Cilt: XIX, Sayı: 331 AKİS HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI 18 KASIM 1960 YURTTA OLUP BİTENLER Millet Tebdildeki ferahlık nu haftanın başından itibaren mü- B letin üzerinden, gittikçe ağır bas- makta olan bir yük kalkmış, gökte- ki bulutlar bir anda sıyrılmıştır. Ba- rometre "devamlı iyi"yi göstermek- tedir. Barometrelere ne derece güve- nilebileceği elbette ki bilinemez, ama ü Demokrasisinin üzerine kon- muş bir ipotek ortadan yok olmuş- tur. 27 Mayıs inkılabının mânası, ü- mit olunur ki artık hiç bir sapık tar- tışmaya konu seçilmesine lüzum bı- rakmayacak bir berraklık içinde be- lirmiştir. İhtilâl, "Nereye?" sualini soranlara, hedefini en açık şekilde bizzat göstermiştir. İyinin, güzelin vedoğrunun gerçek anlamı, bunları acaip niyetlerin paravanası olarak klişe diye kullananların o zannettir- mek istediklerinin tam aksi istika-, mette gözler önüne serilmiştir. Sim- di yapılacak olan, bir yandan her türlü kompleksi (bırakıp insanların kendilerine, milletlerine ve içinde ya- şadıkları cemiyete güvenle bakmala- rı, kudret sahiplerini tehlikeli istika- metlerde körükleyenlerin ise sağdu- yu karşısında mutlaka yenilecekleri- ni lütfen kabul ederek yük teşkil et- mekten vazgeçmeleridir. Demokrasi yolunda 27 Mayıs öneminde bir döne- meç 27 Mayıstaki maharetle alınmış ve açık sahaya çıkılmıştır. Türk milletinin 27 Mayısı, batık mânasında bir demokratik nizamı kendisine layık görmeyenlere, kendi- sini bir güdümlü idareye tahammül eder sananlara karşı yaptığı aklıba- şında herkesin omalümuydu. Fakat bu gerçeği şüpheyle (o karşılayanlara bunun ispatının, ilk hareketten sâ- dece beşbuçuk ay sonra gerekmiş bulunması şüphesiz uzun bir süre ye- ni denemelere heves edilmesini önle- yecektir. Milletin saadeti için girişil- miş bir polis hareketinin onu yapan- lara değil, bütün nesillerine yetecek şerefini küçümseyerek -Devlet Baş- kanının pek talihli tabiriyle- Küçük Asyayı 100 metre havaya kaldırmak neviinden plânların peşinde koşmak ve adı o şekilde ebedileştirmeğe ça- lışmak nasıl bir hüsran doğuruyor, herkes artık anlamış bulunmaktadır. Bu, Türk milletine hizmet yolunun nereden geçtiğini de. bugünün kudret sahiplerine, yarının kudret sahipleri- ne anlatacak bir derstir. Adına Küçük Asya denilen top- raklar üzerinde yaşamak isteyenler, 100 metre havaya kalkmak istemi- yorlar. Maddi refahlarını da bugün Çinin şampiyonluğunu yaptığı me- todlarla gerçekleştirmek niyetinde değillerdir. Arzuları pek basit, pek insani, pek sade, ama çok kuvvetli- dir. Bir demokratik nizam içinde a- dam gibi yaşamak istiyorlar. De- mokrasiyi, bu hedefe götüren sadece en emin değil, aynı zamanda en sü- ratli vasıtadır da diyerek seçmişler- dir. Zira hızlı gideceğiz diye bir ce- miyeti alıp götürenler duvara çarp- tılar mı o cemiyeti aldıkları noktada değil, onun seksen yıl gerisinde bıra- kırlar. Kaldı ki cemiyet, sandıkları cemiyet olmadığını beşbuçuk ay zar- fında bir değil, iki defa göstermiştir. Hâlâ ders alınmazsa... M,B.K. 14 Sarı Zarfın Hikâyesi (Kapaktaki Başkomutan) ütün Türkiyede, merak ve heye- tansiyonunun 27 Mayıstan en yüksek olduğu ışıklarının ateş böcekleri gibi yan- mış bulunduğu bir sırada uzun boy- lu, iri, bakan açık renk gözlere ve kemerli burna sahip bir adam kar- şısında ayağa kalkmış duran kimse- lere, görülmemiş bir sükünet içinde: "— Maşallahınız var. Allah ade- dinizi arttıran. Ne istiyorsunuz benden?" diye takıldı. Sanki havadan ve sudan konuşu- lacaktı. Sanki hiç, ama hiç bir şey olmamıştı. İki omuzunda dörderden sekiz yıldız taşıyan babacan Orge- neralin, Cemal Gürselin soğukkanlı- lığı bir anda salonun havasına hâ- kim oldu. Salon, Çankayadaki Cum- hurbaşkanlığı Oo köşkünün alt katın- daki, koridorun soluna isabet eden büyük salondu. Geniş pencerelerden, altta bütün güzelliğiyle yatan baş- kent görünüyordu. nın ortasın- daki masanın etrafım çeviren bir kaç sıra koltuk tamamiyle doluydu. Parlak kırmızı kumaşla kaplı bu kol- tuklardan bir başka kısım ise şehre bakan duvarın kenarına odizilmişti. ESKİ MİLLİ BİRLİK (!) KOMİTESİ. AKİS, 18 KASIM 1960