/ YURTTA OLUP BİTENLER övliyeceğini beklediler. Ba- ner çağırılma- larının sebebini açıkladı. Kabineys alınacak yeni Bakanlar hakkında fi- kir soracaktı. Üç Bakal kendisinin akıl yoldası olmakla azifelendirili- yordu al ağır ağır idareci tam 75 dakika bu meseleyi enine boyuna (konuştular. Bu arada Kuabinede kalan Bakanlar arasında ufak bir değişiklik de ya- pılmış, Artüs Gozübüyükten boşalan Adalet Bakanlığına asaleten tâyin edilmişti. Milli Eğitim Bakanı Feh- mi Yavuz ise İmar ve İskân Bakan- lığına getirilmis ve Milli Eğitim Ba- kanlığın' yeni bir tâyin yapılıncaya kadar vekâleten idare etmesi uygun görülmüştü. Alican, Maliye Bakanlı- gından başka, Çalışmayı vekâleten idare edecekti. Sarperin uhdesine ve- kâleten idare edilmek üzere Basın- Yaym Bakanlığı veriliyordu. Sıtkı U- lay Bayındırlığa, Muharrem Kızıloğ- lu Devie. Bakanlıklarından birine ve- kâlet edeceklerdi. Ticaret Bakanlığı na vekâlet edecek olan Bakan, Fethi Aşkındı. Üç Bakanlık ta Müsteşarla- rı tarafından idare edilecekti vlet Başkanı ve üç Bakanı ev- velâ prensipler Üzerinde anlaştılar. Bakanların tâyininde aceleye lüzum yoktu. Yeni teşkil edilecek Kabine bi- raz ince elenip sık dokunacaktı, Bu işin tamamlanması için on günlük bir mühlet tanınıyordu, On gün için- de düşünülüp taşınılacak ve Bakan- Uuklara tâyinler öyle yapılacaktı. Şimdilik üzerinde karara varılan bir kişi vardı. Ziraat Fakültesi profesör- lerinden Osman Tosunun Tarım Ba- kanlığına tâ mukarrerdi. Tosu- nun vazifeyi kabul edip etmiyeceği ertesi gün sorulacak, “evet” dediği takdirde derhal işe başlayacaktı. Devlet Başkanı ve üç Bakanının Ü- zerinde durdukları bir mesele daha vardı. Siyasi parti mensuplarından kabineye adam almaları doğru ola- cak mıydı? Bu Geçici Anayasaya ay- kım bir hareketti. Ancak, faydalı bir çâre olarak kabul edildiğinde Geçici Anayasada Milli Birlik Komitesi ta- rafından değişiklik yapmak müm kündü. Meselenin tartışılması kısa yönden hareket etmek daha uygu olacaktı. Üç Bakan Hariciye Köşkünü te kettikleri zaman saatler 12.30'u pe! az geçmekteydi. Ertesi giin temasla ra derhal anacak ve en geç on gün sonra iş tamamlanmış olacaktı. a arın Hariciye Köşkünü terkettikleri sırada Başbakanlık bi- AKİS, 81 AĞUSTOS 1940 en Ve bah- ik pencereden hibinin hâlâ ia Ba çeye ı sızan tşıklar odanın çalışlığını gösleriyordu. ka hi »— spa 4 7 Mg ke De © gün aşhbakanlık- taki el via diamiliğ Sarper, Tür- keş, Artüs ve Alican Gürselin baş- kanlığında toplandılar. Konu, gene Kabineydi. Yeni isimler gözden geçi- riliyordu. Başkan Gürsel o gün öğle yeme- gini, İstanbuldan hususi uçakla dâ- vet ettiği Albay Dr, Necmi Ayanoğ- luyla birlikte, Hariciye Köşktündeki mütevazi cairesinde yedi. Devlet Baş- kanı Albay Ayanoğlunun emekliye sevkedildiğine dâir bir gazete haberi görmüş ve kendisini Sağlık Bukan- lığı için düşünmüştü. Hakat sonra- dan. Albayın emekliye sevkedilmedi- gini öğrenmiş ve memnun Olnuştu. Böylece Dr, Ayanoğlu öğle yemeğini Devlet Başkanıyla birlikte yedi ve mesut, İstanbula döndü. İlk kararname.. Aynı gün öğleden sonra Adalet Ba- kanlığının kapısından içeri giren adamı görenler, attığı adımlara ba- karak bu koridorlara pek alışkan bir zat olduğunu ve tırmandığı merdi- venleri pek iyi tanıdığını anlamakta Sefik İnan Uyuşamadı güçlük çekmediler. Kır « adımlarında belki biraz ç belki biraz ürkeklik vardı. dımların bu merdivenlere hiç değilse 68 günlük bir alışkanlığı mevcuttu. Kır saçlı adam eski Adalet Bakanı Artulla: Pulat OGözübüyüktü. Ba- kanlığa Kabine arkadaşı ve yeni A- dalet Bakanı Amil Artlisü ziyaret için gelmişti. Artüs ve gtinliilik işlerle meşgu'du. ması ereken kararnameler vardı. rarnamelerden birinde Aptullah Pulği, Gözübüyükün Temyiz üyeliği- ne tâyin edildiği belirtiliyordu. Yeni Adalet Bakanı, eski Adalet Bakar nın yeni vazifeşiyle alâkalı kararna- meyi imzaladı. Bu, Artüsün imzala- dığı ilk kararnameydi. Inkılâp Generalin dedikleri Babacan tavırlı, uzun boylu adam uzun masanın etrafına toplan- mış oianları iki eliyle selâmladı ve “Hepinize hürmetler ederim, arkas daşlar” dedi. Salon, hacmı istiabı ka- dar doluydu. O kadar ki kapıların kenarlarında boş bir sandalya bul- mak imkânsızdı. Dışarda boğucu bir sıcak hüküm sürmekteydi. Uzun ma- sanın etrafına âdeta yığılmış, iyi gi- yimli adamlar babacan tavırlı Gene- ralin iltifatına ayakta, gülümseyerek mukabele ettiler. Hâdise geçtiğimiz haftanın son günü Başbakanlık binasında, Bakan- lar Kurulunun üst katın sağ tarafın- daki toplantı salonunda cereyan 'edj- yordu. Günlerden cumartesiydi. Saat ona on vardı. Babacan tavırlı, güçlü dan böyle muntazam aralıklarla -hiç olmazsa onbeş günde bir- basın top- lantısı yapmak, “kudretleri müsel- lem” basın mensuplarına memleket meselelerini açıklamakta fayda mü- lâhaza etmişti. Toplantı, bunların il- kiydi. Gazeteciler önce bir bekleme 8a- lonuna alındılar. Sonra toplantının dâvet edildiler. Ancak bazı ki Ankara basınının bu güzide simaları- nın -hikmet hüdaya- bu defa bir hay- UN çoğaldığım farkettiler. Zira her gazete bir kaç muhabirini seferber etmekle kalmamış, teypli ekipleri de bu toplantı için evvelden hazırlamış- tu. Koyu izdiham, koridor başlannı tutan nöbetçileri de uyartmış olmalı ki bir basın kartı kontrolü lüzumunu doğurttu. Ne var ki bu kontrol ora- da bulunanların gazeteci olduklarını tesbitten başka bir işe yaramadı. Bi-