SEFERİ yük karargâhlardan istenilen akıl ve hesap tarafı her türlü tenkide müstahaktır. Askeri hareketlerde, husu- siyle zamanımız seferlerinde, başarının en esaslı şar- tı ise muharebe edecek ordunun talim, terbiye ve kah- ramanlık vasıflarının akılla ve sağduyu ile idare edil- mesidir. "Kanala bu ilerleyiş ve çekiliş hareketine Mısır seferinin bir taarruzi keşfi mahiyeti verilerek asıl ta- arruzun bundan sonra yapılacağı telkin edilmiştir. Ger- çekte de 1915 Şubatından sonra çölde daimi hareket- lerin yapılabilmesi için geniş tesislere başlanmıştır. Bu müddet esnasında vakit vakit büyük çapta Mısır sefe- ri yapılması için hazırlıklara girişilmiştir. Bu devir plân olarak hatırda dururken İngilizler Canakkaleye taarruz etmişler ve her cephedeki hareketleri Kanala karşı teşebbüs ihtimallerinden müteessir görünmemiş- tir. Suriye ordusu ilk uzun devirde taciz vazifesi takip ediyordu. Ufak seyyar kollar kanala torpil atmış ve İngiliz süvarilerinin Kanal doğusunda ordugâhlarına, Katya'da olduğu gibi başarılı baskınlar yapmıştır. "Nihayet İngilizler Kanal müdafaasındaki usulle- rini değiştirmeğe mecbur edildiler. Kanalın doğusunda uzak mesafede müdafaa hatlarıyla Kanala ateş düş- mesini men edecek bir savunma tertibini kararlaştır- dılar. Bir müddet sonra umumi Avrupa vaziyeti ken- dilerine müsait oldukça, yani kuvvetleri kâfi derecede arttıkça, ilerlemeğe ve harbi Filistin içine nakletmeğe karar verdiler. Bunun için Filistine ilerliyecek ordunun ikmal işlerini hazırlamağa başladılar. Deniz hâkimiye- ti sebebiyle sahil yolundan ilerlemek mümkündü. Sa- hil yolu aynı zamanda denizden çok kıymetli bir men- zil sayılırdı. Bundan başka Mısırdan orduyu takip ede- rek bir geniş demiryolunun döşenmesine başlandı. İh- tiyaçların en başında gelen su derdi için gene Mısırın tatlı su nehrinden, yani Nilden, orduyu takiben su bo- ruları yerleştirildi. İleri hareket için İngiliz menzil ha- zırlıklarını hikâye etmek daha kolay vs basit bi seledir. Harb maksadı dışımla emek, masraf dağıtmak- sızın bir sefer ordusunun ikmali ıhtıyacı gözönünde bulunuyordu. "Bizim cephemizdeki Mısır seferi ikmal işleri anlatılması dalı muğlak, tabiatıyla daha güçtür. Nıl suyunu nakletmeğe karşılık — yeraltındaki suyu tahmin etmekle mütehassıs insanların meçhul ke- şiflerine ümit bağlanıyordu. Demiryolu dar hat olarak Almanyadan bir türlü gelemeyen malzeme ile ilerle- tiliyordu. Suriyede ve Medinedeki bütün demiryolları odun yakıyordu. Bütün bu emekler yanında içerdeki idare gittikçe daha az verimli olan bir sistemden sı- kıntı çekiyordu. Askerlik bakımından en zararlı olan fark karşılıklı askeri hedeflerin tayininde idi. Biz za- iren Mısın zaptetmek hedefini güdüyorduk. — Adını adım çölden çekilerek Filisiin hududunu — müdafaaya mecbur olduğumuzu kabul etmiyorduk. Düşman Ka- nalda tesis ettiği müdafaa hattını 300 kilometre geride bırakmıştı. Büyük sevkü idarelerin hedefleri arasında- i farkı görüp, icabını kabul etmemenin vahim netice- leri artık tamir edilmez safhalara girmek üzereydi. için menzil ve "1917 Martının son günlerinde İngilizler Gazze güneyindeki Tür.-: mevzilerine taarruz ettiler. Bu su- retle Birinci Gazze meydan muharebesi başlamış oldu. Muharebe 3 gün sürdü. İngiliz taarruzunun durdurul- ması ile ehemmiyetli bir muvaffakiyet kazanılmıştır. Bu muharebenin Filistin kenarında vuku bulmuşken kıtaatın mütemadi aşe müşkülâtına maruz kalmasın- dan şikâyet edilmiştir. "1017 Nisanının ortasında Gazze hareket mıntıka- sına İngilizler bir daha taarruz ettiler. Muharebe 3 AKİS, 23 HAZİRAN 1959 gün sürdü ve İngilizler eski mevzilerine — kadar geri atıldılar. Çekilen düşman üzerine kati bir netice ka- zanılması için cephane noksanı mâni olduğu söylen- miştir. İki taraf ehemmiyetli zayiat vermiştir. Filistin hududunda İngilizlerle cereyan eden bu muharebeler nispetle az kuvvetle rarasında ve mahdut sahada cere- yan etmiştir. Harbin başından beri, dördüncü senesine asan Mısır seferi hazırlıklarının neticesi olarak 15 kilometre uzunlukta bir hareket kabiliyeti ve sa- bit mevzide iaşe ve cephane ikmali temin edilememiş- tir. "Gazze muharebeleri umumi olarak Von Kress Paşanın ordu kumandanlığında cereyan etmiştir. Mi- ralay Refet bey, (General Refet Bele), Kanal hareket- leri ve hususiyle Gazze muharebelerınde kıymetli hiz- metlerle temayüz etm "İngiliz ikmal ışlerının artık düşmanın büyük kuv- vetler toplamasını mümkün hale getirdiği anlaşılıyor- u. Düşman bu imkândan sistemli ve devamlı bir se- kilde istifade etmiştir. Sonbahara kadar piyade ve hu- susiyle büyük süvari kütlesi hazırlamakta düşman pek zıyade gayret sarfetmiştir. Mart ayında Irakta Bağdadı kay- betmiş bulunuyorduk. Hicazda Arap isyanı ilân edil- miş ve Medine ile Suriye arasındaki demiryolu istas- yonları mütemadi taarruzlara karşı tutulması son de- MeCe guç bir hale gelmişti. "İmparatorluğun Arap vilâyetlerine karşı düşman mumi taarruzu başlamıştı. Uzun devirlerden beri İh- tilâf devletlerinin, Arap dünyasında kendilerine ayır- dıkları bölgeleri 'fiilen işgal etmege çalıştıkları anla- şılmak lâzım geliyordu. Her geçen hâdiseyi ve ufak ir muharebeyi geçici mahiyette görmek çok tehlıkelı bır yanlıştı. "Bu günlerde biz, Kafkas cephesinde bulunuyor- duk. Dorduncu Ordunun kurmay başkanı, sevgili ar- kadaşım rahmetli Orgeneral Ali Fuad Erdene yazdı- ğım tebrik mektuplarında, gelecek günlerin büyük se ferler hazırladığına şüphem — olmadığım — yazmıştım. Rahmetli Fuad Paşa bazı hatıralarında benim bu en- dişelerimi hikâye etmiştir. "Harbin başından beri Arap bölgelerinin istilası tehlikesi karşısında bulunduğumuz bir türlü aklımıza yerleşmemişti. Çanakkale ve Kafkas cephesinin ağır muharebelerinden sonra topraklarımızı harb sonuna kadar, korumağa çalışmanın bizim imkânları- mızı son haddine kadar karşılıyacak bir strateji ihti- acı olduğunu Başkumandanlığımız düşünmeğe hiç is- tidatlı değildi. Neticesi meydana çıkmış seferler — için sonradan bir çok akıl söylemek sevmediğim bir usul- dür. Bununla beraber, bizim şevkü idaremizin memle- ketin ihtiyaçlarını duşunmeyen hayallere ve gayretlere istinad etmesinin mahzurları üzerinde ısrar etmek is- tikbal için lâzımdır. Düşünmeli ki 1916 senesinde bizim memleket dışında, yani Avrupa harb sahalarında üç kolordudan fazla kuvvetimiz vardı. Harbin başında bi- le üç kolorduluk bir kuvvet, dost düşman hiç bir bü- yük ordunun küçük göremeyeceği bir varlıktı. L1 ARATTN —- -« - VAA “ar Bu hatıranın her hakkı mahfuzdur. Kısmen dahi iktibas edilemez.) 15