ie > 3 POT Suallerde arka plându kalmayı tercih eden Havadis ise, gene de bir mânalı sual sormaktan geri kalma mıştı: “Partilerin aaliyett bulunmaları şimdilik menedilmiş ol masına “rağmen bazı partilerin İ bünyelerinde yaptıkları toplarftılar; ve heyet kabullerine şahit olunmak tadır. Bunlar siyasi faaliyetten sayı) mamakta mıdır?” Havadis tabii C H.P. nin iç bünyesinde yaptığı top lantılardan ve İnönüyü partilerinin meşhur Tahkikat Komis- yonu siyasi faaliyeti menettiği sıradr da .C.H.P. nin iç bünyesinde toplantı yapılmış, hattâ Parti Meclisi İnönü- nün başkanlığında üç gün süren bir içtima aktetmişti. İnönüyü ise o ta- rihte de, isteyenle. pekâlâ ziyaret et- mişlerdi, Anlaşılan Havadis, kendi artisine yaptırtamadığını şimdi Mil. ii Birlik İdaresinı yaptırtmak heve- sindeydi. Suale verilen matbu cevap şuydu: “Partilerin durumları dikkat- le takip olunmaktadır”. Gürsel buna partilerin yasaklara riayet etmele- rinin şart bulunduğunu ilâve etti. Havadisin bir derdi de gençlikti. Nitekim suallerden birinde talebe te- şekkülleri bahis mevzuu ediliyordu. Sual şuydu: '“Talebe teşekküllerinin birleştirilmesi için hazırlanan kanun tasarısında talebenin siyasetle meş- “u me,, eden ve İleride her hengi bir partinin bu teşekkülleri kendi politikaları yönünden istismar etmesini önleyen tedbirler bulunacak mıdır?” Fakat cevap, Havadisin de- Zirmenine su ımadı. Bu hususta hazırlanan proje Milli Birlik Komite- si ilgililerine tevdi edilmiş olup henüz inceleme safhasındaydı ve gelince açıklanacaktı. Elbette ki Mil- W Birlik Komitesi siyasi füştünü bu şekilde ispat etmiş Havadisin anladığı mânada siyasetle meşgul olmaktan men etmeyecekti. Zaten buna kimin kudreti yetebilirdi ki?. Daha tatlı bahisler "Peferruata müteallik bu gibi nokta- larda üslüba fazla dikkat edilme- da yılanın kuyruklarının nereden cü- ret aldıklarını kendi kendimize so duruyor, ancak suyun altındaki oyun uyun yüzüne çıktığında aklımız ba- gımıza geliyor- Gürselin en kesir tarzda yaptığı bazı açıklamalar kos laylıkla dağıttı. İkinci Cumhuriyetir kuruluş tarihi bu toplantıda resmer açıklandı. Milli Birlik Komitesinin. Türk cemiyetini demokratik rejime henüz lâyık görmeyen salon aydın- larıyla mutabık bulunmadığı bu top- lantıda resmen ifade edildi. Gürsel AKİS. 31 AĞUSTOS 1960 —e Hikmet Yazıcıoğlu Eski camlardan bir bardak yazılı revabı okuduktan sonra başı- nı kaldırdı ve hakikaten inanan a- damların samiuuyetiyle ilâve etti: “ —Ben, Türk milletinin okuma yazma “ilmese de fikri selimine ina- nan adamım. bu düyünceleri varit görmityorum”. Tçİ bu açıklamadan sonra da hâlâ, seçimleri bir çıkmaz ayın son çarşanıbusıha, duha doğrusu göle at- aya niyetlendikleri yoğurt maya- sının tutacağı muhayyel tarihe bı- vaktırmak için bin dereden su geti- renler çıkmadı değil. Bir parti kura- caklardı, bu Bari büyüyecekti, bu parti gelişecekti, bu parti rey topla- yabilecek hâle gelecekti, Türk mil- leti ancak ondan sonra sandık başı- na gitmek hakkını kazanacaktı! Biraz da eğlence Büyük bir e i içinde cereyan en basın toplantısı, nihayet eğ- İp bir il Hakimiyet gaze- tesinin sorduğu suallerin okunmasıy- ta girdi Haklıniyet, hani şu devr-i sâbıkta Fatih Menderes, Yavuz Menderes gi- bi tâbirleri siyasi edebiyatımıza ka- zandıran gazete! Hakimiyet, hani şu antidemokratik kanunların müdafii 4ikmet Yazıcıoğlunun Hakimiyeti İşte bu ceride şimdi Devlet Başka- “Ankara Radyo- makalelerden Basir okunurken gazeteler arasında tandans« tefriki vapılıvor, Meselâ Ha- kimiyet Gazetesi MilM İnkılâptan bu YURTTA OLUP BİTENLER yana en az 75 tane chenımiyetli memleket meseleleri ile ilgili makale neşretmiştir. Buna rağmen Hakimi- yetten tek kelime ile Hakimiyet şöy- le diyor diye bahsedilmemiştir. Dev- let radyosunun tarafsız tutumunu ih- IâI eden bu durum hakkında Devlet keisi olarak ne düşünmektesiniz? sunun tahkiki için ne yapılacaktır ?” Sual enteresandı. O kadar ki ba- ın mensupları ziülmekten kendileri- amadılar. Tabii bu arada en faZ- ta keyiflenen saçları dökülmüş, uzun- za boylu Hakimiyet sahibiydi. Ne var ki Yazıcıoğlunun sevinci kursağında kaldı. Zira o sırada gazetecilere da- gıtılan sual - cevap broşüründe bu “ualin cevabını görmüştü. Cevap şuydu: “Radyoda okunan vazılar, mütehassıs bir heyet tarafın- dan seçilmektedir. Yazılarınızın ka- litesini radyoda verilecek bir seviye- kanaatini yarattığınız takdirde elbet- te ki bu arzunuz yerine getirilecek- » Hakimiyetin saçları azalmış pat- ronunun neşesini solduran bu cevap- AKİS ve Gürsel Şualler bitmişti ki salonda bir kay- naşma oldu. Basın mensupları ye- ni sualler sormak için hazırlanıyor- lardı. Halbuki sua) sorma sırası Dev- let Başkanındaydı. Nitekim Gürsel. “Sizin sualleriniz bitti, şimdi benim de AKİS'e bir sualim var” dedi ve ilâve etti: “Kimdir buradaki AKİS'- çi?” Gözler, ca asanın ortala- rında bir yere ilişmiş “AKİS'çi”nin üzerine yöneldi. Mecmuanın Yazı İş- leri Müdürü bu toplantıda AKİS temsil ediyordu. “AKİS'çi” hafifçe ğruldu v “Benim efendim” dedi. Bundan sonra AKİS Yazı İşleri Mü- dürü ile Orgeneral Cemal Gürsel a- dum. Ben İstanbulda bir yakınımın evine gitmişim, orada bir emekli su- bayla münakaşa etmiş ve o veli u- YAlye rami. Nereden duydunuz bunları Nm Efendim, istanbul muhabiri- miz verdi. Yazıyı onun notlarından istifade ederek yazdık.” “e Muhabiriniz bunları rüyada örmüş olacak.” Kurtul Altuğ, doğrusunu söyle- nek lâzım gelirse, cidden üzülmüştü. Gerçi İstanbul muhabirinin rüyala- rında gördüklerini AKİS'e not olarak vermek gibi bir itiyadı olduğunu zannetmiyordu. Ama, madem ki Dev- let Başkanı böyle söylüyordu AKİS'- in İstanbul muhabiri pekâlâ yanılmış 13