YURTTAOLUPBİTENLER di. Doğrusunu söylemek gerekirse, Karanfil sokağın sağ o tarafında yer alan Genel Merkez binası son günler- de hayli rağbete mazhar oldu. C.H.P. nin eski milletvekilleri, Kurucu Mec- lis tasarısının anahatları hakkında kısmen de olsa- fikir sahibi olunca soluğu Genel Merkezde almağı fayda- lı bulmuşlardı. Böylece, haftanın or- tasından itibaren başkentte tedrici bir siyasi faaliyet obaşladı. Ne var ki faaliyetin merkezi hiç bir zaman, Ge- nel Merkezin selâhiyetli ağızlarının sohbet ettikleri, müzakerelerde bu- lundukları toplantı odaları olmadı. Faaliyet daha ziyade kuliste devam etti. Başkentin bu her zaman hare- ketli binası, ortada henüz fol yak yu- murta yokken çıkıp gelen yeni ziya- retçileri bir hayli yadırgadı. Genel Merkez kulislerinde konu- şulan en mühim konu tabii, Kurucu Meclise gönderilecek Üyeler meselesi oluyordu. Gönüllerde yatan aslanlar bir anda kükremiş ve Genel Merke- -in ümit verici havası tekrar teneffüs edilmeğe başlanmıştı. Evdeki pirinç, Çarşıdaki bulgur Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Gerek Merkez İdare Kurulu, ge- rekse Parti Meclisi bu mesele üzerin- de durmak için vaktin henüz erken olduğu kanaatini izhar ettiler ve ça- lışmalarını Parti - içi meselelere has- rettiler. Bu yüzden, kapılardı arz-ı endam eden CHP. milletvekillerinin pek çoğu basiretin sesine kulak ver- mek zorunda kaldılar. Henüz Kuru- su Meclis tasarısı (oaçıklanmamış ve Parti yüksek kademelerinden bu hu- susta ses seda çıkmamış Olduğuna göre çâre-i halas, tekrar işin başına dönüp neticeyi beklemekti. Nitekim öyle oldu. Kurucu Meclis tasarısının Başkan Gürsele sunulmasıyla her şe- yin olup bittiğini sanan ve kendilerine verilmesi mutasavver vazifeye koşan C.H.P. liler heyecanlarını zapta ça- lıştılar. Tabii ki bu O heyecanlarında haklıydılar. Uzun ve meşakkatli bir mücadele devresinden sonra birden siyaset dışı bırakılmaları, doğrusu onları pek Üzüyordu. Kurucu Meclis lafı, titreşen yüreklere bir sükünet iksiri olacaktı. Hele, bitirdiğimiz haf tanın sonla- rında bir gün yurdun muhtelif taraf- larında -ve bilhassa Istanbulda- bulu- nan parti Meclisi Üyeleri "bir husu- sun müzakeresi için" başkente çağı- rıldıklarında pek çok kalp OÜmitle çarptı. Ee, demek ki Parti, Kurucu Mecliste kendisini bu mektubu yaz- dığı sayın Parti Meclisi üyesiyle tem- sil ettirmeye karar vermişti. Fakat haftanın sonunda CHP Meclisinin aktettiği bir seri toplantı, bazı ku- > kar suyunun o kaçmasına se- C.H.P. Genel Merkezi Karanfil bep oldu. Bu toplantılar neticesi dı- şarıya sızan, daha doğrusu birer tef- sirden ileriye geçmeyen havadisler sadre şifa mahiyette değildi. Toplan- tıların en uzunu geçen cuma sabahı başladı ve akşam saat 19.30'a kadar devam etti. C.H.P. Meclisi o gün Fuat Sirmenin başkanlığında toptandı. Top lantı, her zamanki gibi yeşil çuha kaplı masanın etrafında yapılıyordu. İnönü toplantıya gelmemişti. Parti Meclisi, daha ziyade Parti içi meseleleri görüştü. Daha doğrusu, haberin böyle yayılmasına dikkat e- dildi. Fakat söz, ister istemez günün konusu Kurucu Meclise intikal ede- cekti. Nitekim öyle oldu. Üyeler bu konuda fikirlerini üstü kapalı bir şe- kilde serdetmek lüzumunu hissettiler. Ancak bu fikirler, neticeye tesir ede- cek güçte değildi. (o Anlaşılan şuydu: C.H.P. Meclisi içinde iki ayrı fikir re- vaçtaydı. Bunlardan biri, Parti içinde söz sahibi olan en yetkili organın, yani Parti Meclisi üyelerinin topye- kün Kurucu Mecliste yer almalarıydı. Tezin müdafileri oldukça kuvvetli bir esbab-ı mucibe ile ortaya atılmış bu- lunuyorlardı. Parti Meclisi C.H.P, nin fikri ve siyasi temsilcisi olduğuna gö- re, Kurucu Mecliste C.H.P, ye ayrılan sıralarda onların obulunması iktiza ederdi. Fakat bu tez pek taraftar bu- lamadı. Karşı tez, toplantıda daha bariz bir üstünlük sağlar gibi görün- dü. Parti Meclisi asla ve kafa Kuru- almamalıydı. Zira bulunduran ve fiilen Partiyi idare etmek mevkiinde bulu- nan bir organın bu muvakkat Teşrii Mecliste yer alması pek iyi netice sokakta hareket var vermezdi. Bu fikrin taraftarları da- ha parlak bir teklifle (gelmişlerdi. Teklif, bir küçük Kurultayın toplan- masını derpiş ediyordu. Tasarı açık- lanır açıklanmaz hemen il teşkilatına haber uçurulur ve il başkanları Mer- keze davet edilerek (omüşterek bir toplantı aktedilirdi. Bu, bir parça da milli İradeye gereken ihtimamı gös- termek mânasını tazammun ederdi. Gelen il başkanlarıyla Parti Meclisi- nin yapacakları omüşterek toplantı- larda, Kurucu Meclis hakkında ka- rara varmak mümkün olurdu. İkinci tez, Parti içinde daha fazla taraftar buldu. Fakat Genel Merkezin de bir kontenjanı veya bir veto hakkı olması lâzımdı. Teklifi müdafaa eden- lerden her biri, şimdiden, haklarından feragati lüzumlu buldular. Genel Sek reter Aksal, açıkça, Kurucu Mecliste vazife alamıyacağını beyan ediyordu. İnönü için de Kurucu Meclis üyeliği bahis konusu değildi ve Genel Başkan bu konudaki her ısrarı redde karar- lıydı Mutasavver hareket tarzı karara bağlanmadan, toplantı bitti. Diğer toplantılarda bu hususun karana bağ- lanması gerekiyordu. Fakat C.H.P, çevreleri her meselede olduğu gibi bu meselede ele İhtiyatı elden bırakma- mağa gayret sarfettller. Parti ola- rak bu hususta bir omütalea serdet- mek lüzumsuzdu. Zira ortadaki he- nüz tasarının anahatlarıydı. Milli Bir lik Komitesindeki incelemelerin ne netice vereceği belli değildi. Onun için kanunu beklemek ve ondan sonra bir karara, varmak yerinde olacaktı. İşte haftanın sonunda, cumartesi AKİS, 28 KASİM 1960