Turhan Feyzioğlu Mesuliyeti büyük sünün fikirleri bir defa daha alındı. Vaziyetin hususiyeti kendisine anla- tıldı. İkinci davet edilen ilim adamı Münci Kapanı idi. Kapaninin de mü- taleası soruldu. Her şey gösteriyordu ki hazırlanan tasarı bir anonim tasa- n olacaktı. Bu arada bir sinyal, tem- poyu daha da süratlendirdi. Sinyal, Devlet ve Hükümet Başkanı Gürsel- den geldi. Gürsel Feyzioğlundan, ça- lışmalarını hızlandırmasını rica,edi- yordu. Haftanın başından itibaren Kuru- cu Meclis tasarısının ana hatları tebeyyün etmişti. Tasarı muhteme- len ayın 20 sinden bir kaç gün evvel Gürsele verilecekti. Meclis, ilk düşü- nüldüğü gibi bir Danışma Meclisi değil, kelimenin tam manasıyla bir Kurucu Meclis olacaktı. Yani Kanun yapacak, yasama organı vazifesini görecekti. Milli Birlik Komitesi ise Ayan durumu arzedecekti. Meclise siyasi partiler, basın teşekkülleri, ü niversiteler, muhtelif meslek teşek- üyeler gönderecek arkadaşları bu hususta bir açıklama yapmaktan im- tina ettiler. Bunun sebebi birparça da türlü tefsirlerin önüne geçmekti. Bunun için Feyzioğlu, (muhtemelen haftanın sonuna doğru bir basın toplantısı yapacak ve tasarının ana hatlarını oO(basma açıklayacaktı. Tahliyeler Arat - buzat (o vizimiz haftanın en son günü, sarı badanalı Balmumcu Askeri AKİS, 18 KAZIM 1960 Özel Garnizon - Komutanlığının önü, son model arabaların teşhir edildiği bir meşheri andırıyordu. Etrafı di- kenli tellerle çevrili garnizonun;, bir zafer takına benzeyen giriş kapısının önünde park yapan hususi plâkalı ara baların sayısı kırkı geçmişti. Garni- zonun bahçesinde ise, her günkünden farklı bir kalabalık vardı. Bilhassa şık giyinmiş sosyete (hanımlarının çokluğu dikkati çekiyordu. Dakika- lar geçtikçe bu hanımlar gruplaşma- ya, başladılar. Sinirli bir halleri var- dı; Bu sinirlilik beklemeye taham- mülsüzlük'ten ileri geliyordu. Sık Sık kollarındaki altın veya pırlanta sa- atlere göz atıyor, "Ayol, saat.3'te demişlerdi.. Baksanıza canım, 3'ü geçtigi halde ortalıkta kimsecikler yok:" diye dert yanıyorlardı." Bun- lar, bir saat önce evlerine edilen te- lefonlar üzerine arabalarına atlayıp gelmişlerdi. Kendilerine, Balmumcu- dan genç bir subay telefon etmiş, tahliyelerin saat 15'te yapılacağını bildirmişti. Acaba saati yanlış mı e ? Bu, imkânsızdı. Çün- , tahliye saatini ısrarla sormuş- Li Aradan birkaç dakika geçmiş- ti ki, bu sabırsız sosyete hanımları- nın arasına- orta hallilerin de katıl- dıkları görüldü. Onlar da vaktin ge- cikmiş, olduğu hususunda şık giyim- li bayanlarla birleşiyorlardı. Konuş- maların durduğu, gözlerin kışlanın kapısına dikildiği bir sırada orta boyda, siyah, fötrlü, açık renk trenç- kot giymiş: bir şahıs tek katlı nöbet- çi subay kulübesine yaklaştı. Ufa- cık pencereden başını uzatarak, genç Teğmene," Affedersiniz kardeşim, YURTTA OLUP BİTENLER acaba tahliye vaktini tam olarak öğ- renebilir miyiz?" diye sordu. Teğ- men, "Cemal Paşayı bekliyoruz" di- ye cevap verdi. Verilen bu cevap, yıldırım hızıyle kulaktan kulağa ya- yıldı. Haberi, genç bir o delikanlıdan ilk defa duyan yaşlı bir adam, "Ne diyorsun? Cemal Pasa mı gelecek?" diye hayretle sordu. Bu hayretine daha ziyade, radyonun sabah bülte- ninde duyduğu M.B.K. ne ait haber- ler sebep oluyordu. Cemal Paşa, An- karada değil miydi? Nasıl kalkar gelirdi buraya? Fakat delikanlı, ih- tiyarin saflıkla sorduğu suallere, "Yok baba, bu Cemal Paşa, senin bil- diğin Cemal Pasa değil. Buraya gele- cek olan, İstanbul Örfi İdare Kuman- danı Korgeneral Cemal Paşadır. Hem senin bildiğinin soyadı Gürsel, bura- ya gelecek olanın ise Turaldır” diye cevap vermekten kendini alamadı. Neden beklenilmekte olduğu an- laşılmıştı. Tural gelip, tahliye edi- leceklere hitaben bir konuşma yapa- caktı. Karşıkarşıya çaatin 15.5'i gösterdiği sıralarda, Balmumcu Kışlasının opencerele- rinden bir çok baş dışarıya uzanmış- tı. Pencerelerden aynı zamanda el de sallanıyordu. Bunlar, tahliye edi- leceklerdi. Beş buçuk aydanberi, tu- tuklu bulunuyorlardı. İçlerinden bir kısmı 27 Mayıs devriminin hemen ertesi günü, bazıları 26'yı 27'ye bağ- lıyan gece evlerinden apar - topar alınıp buraya getirilmişlerdi. Bazı- ları ise fince Yaasıadaya gönderilmiş ve tarihi duruşmalar başladıktan sonra, Balmumcuya nakledilmişler- Balmumcudan tahliye edilenler sevinç içinde Hürriyet iatlı şeydir.