İstibdattan <<B irinci Cihan Harbinin daha seferberlik devrinde Mısıra karşı bir taarruz yapılması Enver Paşa karargâhında Türkler ve Almanlar arasında tetkik e- diliyordu. İngiliz İmparatorluğunun esaslı tarafların- dan Avrupaya gönderilecek orduların kolaylıkla geçe- cekleri yolun kapatılması Alınan denizcilerine pek ca- zibeli görünüyordu. Liman Paşa bu görüşmelerde Mı- sır seferine imkân görmediğini ve bu sebeple ona ta- raftar olmadığını söyler. Türkiye harbe girdikten son- ra, Alman umumi karargâhı, 3 aydan beri sefere ha- sırlanmış olan bir büyük ordunun ne suretle faydalı olacağını tâyinde güçlük çekiyordu. Harb plânları Av- rupada umulduğu neticeleri vermemiş ve istikbal meç- hullerle kaplanmış olduğu bir zamanda, — Türkiyeden harb sahasından büyük vazifeler ıstenmıştı İlk talep- ler, Kafkas cephesinde Rusları ciddi tehlikeye maruz oldukları kanaatine vardıracak kış taarruzları yapma- ğa sevketmiş olduğu gibi, Süveyş kanalına karşı sefer şeklinde mühim bir strateji hedefine de tevcih edilmiş- tir. Alman karargâhının arzuları tabii telâkki olunur. Bu arzuların yerinde tatbiki şartlarının tetkik ve te- mini, tabiatıyla, Türk umumi karargâhının — vazifesi sayılır. "Süveyş kanalını kapama veya taciz etme hedef- leriyle başlıyan harb hareketleri derhal Mısır seferi gi- bi tılsımlı bir mahiyet almış ve uzun zaman insanları bu tılsımın heyecanı ve gösterişi ile beslemiştir. Mı- sırda İngilizlerle aramızda açılmış olan harb cephesi üç büyük safhadan geçmiştir. Birinci safhada biz, Si- na çölünden geçerek Kanala taarruz etmeğe çalıştık. Bu devre harbin başından 1916 sonuna kadar devam eder. İkinci devrede, Filistin hududuna kadar ılerlemış olan İngilizler taarruza başlarlar. Bu devre, 1917 s baharına kadar sürer ve Kudüs ile güney Filistinin In— gilizlerin eline geçmesine müncer olur. Uçüncü devre, ingiliz taarruzunun bütün Arabistanı istilâsı şekhnde genişleyerek, Irak ve Suriye kuzey hudutlarına kadar tarafımızdan kaybedilmesiyle neticelenir. "Harbe girdiğimiz zaman yetişmiş büyük Türk or- dusunun nasıl israf edileceğini bulmakta güçlük çeken zekâlar, harb sonunda, en çok zayiata uğramış, en yor- gun düşmüş memleket haline — geldiğimizi — şüphesiz MISIR Demokrasiye elemle görmüşlerdir. Suriye cephesindeki Cihan Harbi devrelerini kısaca hikâyet etmeğe çalışacağını. "İlk Kanal taarruzu, 1914 sonunda hazırlığını bi- tirmiş ve 1915 Şubat başında Kanal kıyısında görül- müştür. Eldeki vasıtalar ile bu hareket çok cesura ne ve kahramanca bir teşebbüstür. Mısıra karşı seferler tarihte daima sahil yolundan yapılmıştır. Sahil yolu nispetle çölün suyu bol olan mıntıkasıdır ve çölden 300 kilometrelik bir derinliği geçecek seferi kuvvetin su ıhtıyacı en büyük darlıktadır. Geçmiş fatihlerden hiç iri eski zamanın küçük orduları için bile Çöl içersin- den hareket imkânı görmemişlerdi. Sahil yolu düşma- nın deniz hâkimiyeti altında bulunduğundan biz, tabi- atiyle, sahilden uzak bölgelerden ilerlemeğe mecbur- duk. "İlk Kanal seferini yapan kuvvet, 1915 Şubat ba- şında birkaç koldan Kanala varmış, baskın yaparak Tosum ile Sarapyom arasından ilk kıtalar Kanalı geç- miştir. 3 Şubat sabahı cereyan eden bu fevkalâde hâ- diseler Kanal taarruzunun bu defa mümkün olamaya- cağım meydana çıkardığından. Kanal önünde bulunan ordu kumandanı, askerlerini getirdiği gibi geri çek- miştir. Filistin hududundan Kanala kadar yalnız gece- leri yürümek üzere 17 günde gidilmişti. Çölün hususi- yetine göre sefer kuvvetlerinin kademelendirilmesi, er- zak ve cephanenin taşınması, askerin en az olçulerle beslenmeğe çalışılması, dikkatle incelenmeğe — değeri olan eserlerdir. Hususiyle bir ordunun içecek suyunu da beraber taşımak mecburiyeti gibi harikulade bir ih- tiyaç, göze alınan fedakârlığı tecessüm ettirmeğe kâ- fidir. Geçmek üzere Kanala atılan Türk askerlerinin, karşı sahilde şehit olmayı göze almaları, muharebede bilerek hayat fedasını Türk askerinin ne kadar tabii telâkki ettiğine şeref verici bir misal sayılacaktır. Düş- man Kanalı batı kıyısından müdafaa ediyordu. Düşma- nın müdafaa tertiplerinin ne kadar kuvvetli olduğunu tahmin etmek güç değildir. Donanma, ve kara ordusu dar bir cephede, taarruz eden kuvvetten sayıca da çok üstün olarak, mevzi almış bekliyordu. Seferin az kuv- vetle de olsa çölü geçmiş teşebbüsü, gözü tutma ve nihayet hayatını feda edecek derecede askeri fedakâr- lık tarafı övülmeğe ve iftihar edilmeğe değerlidir. Bü- Miralay Refet Bey (General Bele) -Soldan birinci-, Von Kress Paşa yanındakı— ile bırlıkte AKİS, 23 HAZİRAN 1959