücadelenin şampi- yonlarına ne kadar dua etse azdır. Şimdi, komünizmle mücadelede daha gayretli olma lüzumu belirmiş bulunuyor. Bu zarureti anlama- maya imkân yoktur. İhtilâl sonrasında ortaya, çeşitli sebeplerden do- layı, komünist telkinlere son derece müsait bir vasat çıkmıştır. Bu, ku- zeyden gelen rüzgârların dozunu derhal arttırmış, komünist ajanlar açıktan faaliyet göstermeye başlamışlardır. Bilhassa iktisadi sıkıntı ve içtimai huzursuzluk sayesinde tesirli hale gelen komünizm çeşitli kı- lıklar altında aramıza sokulmuştur. Menderesçilikten dinciliğe, milli- yetçilikten anarşistliğe bin tane kılık bu ajanları barındırmaya başla- mıştır. Ankarada bazı Demir Perde gerisi resmi vazifelileriyle görüş- me fırsatı bulanlar onların şifahen söylediklerinin, telkin ettiklerinin tı- patıp aynını bazen yazılı halde belirli yazarların sütunlarında görerek şaşırmışlardır. Şurası muhakkaktır ki Komünizm, 1961 Türkiyesini ken- disi için her zamandan elverişli bir zemin sayarak çalışma gücünü arttır- mıştır. Buna karşı bizim de mücadelemizde daha gayretli olmamız şarttır. Radyo Ancak, radyolarımızda gece gündüz komünizmden bahsetmenin, tehlikeli yoldur. Türkiyeye a rin Adnan Mi olduğu asla unutulmamalıdır. ünizmle mükâdeleiz propaganda si- lâhının kullanılması lüzumunu ii eden yoktur. Elbette ki asıl tesir- li iş, cemiyeti komünist telkinlere açık bir vasat olmaktan çıkaracak ekonomik, sosyal tedbirleri almaktır. Ama o günleri beklerken propa- ganda silâhım çalıştırmamak da doğru olmaz. Mesele bu silâhı başa- iie çalıştırmaktır. Zira prop aganda kolaylıkla Dİ e bir âlet- meharetli ellerde kullanılmadığ ığı takdirde aralar. Nite- kim, Peyami Sefa ve çömezlerinin zararı o noktadadır. Yoksa, üstadla- rın komünizmin ekmeğine bile bile ve isteye isteye yağ sürdükleri iddia olunamaz. Aman dikkat edelim, devletin mücadelesi o tarza benzemesin. Darbeleri zamanında ve tesirli noktalara indirmeyi bilelim, vurduğumuz yerden ciddi ses gelmesini sağlayalım ve Allah rızası için sevimsiz kli- şelerden kendimizi kurtaralım. 15