yade affedilenler oldu. Bin şayianın bin tanesi birden piyasaya çıkarıldı. Bunların içinde en tutanı, 14 üyenin dış memleketlere (o gönderileceği ve seçimler yapılıp normal rejime dö- e kadar orada bırakılaca- ğıydı. İhtimal bu yüzdendir ki haf- tanın başlarındaki bir gece başkent- ten Esenboğaya ve Etimesğuta gi- den bütün yollar kesildi. Ancak yol- lan kesenler bu defa basın mensup- larıydı. Haber mühimdi. 14 üye yurt dışında bir takım vazifelere tâyin e- dilmişlerdi ve bu gece gönderilecek- lerdi. Sabahın beşine kadar yolları bekleyen gazetecilerin elleri boşa cilt- ti. Ne gelen vardı ne giden. Ancak birkaç askeri jip, önlerinden sürat- le geçti. Farları kısık bir siyah stati- on wagon Etimesğuta doğru hızla seyretti. İşte, görülen bu kadardı. 14 üyenin durumu hakkında en ufak bir haber yoktu. Ancak, saatlerin 00.1'i gösterdiği sıralarda, üyeler teker teker evlerin- den alınıp Ankara Kumandanlığına götürülmüşlerdi. Geceyi orada geçi- liyorlardı. erken saatinde ve bu yüzden gazeteciler telâşa düş- müşlerdi. Nitekim aynı gece İstanbul gaze- tecileri de Yeşilköydeki sivil ve as- keri hava alanlarında nöbet tuttu- lar. Ama onlar da, Ankaralı meslek- daşlarından daha talihli çıkmadılar. Halbuki 14 üyenin yurt dışına gönderileceği doğruydu. Ancak bu- nun kendilerince de tasvibi, rızaları- nın alınman isteniliyordu. Bu bakım- dilerine yurt dışında temsil vazifesi görecekleri, gidecekleri yerlerde "tek nik müşavir" olarak çalışacakları bil dinliyor ve buna muvafakat edip et- medikleri öğrenilmek (| İsteniliyordu. Ayrıca hangi memleketleri istedikle- ri mektupla kendilerinden sorulmak- . Böylece, ihtilâlin kelle koltuk- ta mücahitleri, Devlet Başkanının dediği gibi, kahraman kişiler olarak başka vazifelere atanıyordu. Yurt dışına S gönderilme ameliyesi süratle yapılacaktı. Sapık fikirlerinden do- layı yaptıkları gaf, hizmetlerinin ke- fareti olarak süngerle Biliniyordu. Teklif, üyelerden pek çoğunu se- vindirdi. Memnun etti. Yurt dışında da olsa memleket hizmetinde olmak genç ihtilâlcilerin yüreğine su serp- mişti. Esasen pek çoğu zaman za- man ataşe olarak yabancı memle- ketlerde bulunmuşlardı. Dönüşte hiç şüphesiz daha olgunlaşacaklar, bu- günkü çocuğumsu fikirlerine bizzat gülecekler, yurda faydalı olacaklar- AKİS, 18 KASIM 1960 di. Yalnız Muzaffer özdag tereddüt ediyordu. Zira fikri başkaydı. Mem- lekette kalmak ve Üniversiteye inti- sap etmek istiyordu! Asistan olmağı arzulamaktaydı. Nitekim bu isteğini hâdisenin ilk günü izhar etmiş ve yanına girebilen bir hanım gazete- ciye: — Bunu 15 gün evvelden beri hissediyordum. Böyle olacağını çok iyi biliyordum. Şimdi o üniversiteye intisap edip asistan olmak niyetin- deyim" demişti. Hâdiseden sonra Özdağla başka kimse hiç bir surette temas etmek imkânını bulamadı. Çarşamba günü birçok olayın tafsilâtı gün ışığına çıktı. 14 Milli Birlik Komitesi üyesinin düşüncele- ri hakikaten büyü ütopyaydı. Öyle ki, bunun ” fahakkuk etmesi, YURTTA OLUP BİTENLER kadaşları bu talep üzerine bir hayli gülmüşler, Akkoyunluya adamakıllı takılmışlardı. Hattâ birgün Akko- yunlu aynı şeyi tekrar edince içlerin- den biri dayanamamış: " —Yahu Fazıl, sen Jilet satamaz- sın, Ticaret Bakanlığını nasıl yapa- caksın?" diye takılmıştı. * unun, işi ciddiye aldığı verdiği cevaptan belliydi: "— Canım,anlayıp ta ne olacak? İki tane müsteşar var. ai öğrenir, ona göre idare eder İşin en güzel taraf Milli Birlik Komitesi üyeleri rinden birinin, iki genç yüzbaşı için aralarında söyle- nen sözü açıklaması oldu. Komitenin yaşlı üyeleri, Özdağ ve Esine "Çifte Keramet" adını takmışlardı. Vazifelerinden affedilen Üyelerin nerede oldukları kesin olarak bilinmi Albay Türkeşin evi muhafaza altında Emniyet tedbiri Merihe gitmekten çok daha zordu. Hele, iki genç yüzbaşının -Özdag ve Esin- takındıkları tavır doğrusu istenilirse hayli komikti. Bu iki yüz- başı, birbirlerine omektup yazdıkla- rında imza yerine "Ülküdaş" gibi bir tâbir koyuyor, sonra isimlerini yazı- yorlardı. Birbirlerine, Türkistanda çok, eskiden O kullanılan kelimelerle hitap etmek, iki genç yüzbaşıyı âde- ta mest ediyordu. Türkiyenin adının Türkeli olarak değiştirilmesi de iste- niyordu. Bir başka âlem, Yarbay Fazıl Ak- koyunluydu. Bu, hâlim selim görü- nen, tam manasıyla asker olduğunu her haliyle belli eden Yarbayın ga- rip bir isteği vardı. Daha ihtilâlin ba- şında bu isteğini açığa vurmağa baş- lamıştı. Akkoyunlu, her ne hikmetse Ticaret Bakanı olmak istiyordu! Ar- yordu. Sâdece Soyuyüoce, Köseoğlu ve Karan evlerindeydi. e Diğerlerinin Ankara yakınlarındaki bir Nato ha- va alanında bulunduklan söyleniyor- duysa da bu, kati değildi. Gerçi bahis konusu hava alanında 14'lerden bir- kaçı vardı. Ama 11'kişinin 11'ri de orada değildi. Meselâ Erkanlı Erzu- rumdaydı. Orhan Kabibay, salı ge- cesi Kadıköyde eniştesinin evinden a- lınmıştı. Bir gece sonra da Karan e- vinden alındı. Evinde o bırakılanlar böylece ikiye indi. Bu arada 14 üyenin dış memleket- lere teknik müşavir olarak gönde- rilmesi kararlaştırıldı. 'Tâyinler ya- pıldı ve kendilerine bildirildi, itiraz eden olmamıştı. Tâyinlerden en talihli çıkan mu- hakkak ki iki genç yüzbaşıydı Nu- man Esin Madride, Özdağ ise Tok- 17