gerekecekti. Tabii C.K.M.P. bu fırsa- tı ganimet bilmiş ve elinden geleni ardına koymamıştı. Halbuki niyetleri malüm, politik kanaatleri umumi ef- karca müsellem C.K.M.P. nin bu. oy- lara sahip çıkması her ne kadar ha- yalse de, gene de işi kışa göre tutup, yaz çıktığında bahtlılığa dua etmek lazımdı. Bunun için muvazene unsu- ru olarak bir üçüncü partinin kurul- ması hazırlıklarına fiilen değil, fakat fikren başlandı. Yeni partinin fiilen kurulması, Kurucu Meclisin teşekkülünden çok sonra olacaktı. Fakat yeni Parti mü- teşebbisleri temaslarına oOdevamda fayda mülâhaza ettiler. Başkent çev- relerinde muhtelif rivayetler dolaş- mağa başladı. Tabii bu arada teşeb- büsün talihsiz bir teşebbüs olacağı yolunda kanaat serdedenler de mev- cuttu. İşin başında, söylentiye göre İhtilal Hükümetinin Maliye Bakanı Ekrem Alican bulunuyordu. Alicanın bu mevkie yakıştırılmasının bir se- bebi de kendisinin çok evvel bir siyasi parti tecrübesi geçirmiş olmasıydı. Gerçi o macera pek talihsiz olmuş ve neticeye tesir edememişti ama, kaa- biliyetli Maliye Bakanının bir orga- nizatörde aranan vasıflara sahip ol- duğu pekala söylenebilirdi. Alican, bu işte yalnız değildi. Onu gene İhtilal Hükümetinin bir kaç Bakanı takip ediyordu. Geçen cumar- tesi gecesi geç vakitlerde Ankara bü- rolarının teleksleri, İstanbul merkez- lerine şu tahmini listeyi geçirdiler: Ekrem Alican, Amil Artüs, M. İhsan Kızıloğlu, Enver Adakan, Zeyyat E- büzzilya, Aydın Yalçın, M. Raşit Be- -erler, Sıtkı Ulay, Hayri Mumcuoğlu ve Mehmet Baydur. Bu isimler yeni partinin kurucu listesini teşkil et- mekteydi. Liste hakkında fikri soru- lan bir siyasi gülerek şöyle dedi: "000! Alican ve Mumcuoğlu, Ulay ve Yalçın, Kızıloğlu ve Baydur... Tam bir kokteyl. Aman, başa fazla vur- masa!" Bu satırların yazıldığı sıralarda yeni parti hakkındaki istifhamları silecek bir takım hadiseler cereyan etmekteydi. Bunlar birkaç güne ka- dar gün ışığına çıkacak ve yeni par- tiye bir isim bulunacaktı. Merak edi- len, yeni doğacak çocuğun isim baba- sıydı. Hareketin ilk müteşebbisi Ye- ni Delhide bulunduğundan bu şerefe maalesef o nail olamayacaktı. Haki- katen bir yeni parti, herkesten evvel bir devrin kudretli Albayı Türkeş ta- rafından düşünülmüş, ilk temaslar da onun marifetiyle yapılmıştı. Tür- keş Aydın Yalçını bulmuş, Türkeş es- ki Hür. P. mensuplarıyla görüşmüş, Türkeş bu partinin organı olsun diye Öncüyü kurmuş, Türkeş mutasavver AKİS 28 KASIM 1960 partiye müşteri bulmak için D.P. nin kapatılmasında başrolü oynamış, Türkeş düşük kuyruklarıyla ve ken- dilerine "muhafazakar" diyen tipler- nlaşmaya çalışmıştı. Sonra da, inni başın siyasi ömrü işi ta- mamlamaya kafi gelmemişti. Zaten Türkeşin tehlikeli temayüller sahibi olduğunu belli etmesi temas kurduğu bir takım iyi niyet erbabını kendisin- den uzaklastırmıştı. Şimdi, bayrağı yeni eller devralıyordu. Ama partinin müşterileri aynı kalacaktı: Eski ve yeni Demokratlar. Bunlar için isimle- ri bildirilen şahıslar bir cazibe mer- kezi olamayacaklarından dolayıdır ki tecrübeli politikacılar denemede fazla bir şans görmediler. İyi niyet evet, ama şans? Hayır. Üniversite Dönüşü olmayan nehir İyi birterzinin elinden çıktığı hemen belli olan kalın ve koyu renk palto- lu adam, İstanbul Üniversitesi Rek- törlük binasının mermer merdivenle- rini çıkmağa hazırlandığında Saatler Üniversitesi Rektöı bulunuyordu. Beyazıta geldiği de pek sık vaki de- ğildi. ter merdivenleri çıkarken et- raf bir hayli kalabalıktı. Rektörlük binasının önüne yüze yakın öğrenci toplanmıştı. Narter Rektörlük binası- na bu yüzden güçlükle girdi. Doğruca emektar Sekreter Sami beyi buldu ve Sıddık Sami Onarı göreceğini söyle- di. Bir hademe Narterin kalın palto- sunu almış, emektar Sekreter Sami beye gelince o, Rektör Onara haber vermeğe lüzum görmeden Narpere yol göstermişti. Anlaşılıyordu ki O- nar, Narteri bekliyordu. O sırada Üniversite Yönetim Ku- rulunun toplantısı henüz bitmemişti. Buna rağmen iki Rektör, Onarın oda- sına kapandılar ve 20 dakika süren bir konuşma yaptılar. Narter Rektör- lük binasından çıktığında bir hayli neşeliydi. Etrafınısaran gazetecilere, gülerek ne istediklerini sordu. Birisi: YURTTA OLUP BİTENLER — Ankaradan bir cevap geldi mi hocam?" dedi. Narter: "— Evet, Ankaradan cevap geldi" diye söze başladı efesler kesilmiş, Narterin söyli- yeceklerini daha iyi duymak için ku- lak kabartılmıştı. Narter devam etti: "— Affedilen öğretim üyeleri için Senatörler, gönderilecek dosyaları tetkik edecekler. Ama son sözü gene Milli Birlik Komitesi söyliyecekmiş." Kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Gazeteciler aceleyle not aldılar ve di- ger Rektörün ne diyeceğini öğrenme- ge koştular. Onar, bir gün evveline nazaran, olduça neşeli görünüyordu. Narterin ziyaretinin sebebini kısaca izah etti. Eski arkadaşı kendisine bir nezaket ziyaretine gelmişti! Bu söze, odada bulunan ve biraz evvel Yönetim Ku- rulu toplantısından çıkan Dekanlar da güldüler. Onar gülüşmeleri görün- ce gazetecilere döndü: Siz benim hareketlerimi mi takip ediyorsunuz hep?" dedi. le bir cevap beklemediğini söylemek istedi. Ama kendisine, biraz evvel Narterin açıklamaları tekrar edilince bu defa emektar Sekreter Sami beye döndü: - Bir şey geldi mi Ankaradan?" diye sordu. Soruş, cevap verilmesi istenmiyen bir soruştu. Sami bey: — Bilmem, belki şu anda gelmiş- tir" dedi. Gazeteciler, Rektörlüğe posta taşıyan müvezziin muzipliğine şaştı- lar. Rektör, işlerin sarpa sardığını an- layınca, gazetecileri başından sav- a için son çareye başvurdu — İşlerin çok iyi gideceğinden e- minim. Her iş müspet yola girecek, ben buna inanıyorum" dedi. Aslında, işler o sırada pek yolunda gitmiyordu. İstanbul Üniversitesi ve Teknik Üniversite Senatoları arka arkaya toplanmış ve 147 öğretim ü- yesinin durumunu tetkik edip bir ka- rara varmak için çok uğraşmışlardı. Ancak varılacak kararın ne dereceye kadar tesirli olacağı bilinmiyordu. Zira Ankara yolculuğu, cidden bir he- zimet Olmuştu. o Üniversitelerarası Kurulun yaptığı tek iş, üyelerin bir- birleriyle bol bol dertleşmesinden iba- . Yapılan bütün toplantıların so- i. İstanbul Teknik Üniversite- si Senatosuyla, İstanbul Üniversitesi Senatosu işte bunu görüşmek üzere İstanbul Üniversitesi Senatosunun 21