YASSIADA DURUŞMALARI gil, tecrübesiz bir armatörüm. Ama tecrübeli bir iş adamıyım" diyerek dinleyenleri, Başkan dahil, yeniden güldürd ü. İparın belirttiği itiraz kırıntıları- nı bilirkişi çürütünce genç İpar ona kızdı ve "Nereden bilirkişi oluyor- muş? Ne biliyormuş" diye çıkıştı. Ama Başkan o konuyu hükme bağla- dı. Bilirkişinin (o ehliyetinden şüphe caiz değildi. Hakikaten Nejat Güven hadisenin cereyan tarzını (o mükem- melen anlatmış, , püf noktaları gözler önüne serivermişti. İpar yerine otur- du. Eski adetler .Parı, ortağı -yada hamisi- Fatin İ Rüştü Zorlu takip etti. Zorlu bam- başka bir politika takip ediyordu. Tıpkı Mecliste yaptığı gibi bağıra bağıra konuşmak ve şirretliğe baş- vurmak suretiyle üste çıkmayı dene- di. Soruşturma, bir hakikatin, .araştı- rılması için değil, illâ bir kimsenin suçlandırılması için yapılmıştı. Son- ra, bir takım acıklı şikâyetler ileri sürdü. Hem de bunları o. Mecliste takındığı tavırla ifade etti.Avukat- larıyla görüşemiyordu, kararnamesi elinde değildi, yani haksızlığa uğra- mış bir adam vaziyetindeydi! Herkes, “Bay yüzde on"un asabının laçka ol- duğunu anlamakta zorluk çekmedi. Ama Zorlu, gene de mütad demagoji usüllerine (başvurmaktan geri kal- madı ve "yutturabilirim" sandığı hu- susları, pervasızca yalan söyleyerek ifade etti Anlaşılan, bir meseleyi ba- ğırarak söylemenin o meseleye her- kesin inanmasını sağlamaya yetece- ği kanaatindeydi! Halbuki şirretlikle üste çıkamadı. Başkan, evvelden ha- zırlanmış yazılı bir kaç sual sorunca bocaladı durdu. Başol, Zorludan itibaren, kabine- de cereyan etmiş Polatkan - Zorlu her şeyi kökünden inkar olduğu fel- sefesine uyarak böyle bir tartışma- nın mevcudiyetini bile reddetti. Po- latkan, bazı sert sözlerin, karşılıklı i arın yükseltildiğini kabul et- ti. Ataman ve Erkmen o toplantıda bulunmamakla beraber sonradan hâ- diseyi öğrenmişlerdi. Fakat Berk ve Menderesin istemeye istemeye yap- tıkları bâzı açıklamalar daha istifa- deli oldu. Tabii düşük efendi gene, bâzı noktalarda, gözlerin içine beka baka yalan kıvırmakta tereddüt et- medi. Ama hâdiselere haftanın başın- daki o gün dökülen az ışık Menderes rejiminin nasıl bir çete rejimi oldu ğunu gözler önüne sermeye yetti. 26 Hasan Polatkan Masum bir bebek! Başkan sonuna kadar kendisinde mevcut bilgiyi açıklamadı ve bunu, perşembe günü dinlenecek tanıklara bıraktı.! Birbirini takip ettirenler A anlaşıldığına göre Başbakan, Ni- hat Ali Üçüncünün a kabine toplantısına gelmiş, kı görüşülmesini istedikten sonra "çekip gitmişti. Konu görüşü e başla- nınca, kavga batlak vermişti. Polat- kan, gemilere nasıl bayrak çekilebil- diğini sormuş, böyle şeyin olamaya- cağım bildirmiş, Zorluya yüklen- mişti. Zorlu ise konsolosların buna hakları bulunduğunu belirtmişti. As- -ında İpar, Amerikan © yardımından sağlanacak malların yarısının Türk bandırası taşıyan gemilerle nakli ge- rektiğinden tahsisi almadan gemile- rine bayrak çektirmek zorunda kal- mış, tabii bu da onun için, sonradan bir büyük handikap yerine geçmişti. Ancak, Zorlu - Polatkan kavga- sının o kadarla kalmadığı duruşma salonunda anlatılanlardan meydana çıktı. Polatkan, şüphesiz, Zorluyu İ- parı himayeyle, hattâ onunla ortak- lık kurup komisyon almakla suçlan- dırmış ti. Bunun üzerine Zorlu Başba- kana asıl Polatkanın bâzı armatörle- rin ortağı olduğunu söylemişti. Men- deres de, Medeni Berki çağırtmış ve -Medeni Berkin İfadesiyle- "Bakan arkadaşlarına haber vermeksizin" bankalardan diğer oarmatörlere ne miktar kredi verildiğinin, ne miktar tahsis yapıldığının, Polatkanın bun- lardaki rolünün araştırılmasını em- retmişti. Berk topladığı bilgiyi düşük efendiye arzetmişti. Tabii Menderes, gereğinde Polatkan aleyhinde, kul- lanmak üzere bu bilgiyi dosyalayıp kasasına yerleştirmişti. si çete arasındaki bir ihtilâf- , ibaretti. Zira Yassıadada İparla hi. Zortunun oyargılanmasından sonra Polatkan başka bir armatörle, Akif Sadıkoğluyla birlikte yargıla- nacaktı. Bakanlarımız armatörleri paylaşmışlardı. Ama aralarında gene de, zaman zaman kemik kavgası yapmaktan kurtulamamışlardı. İşin eğlenceli tarafı, bu marifetleri mü- kemmelen bilen düşük efendinin, re- jimini yürütmek için suçlu Bakanla- rı işbaşında tutmakta; fayda mülâ- haza etmesiydi. Şimdi takke düşmüş, kel meydâ- na çıkmıştı. Mantık ve inkâr gün Yassıada duruşmalarının hi- O m işte bu oldu. Sebati Ata- mantık oyunlarma, Fatin Rüştü Zorlunun şirretliğine, Mende- resin pervasız yalanlarına.tıpkı Mec- liste olduğu gibi duruşma salonunda devam etmeleri, genç İparın bütün milyonlarına rağmen bir şaşkından ibaret bulunduğunu belli etmesi, da- valarda bilirkişi dinlemenin faydası- nın ortaya çıkması ilk duruşmanın hususiyetlerini -sosyete hanımı, din- leyicilerle birlikte- teşkil etti. - Men- kındaki tahkikatın herkesten gizli yapılması yolundaki emir'in mevcu- diyetini bildiren sözlerini bile yalan- lamaktan çekinmemesi gülüşmelere yol açtı. Hele herşeyi hatırlayan dü-- şük efendi. Başkan Başol kendisine: "— Polatkanla Zorlu arasındaki münakaşayı size kim haber verdi." diye sorunca, sanki pek samir bir beyânda bulunuyormuşcası “Ha- trlamıyorum Reis Beyfen di deme- si kahkahalara yol açtı Hafıza-i be- şer nisyanla malüldü ama. Dikkati çeken bir başka nokta, Menderesin Başkana artık "Muhte- rem Reis Beyfendi Hazretleri" diye hitap etmekten vaz geçmiş bulun- masıydı. Buna mukabil genç,İpar kendisinden "Adnan Menderes bey- fendi" ” şeklinde bahsetti, genç İparın avukatı ise "Fatin Rüştü beyfendi- nin izah buyurdukları gibi... " tarzın- la fomüllere etti. Saat 14.40 da sanıkların sorgusu bitti. Başkan tanıkları aradı, fakat celbedilmemişierdi. iki gün sonra dinlenilmelerine karâr verildi. AKİS, 18 KASIM 1960