Haftanın İçinden Bir Adam evletin sayın Başkanını, İlk defa olarak, geçirdiği - D'miz o son dramatik pazar akşamı, künün bir salonunda uzun uzun dinlemek buldum. Dekor, tam bir ihtilâl merkezi dekoruydu. Et- raf, sadece üniformalı subaylarla doluydu ve onların hemen hepsinin yakalarındaki kırmızılar (salondaki parlak kumaşların kırmızısına katıldığında, hâkim hâki renk bambaşka mân» alıyordu. Zaten yollarda durdurula durdurula gelmiş ve muhafızların otomatik silâhları arasından geçmiştik. Eksik olan, havada sâ- dece barut ve kan kokuşuydu. Bulunduğumuz yerin ihtişamıyla orayı dolduranların sadeliği arasındaki tezat, bir el değiştirmenin şaşmaz işaretini teşkil edi- yordu. Devletin sayın Başkam bu dekora uygun giyin- mişti ve sâdece kendisine gösterilen saygıyla değil, omuzlarında taşıdığı yıldızların sayısıyla da Şef oldu- gunu belli ediyordu. Ama ben o akşam, beyzi toplantı masasının tâ karşımdaki ucunda oturan adamda bir ihtilâl lideri değil, tanıdığım devlet adamlarının en ol- gunlarından birini gördüm Kusurlarımın bin tane olduğunu bilirim. Ama sa- nırım ki, okuyucularım da farkındadırlar, bunların içinde çabuk beğenme, ağzı açık hayran kalma yok- tur. Hattâ o konuda bir noksan aramak gerekirse, ters istikamete bakınmak her halde daha büyük fayda sağ- lar. Ben gazeteciyi, elbette ki beğendiğini de beğenme- diğini de yazan, ama daha ziyade bir ikaz vazifesinin, bir tenkit vazifesinin kendisini beklediği konuları ter- cih eden, tercih etmesi gereken bir kimse sayarım. Bu- na rağmen, Devletin sayın Başkanı karşısında pek tat- lı bir sürprizin lezzetini içimde duyduğumu saklaya- cak de; pm m ki açık konuşuyoruz, bu sürpriz hissinin nereden geldiğini söylemek isterim. Ben Devletin sa- yın Başkanını hiç bir zaman, bâzı kimselerin uyandır- mak istediği zehaba kapılıp bir babacan, ama başka- ları tarafından idare edilen bir boş adam olarak gör- memişimdir. Devletin sayın Başkanının basın toplantı- larına katılan arkadaşlarım dönüşlerinde, intibalarını bana naklettiklerinde onları dajma ihtiyatlı teşhis koymaya davet etmişimdir. Bu toplantılarda yanında oturan zat kendisini kolundan çekmiş, bacağından dürtmüş, elinden metini alıp bizzat okumuş, küçük düşürücü müdahalelerde bulunmuş.. o Arkadaşlarımın anlattıkları, hele ilk günlerde hep bunlar olurdu. Bu müşahedelerin hiç tesiri altında kalmadığımı söyleye- mem. Ancak, bunlar bana bir adamın idare edilmekte olduğunun değil, bir adam idare ediliyormuş zehabının uyandırılmak istenmesinin delili gibi geldi. Yapılan kaba, yersiz ve meharetsizdi. Bir adamı hakikaten ida- re edenin, böylesine takt in davranabileceğine asla ihtimal vermedim. Anlayamadığım, Devletin sayın Başkanının böyle bir intiba yaratılma gayretlerine niçin müsamaha gösterdiğiydi. Ya farkına varmıyor- du, ya da bir oyun oynuyordu. Bunların ikisi de benim, Devletin sayın Başkanı hakkında öyle aşırı bir hay- ranlık duymana gerektirecek tutumlar değildi. Şimdi anlamış bulunuyorum ki bu, ne birinin ne ötekinin ica- bıdır. Kendine güvenin sağladığı muhteşem bir umur- samazlığın neticesidir. Sonralar, hâdiseler geliştiğinde bizim arkadaşla- AKİS, 18 KASIM 1960 Metin TOKER rın sevgi ifade eden tabirleriyle "badem bıyıklı baba- can Orgeneral"in daha ilk günden müşahede ettiğim gibi sâdece iyi bir yüreğe, yüksek insanlık vasıflarına değil, aynı zamanda başka neviden meziyetlere de sa- hip bulunduğunu farkettim. Zor olduğuna bildiğim me- selelerin içinden çıkış tarzı, kalabalık bir heyetin ida- resinde gösterdiği meharet Devletin sayın Başkanının 'üzerinde durulması gereken bir adam" olduğu intiba- ımı uyandırdı. Pazar akşamı bahsettiği o, "mecburi gayrısamimi beyanlar"dan ekserisinin farkına varmış ve onları öyle mütalaa etmişimdir. Fakat, ancak bir kaç dakika görebildiğim, konuşma ve düşünüş tarzım hiç bilmediğim Devletin sayın Başkanında olağanüstü bir devlet adamlığı gene de tevehhüm etmedim. İyi niyet, Atatürk (prensiplerine ve demokratik nizama candan bağlılık, elde kudret tutmanın sağladığı kolay- lıklar.. Devletin sayın Başkanının beğendiğim hare- ketlerini ben hep bu unsurlara bağladım Pazar akşamından beri içimde başka bir güven, değişik bir iyimserlik (hissediyorum. Gözlerimle gör- düm ki Devletin başındaki adam memleketi iyi günle- re kavuşturacak dirayete sahiptir. Ben niyete, güzel fikirlere fazla ehemmiyet vermem. Öyle kısanlar gör- müşümdür ki bu niyetlerinin, güzel fikirlerinin altında ezilmişler, posaları çıktıktan sonra cemiyet tarafından fırlatılıp atılmışlardır. Bir belirli süre bütün milletin dikkat nazarını üzerine çeken kuyruklu yıldızlara da rastlamışımdır. Ama Çankayada, o dramatik günün gecesinde düşüncelerini, evvelden hazırlanmış da bu- lunsa irticalen, tam bir devlet adamı olgunluğu içinde nakleden, sualleri en iyi şekilde cevaplandıran Devletin sayın Başkam benim üzerimde bambaşka bir tesir ya- ratmış bulunuyor. Zaten son İcraatı, bu vasıflarının çok parlak bir delilinden başka nedir ki? İnanmış olmak, bir dâvanın yürütülmesi için kâfi gelmez. Bunu başaracak kudrete de sahip olmak lâ- zumdır. İçimdeki güven hissi Devletin sayın Başkanın- da bunu bulmuş obuamın neticesidir. Devlet Başkam olduğunu bilen, kuvvetini müdrik ama bunu mübalâğa etmeyecek kadar realist, dürüstlüğün en iyi politika- yı teşkil ettiğinden haberdar, her şeyi açık açık söyle- menin hakikatleri örtbas veya tevil gayretinden çok daha fazla başarı sağladığını anlamış, kendisine bir yol çizmiş ve bu yolu sonuna kadar, her mukavemeti kırarak takibe azimli, memleketin vaziyetini mükem- melen takip eden, doğru teşhis koyan ve doğru çâreyi zamamıyla birlikte seçen bir adam.. Sanırım bütün bunlar gerçek bir devlet adamının vasıflandır ve ben pazar aksana, beyzi masanın tâ karşımdaki ucunda oturan adamda işte bunları sezdim. Adam methetmek, bunu meslek hattâ itiyat edin- memiş kimseler içki her şeyden zordur. Bilmiyorum kelimelerimi doğru seçebildim mi ve bütün tâbirlerim talihli mi oldu. Ama bu satırlar övülmeye ihtiyacı bu- lunmayan bir kimseyi övmek için, hattâ onun meziyet- lerini belirtmek için yazılmamıştır. İstedim ki heyecan uyandıran bir hareketin akabinde bu hareketin -ve onunla beraber memleket idaresinin- mesuliyetini ta- şıyan adamın benim üzerimde bıraktığı intibaı okuyu- cularım bilsinler. Bu bilgi, ümit ederim onları da is- tikbale güvenle bakmaya itecektir.