DÜNYADA OLUP BİTENLER Nato Parlamanterler toplantısı Bu hafta Avrupada yapılan önemli milletlerarası (oOgörüşmelerin o bir üçüncüsü de, Pariste toplanan NATO Parlamanterler oKonferansıydı. Bu konferans, her yıl 15 NATO Üyesi- nin yasama organlarından seçilen temsilcilerin bir araya gelmesiyle yapılır ve alınan kararlar -bağlayıcı olmamakla beraber- hükümetlerin ve NATO yetkililerinin dikkatine su- nulurdu. Halbuki bu sene toplantı, 14 üye devletin temsilcilerinin katıl- masıyla yapılıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İnkılap Hükümeti ta- rafından feshedilmişti ve şimdiye ka- dar yeni seçimlere de gidilmediği i- çin Türkiye konferansta temsil edile- miyordu. A.B.D. nin yeni Başkan Yardım- cısı Johnson'un da bir Senatör sıfa- tıyla katıldığı bu konferansın günde- mindeki en önemli meselelerin başın- da, NATO'nun müstakil bir atom kuvvetine sahip olması geliyordu. Bu fikir, bundan bir müddet önce Gene- ral Norstad tarafından ortaya atıl- mış ve Genel Sekreter Spaak tarafın- dan da şiddetle desteklenmişti. Kon- feransın ilk gününde yaptığı konuş- maya bakılırsa Norstad, böyle bir kuvvetin okurulmasında sayısız fay- dalar görüyordu. Bir kere, bu kuvvet kurulunca A.B.D. nin Avrupalı dost- ları artık atom sırlarını paylaşama- dıklarını söyleyerek yanıp yakılamı- yacaklardı. Sonra, NATO çerçevesi içinde kurulacak bir atom kuvveti Batı Avrupa devletlerini atom silahı sahibi olmak için Amerikan Senato- sunun kararına bel bağlamaktan da kurtarırdı. Nihayet, NATO atom kuvvetine sahip olursa belki General De Gaulle de Fransanın mutlaka bir atom devleti olması konusundaki i- nadından vazgeçerdi. Gerçekten, kon- feransın gündemindeki önemli mese- lelerden biri de De Gaulle'ün bu ko- nudaki inadıydı ve ilk gün yaptığı a- çış konuşmasında Fransız Başbakanı Debre, Fransanın bu inattan kolay kolay vazgeçmiyeceğini oanlatmağa Çalışıyordu. Batılı Devletler Savunmanın bedeli Bu haftanın ilk günlerinde, Avrupa devletlerinden birinin başkentin- de aynı masa etrafında buluşan iki adam, birbirlerine kimin daha fakir olduğunu anlatmağa çalışıyorlardı. Bunlardan uzun boylu, zayıf olanının AKİS, 28 KASIM 1960 Lauris Norstad Meseleye ilk dokunan adam, söylediğine bakılırsa temsil ettiği devletin kasaları fena halde boşal- mıştı. Karşısındaki yetmişlik deli- kanlı ise, ısrarla, kendi devletinin da- ha fakir olduğunu ileri sürüyordu. Eğer bu konuşma iktisaden geri kalmış iki devletin temsilcileri arasın- da geçseydi kimsenin bir diyeceği o- lamazdı. Fakat konuşmanın yapıldı- ğı başkent Batı Almanyanın merke- zi Bonn'du ve fakirlikten dem vuran- ların biri dünyanın en zengin ülkesi- nin, A.B.D. nin Maliye Bakanı Ro- bert B. Anderson, diğeri de Avrupa- --- en ileri ülkesinin, Batı Almanya- nın Başbakanı Conrad Adenauer'di. Çok zengin iki devletin temsilcile- ri olduğu halde fakirlikten dem vu- ran iki devlet adamı, uzun zamandır AB.D. nin sızlandığı bir meseleyi çözmek için karşı karşıya gelmişler- di. Bu mesele, A.B.D. nin sırtındaki mali yüklerin bir kısmının Batı oAl- manyaya devredilmesiydi. AAmerika- nın uzun yıllar boyunca dünyanın dört bir tarafında bulundurduğu as- keri personelin masrafları, NATO savunması için harcadığı paralar, ik- tisaden geri kalmış ülkelere yaptığı askeri ve iktisadi yardım son zaman- larda Amerikan tediye muvazenesin- de dörtte biri aşan bir açık yarat- mış ve bu, doların kıymetini kaybet- mesine yol açmıştı, Başkan Eisenho- wer, bu tediye açığını kapamak için geçen hafta yabancı ülkelerdeki A- merikan personelinin re geri çekmek kararını ver ama, bu- nun yeter bir tedbir olmadığı anlaşı- lıyordu. Şimdi, A.B.D. nin sırtındaki yükü taşımasına yardım edecek biri tine göre, tediye muvazenesini yıl büyük bir fazlalıkla kapayan Ba- tı Almanya olabilirdi. Aslında, Batı Almanyanın bu fik- re aykırı olduğu söylenemezdi. o Dr. Adenauer ötedenberi Avrupa devlet- lerinin Amerikanın yükünü paylaş- ması tezini savunmuştu. Fakat böyle olduğu halde bu hafta içinde yapılan . Bir kere Batı Amerikan Hükümetinin istediği pa- rayı çok fazla bulmuştu. Gerçekten Amerikan temsilcileri Adenauer'den askeri masraflar için 650 milyon do- lar yardım istiyorlardı. Alman yacağı bir miktardı. iktisaden geri kalmış pılacak Alman yardımı konusunda da anlaşmazlık çıkmıştı. Almanya bu- nun uzun vadeli yatırımlar şeklinde olmasını isterken, Amerikalılar, kı- sa vadeli ödünç para şeklinde olması üzerinde ısrar ediyorlar ve bu para- nın Alman Hükümetinin tasarladığı gibi doğrudan doğruya Alman iş a- damları tarafından değil, fakat fede- ral hükümet bütçesinden ödenmesini istiyorlardı. Almanyanın NATO sa- vunmasındaki payının arttırılmasına gelince, bu meselede büyük bir güç- lük çıkmamış, Almanya zaten taraf- tar olduğu bu arttırmayı kolayca ka- bullenmişti. Alman ve Amerikan temsilcileri- nin savunma masrafları ile iktisaden geri kalmış ülkelere yardım konula- rında anlaşmaya varamamalarının ikinci sebebi de, Adenauer'in, iş ba- şından çekilmek üzere olan Fisenho- wer idaresi ile uzun süreli bir anlaş- ma yapmak istememesi olmuştu. Adenauer böyle bir anlaşmayı Ken- nedy ile yapmayı tercih ediyordu. Romada buluşanlar Bu haftanın içinde Bonn'da Alman ve Amerikan idarecileri (o birbirle- rini kendi fakirliklerine inandırmağa çalışırlarken, Romada da MacMil- lan, yirmi yıldır ilk defa İtalyan baş- kentine gelen bir İngiliz Başbakanı olarak, Fanfani ile karşılıklı görüş- meler yapıyordu. Görüşmeler sonunda yayınlanan resmi tebliğden de anlaşıldığı gibi, bu buluşma iki devletin idarecileri ara- sında karşılıklı bir görüş teatisinden fazla birşey sayılmamalıydı. İngilte- 29