Kültür Gömlek cebinde musiki Tilektronik alanındaki ilerlemeler musikiyi oturma odasından çıka“ rıp gömlek cebine soktu. 1960 yılına bir ad yakıştırmak gerekirse, buluna- cak başka adlar arasında “Transis- torlu Radyolar Yılı” demek de pekâ- lâ uygun düşebilir. Transistorlu rad- yo bugün bütün dünyada milyonlarca yılmıştır. Artık, 300 ilâ 1000 lira ara- sında parayı gözden çıkaran bir İs- tanbullu işportacıda, tükenmez dol- ma kalemin ya da traş YE EE ya nında, çeşit çegit, renk renk, irili u- faklı portatif transistor radyoları bi » o 'Transistorlu oradyoların memleketimizde ne kadar yaygın ol- duğunu anlamak için şimdilik ista- dar hangi babayiğit imalâtçının te- şebbiis arzularını dürtmüştür ki tor, bugünün cep radyo- larında “eski usül” radyolardaki lâmbaların vazifesini (görmektedir. Bugün piyasada ençok rastlanan rad- yolar, transistor sayısı iki ile altı a- rasında değişen radyolardır. Altı transistorlu bir radyonun alış gücü- nün, altı lâmbalı bir radyo ile aynı rik mahalli istasyonları almak için ya- pıldığından, mahalli istasyonların da Çoğu orta dalga olduğundan, yurdu- muzda satılan transistorlu radyola- rın ekseriyeti ancak İstanbulu alabil- mektedir. Transistorlu radyonun cefeyanla değil de pille çalışmasının, gömlek ya da pantalon cebin girecek kadar kü- çük ve ağırlığı hissedilmiyecek ka- dar hafif olmasının sağladığı avan- tajlara karşılık gene aynı sebepler- den ileri gelen mahzurları da vardır. Bir kere transistor bugün için her- halde nisbeten yeni bir buluş olması sebebiyle, radyo lâmbasının sağladığı alış gücünü ve seş kalitesini vereme-, kutusunun hacmi den- tü- lemeyişi, zenginleştirilemeyişi gibi mahzurlarr da vardır. tor rad- ze Jon radyosundan bile daha düşük ka- 36 evrimden bu bir bakanın gafının ve bu gafa edilmiye kalkılmadan halka dık müsbet yosu demek olmadığı, yo istasyonunu milli Radyolarını işler hâle giye gözlinü açıp dünyada hu al dır. selesi saymamı! çatışık ve uygulunnan na hağlıdır. Bu yolda yaymlar yapanuyan bir radyoydu. durumunda değildi. Ankara radyos hakımından bir yıl kadar venilir ve İş hilir şahısların siki yayınlarının vi ye lim. bir umut kapısıdı. anlayışsız bi. idareci taçtır. Devletin -büyük kişiler Devlet Radyolarını tek hir İ Radyo Bir Günde Çıkmazdan Kurtulabilir yana Devlet radyolarımızın idares kasında iyiye oo bir yönelme görmek istiyenler, bugün duruma aç baksınlar, hayal kırıklığıyla karşılaşmakta ve hayal kırıklığının er sonucu umutsuzluğa odişmektedirler. Evet, gösterilen tepkinin Devlet radyosunca yanyana duyurulması, bir Hükümet üyesinin attığı yanlış adınun örtbas ulaştırılması gerçi bugüne kadar bunun ta- bantabana zıddı geleneklerle yönetilmiş bir davranıştır. Devlet radyosunun tam aksine milli bir müessese olduğu anlayışının artık belki de benimsennieğe başlanmış olduğuna işaret eden, alkışla- nacak, övülecek bir tutumdur. Fakat, milli bir radyo kurmak, bir rad- kültürün yayıcısı, geliştiricis bugün için sâdece bir jest muhiyetinde mümkün olamaz. Kurulduğundan bugüne kadar milk kültüre olan hiz- metlerini, en küçük bir nisbet dahilinde hile görememiş olan Devlet getirmek, iyi niyete olduğu gündüze katılacağı bir çalışnıağa, programa, metoda ve anda neler olup bittiğini mem bağlı- Yılların tecrübesi göstermiş olmalıdır ki radyoları islah, kurulla- rın, komisyonların başarabileceği bir iş değildir. Radyoculukla doğru- dan doğruya hiçbir ilgisi Ki radyo yayıncılığını ömürlerinin me- rma, İnceleme» yapmamış, ya ve netodlu olarak düşünmemiş kişileri hir araya toplayıp radyola- rın ıslahını bu kuruldan beklemek Nasreddin Hocanın göle maya çak- masıyla birdir. Yıllardır olduğu gibi bugün de bir kere daha anlaşılmış- tır ki radyoların ıslahı, bir yarı-yetkisizler kurulumun yarı-sorumsuz, ı güç görüşlerine değil, iş 'görebilecek mevkilere gçetirilmiş, kendilerine güvenilmiş, yetki verilmiş örnekler az, fakat yeticidir: İstanhul radyosunun, eski iktidar tarafından işinden ayrılma zorunda bır sonra da eskisine kıyasla çok daha sınırlı bir ödeve getirilen program şefinin bugünkü kısmi el bu radyomuzun bugün da, seviyesinden bir haylı düşmesine yol aç- bul radyosu o zaman da batı lg hiç olmazsa bugünkü düşük süren ni çağında, radyonun o bölümün- de kimlerin çalıştığını düşünmek de, İstanbul radyosu örneği gibi, gi- radyola müsbet rollerin değerini belirtebilir, Bugün Ank bir kisinin elinde olması. Fakat şunu da hemen belirtmek gerekir: Bir radyonun yalnız bir yayın bölümünde müsbet bir çalışmanın belirtilerini tünde bir ilerlentenin küçük bir unsuru hile .lamaz. Örneğimize döne- : tim, yetkili bir musiki yayınları şefinin verimli olabilecek tasavvurları, inin çıkarabileceği yenler, modası geçmiş cihaz. ve malzeme yüzünden olduğu yerde kala- bilir. Oysa bügün başlıca iki radyoınuz her servisine, programcılığından iç idaresine, spikerlerind förlerine kadar gelişmeğe, daha doğrusu baştan maddi sıkıntılar içinde bile- haiz bulunduğu niaddi imkânlardan kolayca faydalanabilecek, ne istediğini ilen, istediklerini ouygulama yetkisi günde doğru yola sokabllirler ve bir- Kaş; ay içinde diinya radyolarının seviyesine çıkarabilirler. sinde ve yayın politi- Devlet Radyoları için alışılma- parti ya da hükümet rad- i hâline getirmek, kalacak münferit hareketlerle Süme e bil- uzun uzadı- kişilerin çabşmaları- akılan, devrimden gerek iç ida- ölçülerinden uzak, yorucu Un, en azından musiki yayınları rınuzın ıslahında oynayacakları ara radyosunun mu- hemen belirte- göstermesi, bü- enzeller ya ua hilgisiz teknis- akımdan, diskoteğinden en r başa değişmeğe muh- bulunan bir devletin kendilerine verilmiş itedeki sesi yüzünden azaltmaktadır. Fakat, kalite mülâhazası bir yana ıransıstorlu radyonun bugün, radyo dinleyicisi sayısını birdenbire arttır- mış olduğu da bir gerçektir. Bu artış radyo idarecilerine, radyo yayın poli- tikasını düzenliyenlere, yeni mesuli- yetler yliklemiyorsa da hiç olmazsa onları zaten mevcut Ol e daha iyi idrâk etmeğe zorlama- dur, ğ AKİS, 81 AĞUSTOS 1369,