BASIN liralık bir hesap açtırmış, gazetenin kurulusuyla ilgili hazırlıklar bağla- Kuruluş, bir işçi hareketi gibi gösterildi. Bol ücret veriliyor, fikir işçisinin hakları korunuyor ve Öncü, Türk basınında fikir işçileri lehine patrona karşı Adeta İlk silahı patla- tyordu, Türkeşle Tansunun yakınlıkları ga zetede çalışanların ekserisi tarafın- dan tam manasıyla bilinmiyordu. Kendileri için ideal bir çalışma zemi- ni bulduklarını sanan Ankaranın genç gazetecileri işe dört elle sarıl- mışlardı. Çalışanların liderliğini genç gazeteci Altan Öymen yapıyordu. Öymenin, Tansu - Alpaslan kaşkari- kosundan haberi vardı. Ama g genç gazeteci için mühim olan, bir müca- dele zemini bulmaktı. Gerisi zekâ oyunlarına kalıyordu. Kendini, arka- sındaki genç arkadaşları dolayısıyla kuvetli gören Öymen, meseleden onları tam manasıyla haberdar et- meyi biraz lüzumsuz, biraz da, neti- ceye tesir bakımından mahzurlu bul- Meseleden haberdar bir başkası, "aydın lider" Aydın Yalçındı. Tür- kiyede hürriyet mücadelesi verilir- ken.Hür. P. yi batırdıktan sonra fir- layıp gittiği oOAmerikada konferans yermeyi diba kolay bulan "idealist delikanlı", Türkiyede zafer kazanı- lr kazanılmaz ilk uçağa atlayıp memlekete dönmüş ve tekrar sahne- ye ç nın yollarını aramıştı. Bu sırada bir parti hevesine kapılmış Türkeş de işbirliği yapacak politika esnafı ve siyasi filozof arıyordu. A- rayanlar buluştular. Yalçına derhal iş Bankası İdare Meclisi üyeliği ve- i. Artık Türkeşle ideal arkadaşı halindeydi ve İM adam CELP. düş- manlığında, İnönü kompleksinde bir- leşmişlerdi. Birincisi tabık olduğum ve olmadığım husus- lar var" diye cafcaflı beyanatlar ve- riyor, ikincisi, memleketin "denen- miş politikacılar" a asla terkedile- meyeceğini yazarak bir nevi gönüllü Komite sözcülüğü yapıyor, geçici idarenin devamlılığı dâvasını "çak- turmadan" savunuyordu. Ancak işler, kısa zamanda İki yönden bozuldu. Bir defa, öncünün akıl almaz masrafları sağlanan kre- diyle karşılanacak gibi değildi. Ga- zete henüz resmi ilân da almıyordu. Tansu bunun için Bankaya yeniden müracaat etmek lüzumunu hissetti. Banka, daha fazla kaptırmak iste- mediğinden bâzı tartlar koştu. Bir şirket istiyordu. Bu şirketin kurul- ması lâzımdı. İşin biraz gecikmesi bakımından böyle bir yola tevessül uygun görülmüştü. 30 Am I dert, gazetenin hâmisi kudretli lam kudretini (o kaybet- miş bulunmasıydı. Değişen devir sâdece pişen devirle (o beraber Bankanın gezi ai tutumu değil, öncünün idareyle Türkeş tarafından, Başbakanlık Müs teşarlığı tarihinde vazifelendirilmiş iki yazarın da Türkeşin fikirlerine kargı tutumları değişti. Bunlardan biri Aydın m diğeri eski Forum Mili udi askeri hakim Fikret Ekinciydi. Ekinci evvela bir Türkeş aleyhtarı olarak başlamış, fakat do- ğu illerinden birine tâyini çıkınca bu a durdurup Türkeşin yanında er almayı tercih etmişti. Ancak Yalçın da, Ekinci de Komitenin kli- kiyle münasebetlerini kurmaktan geri kalmadılar. Türkeşin ideal ar- kadaşı Yalçın, öteki taraftan bâzı kimselere de akıl hocalığı rolünü sü- ratle benimsedi, Onlara karşı sâdece . yi beğenmeyen bir fikir ada- mı pozundaydı ve "gerçek üçüncü parti"yi kuramayacağını oynuyordu, halbuki "aydın lider" öy- büyük kumarbaz değildi- şansını o tarafta deniyordu. Nitekim, vakti geldiğinde, Türkeşçi diye tanıttıkla- rı, halbuki aslında bir opportünistten başka hiç bir şey olmayan Ziya Tan- su yanlış ata oynayınca siyile kamp değiştirdiler ve ellerini tama- mile yıkayıp miras beklemeye ii dular. — o Ziya Tansu Pilâvın suyunun suyu af hâdisesi üzerine Türkeşin kilit noktalara yerleştirdiği adamlar temizlenirken, çabuk manevra yapa- mamış bulunan açıkgöz Tansunun öncünün başında bırakılması elbet- te ki mümkün değildi. azetenin "e- min eller"e geçmesi lâzımdı. İşin içyüzünü bilen Ekinci, böyle bir teşebbüse girişebilmek için yet- kilerden gerekli teminatı aldı ve erha masa geçti. zırlandı. Bayan Nilüfer Yalçın gaze- tenin sahibi olacak ve gazeteyi bü- tün mükellefiyetleriyle üzerine ala- caktı. Öncü, borçluysa borcuyla ala- caklıysa alacağıyla, Bayan alçına ait olacaktı. İş, sâdece Tansunun im- za atmasına kalıyordu. O da temin edilmiş sayılırdı. Zira Tansu mace- ranın bu kadarla sona ermesine dün- den razıydı. Ancak, hesap birazcık yanlış ya- pılmıştı. Ya gazetede çalışanlar ne olacaklardı? İşte Ekinci ve Yalçın bunu düşünmemişlerdi! Çalışan ba- sın mensupları ola; aşından beri takip ediyorlardı. Ne olursa ölüm, gazetenin çıkmasında ve bugünkü durumuna gelmesinde tuzları vardı. Üstelik, kendilerine verilen söz böy- le değildi. Bir süre sonra gazetede hisse sahibi olacaklardı. Hâl böyle olunca çalışanların liderliğini gene genç, fakat yaşına nazaran bu tip meselelerde çok tecrübeli Altan Öy- men aldı. Gazete, çalışanlara devre- dilmeliydi! Öncünün muhabirleri, yazı İşleri müdürleri, telefoncuları, ressamları bir araya geldiler. Durumu müzake- re ettiler. Toplantıda çalışanlar ağır basıyorlardı. Hele istihbarat kadrosu görülecek şeydi. Nuh diyorlar, pey- has sinirli hareketleriyle bir iki çı- kış yapacak oldu.Ama gençler Ba- yan Yalçına, ortada hiçbir şey yok- ken gazetenin okendisine devri için bütün muameleyi neden peşinen ha- zırlattığını sordular. Akan sular dur- öylece, gazeti enin çalışanlara devredilmesi için (hazırlıklara baş- landı. Öncü, yayın hayatına devam ede- cek ve yürütülebildiği müddetçe lışanların olacaktı. Çalışanlardan her gazetedeki hissesinin tam sahibi ola- caktı. İşler iyiye doğru gidiyordu. Yalnız, ortada bir şey vardı. Başya- zar Aydın Yalçın ile fıkra yazarı Fikret Ekinci bu durumda yazmağa devam edeceklerdi. Bu da tiraj üzerinde, galiba biraz tesirli olacaktı! AKİS, 18 KASIM 1960