İstanbul En başarılı telif eser 1958 59 mevsiminin en başarılı telif piyesini İstanbullular, kendi tiyatroları perdelerini kapadıktan Karaca tıyatrosuna misafir Ç son temsillerinde gördüler. Orhan Asenanın "Hurrem idi. Yıllardan beri kendi Şehir — Ti- yatrolarından acı acı şikâyet eden, ama Küçük Sahne, Oda Tiyatrosu gibi verici, taze sanat toplu- çalışmalarını da anlayışlı alâka ile desteklemekt geri İstanbul seyırcısı dışarı- tiyatro topluluklarına kar— Sultan"ı davranmıştır. yatrosunun teşekkülünden önce, Tat- bikat Sahnesinin İstanbulda verdiği bazı temsillerin uğradığı tenkidler henüz — unutulmamıştır. akat son yıllarda, Devlet Tıyatrosunun -he- tanbullulara tanıttığı liği ve cazibesi, temsil aradan geçen yıllar içinde gerçek- leştirmeğe muvaffak olduğu tatmin edici ve ahenkli oyun uslubu hele baş Trollerde, sivrilnuiş bazı sanat- kârların gösterdikleri muvaffakiyet, umumi bir hayranlık uyandırmakta gecikmedi. Bunun neticesi olarak da İstanbullular Devlet Tiyatrosu tem- sillerinin çabucak tiryakisi oldular. Geçen Mayıs ayının ikinci hafta- sından Haziran ortalarına kadar sü- ren bu temsillerin en beğenileni, en alaka çekeni, muhakkak ki "Hurrem Sultan" oldu. Mülellif albuki "Hurrem Sultan" — Orhan Asena imzasını taşıyan piyeslerin yedincisi, Devlet Tiyatrosu sahnesi- ne çıkan eserlerinin de üçüncüsüy- dü. İlk piyesi 1954 de. Büyük Tıyat— TO oynanan "Tanrılar lar" olmuştu. Üç bin yıllık "Gılga— " meş" destanından çıkardığı bu pi- yes, ilâhlarla ve ilâhi kuvvetlerle boy olçuşmege kalkan bir üstün in- sanın, Gılgameşin dramını, mitoloji- tı. İkinci pıyesı yatroda oynanan ku psıkozunun bir büyük lideri nasıl iflâsa sürüklediğini, zaman ve me- kân tayın etmeden, göster bu e- seri de, un, beşeri duygul iş- leyerek dram yazmakta çok umit kabiliyetlere ortaya koymuştu Orhan Asenanın uçuncu oynanan pi- mevsim sonunda, Bü- sahneye konuldu ve son aylar içinde Ankarada — hemen daima “"kapalı gişe" oynandı. Kanu- AKİS, 23 HAZİRAN 1959 Dr. Orhan Asena Başaran — müellif gibi en büyük Osmanlı hüküm- darlarından birini sahneye — çıkaran bu tarihi piyesin belkemiği de, ge- ne, beşeri duygulardı. Eserin ağırlık Sultanın çevrrdı— lunu, yiğit şehzade Mustafayı, olü— K kü eden Kanuninin, "Hik- met-i Hükümet" kaygusuyla evlât sevgisi arasındaki mücadelesi, teşkil ediyor. Or han Asenanın piyesleri bunlar- dan ıbaret değildir. Henüz oynanma- "Garip Dede Çıkmazı", "Koca- "Kelebek Rüyası" isimlı üç daha vardır. Sonra Nüvit Ko- dallının bestelediği "Van Gogh" o- perasının İlivresini de yazmıştır. Hurrem mi, Kanuni mi? Orhan Asenanın son piyesi "Hür- rem Sultan" adını taşıyor. Ken- disi de diyor ki: ster sahnede gö- rünsün, ister gorunmesın er sah- neyi onun soluğu doldurur Tıpkı bir Yago gibi eseri o çekip çevi- nunla beraber, eserin entrika bir yana, müellif asıl Kanuni üzerinde durmuştur. Dramının ağını Hürremle, onun elinde bir âlet ha- lini alan damadı Küstem i ormuşse o zünü Kanuninin kafasını ihtiyar babası- iktiğine — inandır- a inancın yaratacağı gazabına uğratmak ve tahtı oğluna hazırlamak içindir. Dünyaya hükmetmiş Kanuni gibi bir büyük hükümdar, tahtının tek varisi olarak bütün Üümidini, sevgisini bağladığı Mustafanın bu vakitsiz iktidar hır- sım elbette affetmiyecektir. İşte Kanuni, Hurremin böylesine bir oyununa geliyor. Oğlunu huzu- runa getirtip onunla yüzyüze konuş- mak, hakikati bizzat öğrenmek kendi görüş ve kanaatine göre bir hükme varmak dururken bu işi da- madı vezir. Rüstem aya havale ediy Onun getirdiği delillere de, rhtıyarlıgın verdiği vehimlerin, şüp- helerin tesirine kapılarak, körü kö- rüne inanıyor. O kadar ki, son. tab- lolardan birimle, cellâda Verrlmesın' bekliyen Mustafanın, kapısı onunde suçsuzluğunu bildiren mustarip se- sine kulaklarını raflarını belirtmeği ihmal etmiş gibi gösteren bu izler, gerçekte, bir ti- yatro yazarının vaz gecemiyeceği beşeri ruh halinin ifadeleridir. Sahnedeki oyun Sultan" Karaca Tiyat Ankaradaki cazibesini den hiçbir şey kaybetmeden sahneye konuldu. Refik Erenin ihtişamlı de kollarıyla Hâle Erenin bırıbırrnden gü zel, zengin kostümler nde nandı ve umumi bir hayranlık uyan dırdı. Bu hayranlıkta şüphesiz, Asenanın ku sursuz dram tek ka dar, eski devirlerin konuşma dılmı sade ve tekellüfsüz bir Türkçe ile meğe muvaffak olan üslüp ve i fadesının büyük payı v Faka Orhan niği gösterdikleri muvaffakiyet de bu hayranlığın başlıca âmillerindendi. Denebilir ki Kanuni rolü, eser yaratışı müellifin çizdiği tipe ruhunu ve ka lıbını vermekte büyük bir başından sonuna kadar hiç aksatma dan yürütmüş, temsilin muvaffak yetinde başlı başına mühim bir un sur olmuştu Esere adınr veren Hurrem Sul tan'ı oynayan Nermin — Akagündü için aynı şeyleri, ne yazık ki, söyle mek kolay değildir. Sahnede sadet vazifesini yapmakla iktifa etti. Ha buki bu rol. klâsik tragedyalarr kadın kahramanları kârı hayatı lecek yaratışlara gebeydi. Koradın oynadığı Rüstem Paşa rol şeyler düşünülebilir. Buna karşılık, Şehzade Mustafa da Halük Kurdoğlu. Cihangirde de Ejder Akısık, bütün sanat kabiliye lerini ortaya koymak ve hakikati unutulmaz tipler, çehreler çizme imkânını buldular.