YURTTA OLUP BİTENLER gun düşüyor ve bu yorgunluğunu a- rada bir yudumladığı viskilerle gider- meğe çalışıyordu. İşte, bitirdiğimiz haftanın sonun- da Kurucu Meclisle alakalı tasarı ü- zerinde memleket idaresinin mesuli- lanmasını emniyet içinde bekliyordu. Ortaya bir takım postların çıkmış ol- ması, eşyanın tabiatına pek uygun şekilde bir takım ihtirasların kabar- masına yol açmıştı ama Partinin ile- ri gelenleri duruma, hakim olmuşlar- dı. Kat'i karar tasarı açıklandıktan sonra verilecekti. Bugünden bilinen, mesela İsmet İnönünün ve diğer ida- reci sınıfın Temsilciler Meclisi üye- liğini üzerlerine oalmayacaklarıydı. Genel Merkez, il başkanlarıyla bir- likte Partiye ayrılan kontenjanı dol- duracak temsilcileri tesbit edecekti. C.K.M.P. de Bölükbaşı ve arkadaşla- rı çekişe çekişe pazarlık ediyorlar, Meclise fazla miktarda üye sokmaya çalışıyorlar, hiç olmazsa zahiren bir ciddi ve büyük parti rolü oynamak istiyorlardı. Sosyalist Partiye gelince, o mütevazi ve kalenderdi. Kendisine ne verilirse eyvallah diyecekti. Zaten başındaki en. büyük dert, kira mese- lesiydi! Mevcut partilerin yanında bir de mutasavver partinin kurucu namzet- leri vardı. Onlar Temsilciler Meclisine mümkün nisbetinde tarafsız sokmaya çalışıyorlar, kudret sahiplerini o is- tikamette teşvik ediyorlar, bilhassa CHP. nin kolunun kanadının budan- masını istiyorlardı. Hesapları şuydu: Kendileri partilerini kurar kurmaz bu tarafsızlar yeni teşekküle katıla- caklardı ve yeni teşekkül böylece ha- zıra konacaktı. Tabii bu, İşleri karış- tırdığından, biraz tehlikeli oyun olu- yordu. Demokrasi H Bombası 12 38 67 numaralı telefon çaldığında saatler (o 20.30'u Oo göstermekteydi. Başkentin birçok evinde bu saatte ye- mekte olunurdu. Genç kadın, çalan telefona doğru yürüdü ve reseptörü eline aldı. Karşıdaki ses: krem Alican beyfendiyle gö- rüşmek istiyorum efendim" dedi. Genç kadın, alışkanlığın verdiği rahatlıkla, karşısındakinin adını bile sormadan Alicanın evde olmadığını söyledi. Maliye Bakanının genç eşi anlaşılan bu tip telefon müka- lemelerine alışıktı. Hele haftanın sonundaki cumartesi gecesi telefon bir hayli çalmıştı. Karşıdaki ses genç kadım bırak- 26 Hayri Mumcuoğlu Ne terakki! madı: "— Peki, nerede olabilir?" — Doğrusu, biliniyorum." "— Nasıl olur? Hem eşi olun, hem de bu saatte Bakanlıkta olmadığına göre, nerede olduğunu bümeyin.." Genç hanım hafifçe (gülümsedi. Cevap verdi: — Şoföre sordum, o da bilmiyor." — Aman efendim, şoför bıraktı- ğı yeri bilmez mi?" "— Kızılayda inmiş otomobilden" Mükalemenin burasında, Maliye Bakanının eşinin karşısındaki ses bir iki saniye durakladı. Sonra gülerek: — Herhalde, yeni partinin duru- munu görüşmek üzere bir yere gitti efendim" dedi. Genç kadın gülerek: "— İhtimal efendim. Bir iki saat sonra arayın, bulabilirsiniz" Karşıdaki ses teşekkür ederek te- lefonun kapanmasını bekledi. Genç kadın reseptörü yerine koydu ve işiy- le meşgul olmağa başladı. Bu mükalemenin cereyan ettiği o gün öğleden sonra başkent muhabir- lerini telaşa düşüren ve paçalarını bir parça daha sıvamağa teşvik eden bir haber bomba gibi patlamıştı. Haber, yeni bir partinin kuruluşunun bugün yarın açıklanacağı ile ilgiliydi. Esa- sen başkent gazetecilerini telaşa sev- keden haber, yeni partinin kurulma- sı haberi değil, mutasavver partinin kurucu üyelerinin isimleriydi. Bu i- simler arasında İhtilal Hükümetinin yedi Bakanının adları da bulunuyor- du. Tabii, gazeteciler mesleki bir alış- kanlıkla ilk olarak adı geçen zevatla temas imkanını aradılar. Fakat bu imkan pek kolay bulunamadı. Zira İhtilal Hükümetinin memur Bakan- ları bir hayli meşguldüler. Bulunan- lar ise, gazetecilerin yeni parti ile a- lakalı suallerini biraz hayret, biraz da endişeyle dinlediler ve sonra böyle bir şeyin mevcut almadığını katiyetle i- fade ettiler. Hele M Raşit Beşerler telefonu açanlara ağzı bir karış açık cevap veriyor ve: — Bunu vallahi sizden duyuyo- rum. Başka kimler varmış?" diyordu. Ama gazeteciler Beşerlere kimle- rin bulunduğunu söylemediler. Hele birisi pek fazla şakacıydı ve Beşerle- re SN dedi: Anlaşılan, sizin haberiniz ol- mnzığiani. sizi partinin kurucuları ara- sına ithal etmişler. Nasıl olsa bizim Reşat bir şey demez, demişlerdir." Çalışma Bakanı şakacı gazeteci- ye cevap vermedi. iran için -eğer sözlerinde samimi ise, yani hiç bir şey bilmiyorsa- gazetecinin söy- lediğinin doğru olabileceğim düşündü. Zira İhtilal Hükümetinin Bakanları affa ve tayine alışıktılar, üstelik bun- lardan en son kendilerinin, haberi olu- yordu. Beşerlerin hakkı bulunabilirdi. Zi- ra adı geçen Bakanların hemen bir- çoğu o sıralarda evlerinde yoktu. Ni- tekim, Muharrem İhsan Kızıloğlu a- randığında, eşi, kendisinin Bakanlık- ta olduğunu söylemiş, halbuki o saat- te Kızıloğlunu İçişleri obakanlığında bulmak kaabil Olmamıştı. Meşhur Devlet Bakanlarından Hayri Mumcu- oğlunun durumu da aynıydı. Kendi- sinin, bir dostuna gittiği bildiriliyor- İşte haftanın sonunda başkent si- yasi kulisinde bu bombanın patlama- sıyla, oeğlenceli hadiselerin o voltajı yükselmiş oluyordu. Fakat mesele zannedildiği kadar basit değildi. Ku- lağı delik omuhabirlerin istihbarat kaynakları hiç de yanlış malumat vermemişlerdi. Ortada, bir yeni parti kurulması meselesi mevcuttu. Maksut bir, rivayet muhtelif Haddizatında, kurulması omutasav- ver yeni parti, bir nevi muvazene unsuru olarak bizzat Devlet Başkanı Gürsel tarafından arzu ediliyordu. Gürsel böyle bir partinin faydalı ola- cağı okanaatindeydi ve bunu açıkça ifadede mahzur görmüyordu. Esas olan, politik çevrelerde bir çıbanbaşı mahiyeti arzeden sapık fikirlerin, ga- rip ideolojilerin demokrasi oyununda üstünlük sağlanmalarını önlemekti. DP. nin mahkeme kararıyla feshi neticesinde ortada kalan ve oldukça yüksek bir yeküna baliğ olan oyların demokrasi çorbasına katılması gere- kiyordu. Bu insanlar başıboş kalmış- lardı. Bir siyasi partiye intisapları AKİS, 28 KASIM 1960