Hanımlar köklerden hakikaten gü- zel kahve masaları yapmışlardı. Sil- va Sahakyanın tahta kolyesi ise bu sanatın alabildiğine işlenebileceğini gösteriyordu. Tahta skülptürde iki tane de erkek öğrenci vardı: Kemal Güner ve Necdet İzgi.. Erkek öğren- ciler de kadınlar kadar ilgi topladı- lar Zekiye Yaltkayanın bebekleri, bil- hassa Elâzığın Çayda Çıra dansını temsil eden köylü çifti çok ilgi çekti. Zekiye Yaltkaya bebeklerine o mın- tıkanın elbiselerini giydirmiş ve on- tan, ipten güzel eserler meydana ge- tirilmişti ama, en hoşu galiba Selma Arıpekin fare kapanından yaptığı tavan abajuru idi. Gazeteciler sergiyi gezdikten son- ra büfede serinlerlerken, hanımlar hâlâ nöbet işlerini halledememişlerdi. Mavi tayyörlü genç bir sarışın kadın, üzgün bir sesle arkadaşına: "— Muhakkak nöbetini almak is- terdim ama, biliyorsun bebeğim var, beşte evde olmalıyım" diyordu. Mavi tayyörlü sarışın hanım, ma- vi tabloları ile sükse yapan Ayten Doğancalı idi. Bilhassa muhtelif memleketlerin kızlarım bir araya getiren tablosu çok ilği çekmişti. Re- sim öğrencileri geç vakitlere kadar öğretmenleri Ercüment Kalmuku beklediler. Yaz çalışmaları için di- rektif alacaklardı. Ama öğretmenle- ri bir türlü görünmüyordu. Moda Tutunan biçimler Mevsim ilerledikçe kadınlar moda- yı mecmualardan değil, sokaktan takip ederler. Bu senenin tutunan el- biseleri şunlardır: 1 — Köy ve bahçe için kalça üze- rinden hafifçe büzgülü, tam kolsuz, kapalıca, kayık yakalı' basmalar. 2 — Şehir için düz veya pileli etek re bunların üzerine düşürülerek giyi- len düz hatlı bol bluzlar. 3 — Her yere giymek için gevşek bir kuşakla hafifçe bağlanmış düz çizgili veya diyagonal çizgili çuval biçimi, tam kolsuz elbiseler. — Gece dans için arkası çok a- çık, dümdüz keten elbiseler. Bunla- rın biricik süsü ekseri biyeleridir. Tam kolsuzdurlar, o belleri oturma- mıştır fakat eteğe doğru hafifçe ge- nişliyecek şekilde biçilmişlerdir. Ba- zıları tek omuzu gösterecek şekilde açıktır. 5 — Giyimli elbise olarak, şifon- dan veya emprimeden yapılmış büz- gülü, hafif bol etekle bu eteğin üze- rine düşürülmüş flü korsajlardan meydana gelmiş çok basit biçimli u- çucu, tatsız elbiseler. Genç Kalmanın Sırrı Jale CANDAN K rutçef bu sırla çok yakından ilgili. Genç Kennedy'nin şimdilik pek ih- yacı yoksa da, Amerikanın meşhur prestiji bakımından o da ilgili.. Ato- mu, roketi, fezada seyahati bir yana bırakalım, bence, genç kalmanın sır- rını keşfedecek olan millet dünyaya hâkim olacaktır. Genç kalmak iste- miyen tek insan var mıdır? Genç kalmak için insan oğlu neler vermez? Hattâ katiyetle söyliyebilirim ki erkekler buna kadınlardan da fazla önem verirler. Şimdi size yeni bir ilâçtan bahsedeceğim. Çok ciddi bir adı var: 53-11-C. Bu ilâç Amerikada keşfedilmiş. Buna devam eden yaşlılar birkaç gün içinde kendilerini gayet dinç hissediyorlarmış. Ciğerler çok daha iyi çalışıyor ve kan deveranı şaşılacak şekilde düzeliyormuş. İlaca istik- balin ümidi gözü ile bakılıyor. Görülüyor ki bu ilâç yüzdeki kırışddüdarı bir anda yok eden gençlik aşılarından bir hayli değişik. İnsanın dış gö- rünüşünden ziyade içi ile meşgul. İç uzuvların tam randımanla çalışma- sını sağladıktan sonra dış görünüşü estetiğe terketmek muhakkak ki çok daha isabetlidir. Fakat 53-11-C yi tatbik etmeden, ameliyat masasına yatıp cildi serdirmeden de hayatta genç kalmayı başaran pek çok ta- san vardır. Bunlara hepimiz muhitimizde zaman zaman rastlamışladır. Dünyaca meşhur olanları da hepimizce bilinmektedir. Dikkat edecek olursak genç kalmak sırrına ermiş insanlar aynı za- manda mesut olmasını bilen ihsanlardır. Bu bakımdan durumları ayrıca önem kazanır. Çünkü bunlar hayatta hiçbir darbe yememiş kimseler de- gil, darbeleri yenmesini, hayata daima taze, genç bir ruhla bağlanmasını bilen kimselerdir. Bunlar vurdumduymaz da değildirler, Kötü günleri, iç mücadeleleri olmuş fakat kötümser düşünceleri daima yeni, dinamik bir felsefe takip etmiştir. Bu ruhu genç tasanlar dış görünüşlerine de aynı şekilde önem verdikleri takdirde işte o bir türlü ihtiyarlamıyan yaşsız, mesut tasanlar olarak zaman zaman şu çevrede veya bu çevrede görülü- verirler. Bunlardan biri muhakkak ki Amerikan televizyon ve beyaz per- de artisti Loretta Young'tır. Hattâ bu kadın bugüne kadar yaşlanma- makla şöhret yapmış birçok büyükanne artisti de gölgede bırakmış- tır. Loretta Young'ın itiraf ettiği yaş kırksekizdir. Fakat çok büyük bir rahatlıkla yirmi yaşındaki genç kız rolüne çıkar ve hiçbir şekilde yadır- ganmaz. Sanılmasın ki sanatkâr gençlik iddiasındadır, her role çıkar, hepsinde aynı şekilde başarı kazanır. Amerikan televizyonunda Loretta Young'a Theatre isimli bir program ayrılmıştır ve kendisinin hemen her gün ya rolü Vardır ya da bu programın tatbiki ve takdimi ile meşguldür. Fakat önemli olan bu değil, önemli olan bu ellilik genç kadının her dem taze olusudur ve Amerikan efkârı umumiyesini en çok meşgul eden hu- sus budur. Genç kalmanın sırrına ermiş olan bu kadını gazeteciler bir türlü rahat bırakmazlar. Onun ise verdiği cevap hep aynıdır: "Olduğun- dan fazla genç görünmek marifet değildir. Yaş insana kaybettirmez, ka- zandırır. Mesele, insanların yaş hakkında yanlış bir fikre sahip olmala- rından ileri gelmektedir. İnsan elli yaşında ihtiyar değildir ve daima di- namik kalmasını bildikçe, kafayı ye ruhu daima yeni bilgilere, iyi hislere açık tuttukça, hep yarım için çalıştıkça, hayata İnandıkça* zanne- dildiğinden çok daha yavaş ihtiyarlar. Tabii ince kalmaya gayret etmek, sıhhi bir hayat yaşamak, sağlık kaidelerine güzellik reçeteleri kadar önem vermek te şarttır.. Güzellik reçetelerine gelince, birçokları iyidir, fakat sihirli bir kuvvete sahip bir krem veya insanı beş dakikada genç- leştirecek bir kuvvet şurubu tahayyül etmek pek çocukça olur" Sanatkârın bu sözleri sihirli güzellik ve gençlik reçeteleri keşfetme- ye meraklı kimseleri pek çok hayal kırıklığına uğratmaktadır. Loretta Young'n birçokları gibi güzellik enstitülerine gittiği muhakkaktır. Saçlarım daima değişik tarar, hergün değişik kıyafetlerle görünür, bir genç kız kadar incedir. Kimbilir belki estetik bir ameliyatla yüzünü de gerdirmiştir. Ama aynı şeyleri yapan daha binlerce kadın, binlerce ar- tist vardır Ve bunların bir çoğu Loretta Young'ın yaşında oldukları halde onun yanında annesi gibi dururlar ve Amerikanın en tanınmış güzellik enstitüleri bu insanları yaş çöküntüsünden kurtaramamıştır.. Mesele herhalde artistin söylediği gibi genç ruhlu olabilmekte.. İnsan, ilk ak saç la veya ilk kırışıkla ihtiyarlamaz. İnsan, komşudan gelen gürültüye, fi lâncanın sözüne falancanın hareketine lüzumundan fazla önem verip fikr-i sabitler yaratmaya ve hayatın güzel taraflarını unutmaya başla- yınca ihtiyarlar. AKİS. 12 HAZİRAN 1961