Gerçek Hikâyesi olmayan, bazı hususi sebeplerden Ötürü, pek iyi bilenlerdeniz. Keza bir degıl hür çok delile dayanarak ispat edebiliriz ki, hakkınızdaki hakikate aykırı ısnatlarla dolu ya- zı, cevabımızda atap tutulan dergi başyazarı ve mutlak amiri olan şahıs tarafından yaratılmış- tır. Hal böyle iken, bana hücum eden yazının altında imza bulun- mamasından faydalanarak, cevabı- mı yazının hakiki yaratıcısına kar- şı yöneltmiş olmamı, halk efkârı ahkem huzurunda bir' haksız- hk gibi gostermege çalışmak, n samimiyetle ve ne de medeni cesa- retle asla bağdaşamıyacak bir dav- ranış; teşkil eder. Gerek hakkımda- ilk isnatlar, gerekse, bu cevabı- N şkil eden "Bir tekzibin hğkâyesi" adlı yazı utlak âmiri- olan şahsın eseridir. Eğer ciddi ve samimi ola- rak aksini iddia edebiliyorsa, yazıların kendisiyle — hiçbir ' ilgisi taahhüt ediyorum. 4. Kurtul Altuğ'un cezalanma- sına sebep olan şahıs ben değilim; bizzat "mutlak âmiriniz"dir. Önce belirtmek isterim ki, Kur- tul Altuğ'un Cezalanmasında be- nim en küçük bir rolüm yoktur. Bazı gazetelerın yanlış olarak ver- dikleri haber hilâfına, — tekzibim: yayınlanmamasından ötürü ne da— va açtım, ne açılmasına muvafa- kat ettim ve ne de herhangi bir suretle bu davanın açılmasını tah- rik ettim. Bilâkis Savcının resen açtığı davayı ancak — gazetelerden öğrendim. Davadan haberdar ha- berdar olduğum gün söylediğimi, m: muvafakate bağlı bir suç sayılırsa -ki bu görüş her zaman savunulabilir, davanın deva- mına asla muvafakat edecek de- ğilim ve davanın düşmesi için be- nim yapabileceğim her türlü teşeb— büste bulunmaya da hazırım". Ni- tekim bu görüş ve kararımı, Akis Dergısmın son yazısından çok da- ılgılı şahıslara bildirilmiş da önce, bulunuyo (Bu — münasebetle kaydedey' ki, bazı gazetelerde çıkan "davayı benim açtığım" yo lundaki yanlış haberi, sırf, zaruret hasıl olmadıkça tekziple gazeteleri taciz etmemek için, bugüne kadar düzeltmek imkânına sahip olama- ım cak bu gazetelerin Ankara muhabırlennden yeri gelince mese- lâ dava 1le ilgili, haber verdikleri ir günde; bu yanlışlığı da düzelt- melerını çoktan 1st1rham etmiş bu- lunuyorum). Kurtul Altuğ'un cezalanmasıyla o derece alâkam yoktur' ki, tekzi- AKİS, 10 OCAK 1959 bimi gönderdiğim gün, bu şahıs derginin Yazı İşleri Müdürü dahi degıldı Fakat Akis'in mutlak â- ımiri, o anda Yazı İşleri Müdürü o- lan Ilhamı Soysal ın cevabımı ya- yınlam olmak maksa- dıyla, tecrubelı bır gazeteci olan Soysal'ı vazifesinden — uzaklaştıra- ak, onun yerine Kurtul Altuğ'u tâyin etmiştir. Hem de "Dergi Sa— hibi" olan Tarık Halulunun "sa- hipliği ancak İlhami So al Yazı İşleri Müdürü kaldıgı takdırde ka- bul ederim" yolunda bir şart koş- uş olmasına ragmen ve onun mu- vafakatını almadan! mdi bu şartlar altında, varlı- gından bile haberdar bulunmadığım Kurtul Altuğ'un cezalanmasına se- bep olan ben miyim. yoksa dergi- nin mutlak âmiri mi? Tekzibimin yayınlanmamasını emreden mutlak amirin. Yazı İşleri Müdürünü va- zifeden uzaklaştırdıktan sonra, bir tekzibi — neşretmemenin — cezasını yüklenecek olan mes'uliyetli maka- Başkasını tâyin edecek yerde, hıç değilse o sayı için kendisini Yazı İşleri Müdürü olarak göster- mesi gerekmez mi idi?' Görülüyor ki. Kurtul "haysiyetinin zedelenmesi — hedefi- ne yönelmiş uydurmaları cevaplan- dırmak" tan başka bir günahı olmı- yan bir şahsın tabii bır hakkını kullanmasının değil, mutlak âmiri- nin kurbanı olm Altuğ, Yukarıdaki ilk onbeş günlük hapisle 11g111d1r Zira bir tekzibi yayınlamamanın normal ce- zası, sadece onbeş günden 1barett1r Kurtul Altuğ'un cezasının bir çıkarılmasının sebebi ise, rarda da açıkça işaret edildiği üzere, hazırlanıp o mahcup gen- cin eline tutuşturulmuş olan mü- dafaanamedeki tecavüzkâr li- sandan ibarettir. Bunun günahı da, şuphesız kı yalnız ve yalnız, bir "müdafaan hazırlayacak yerde -bıze bir defa daha hücum etmek hevesini tatmin etmek yolu- na saparak- bir "taarruzname" ka- leme alıp okutan şahsa raci olmak gerekir. 5. Cevabımın suç mahiyeti ar- zettiği ve "Başyazarınıza" karşı hakaret teşkil ettiği yolundaki id- dianız ise, hem hakikate aykırıdır hem de, sizi tam bir tenakuza sü- rüklemektedir : Bana isnat ettiğiniz "ondan ona lâf taşıma gibi bir hakaret,... baş- yazarınıza yakışır" olundakı ce- vabımın, ona yö neltılmış bir haka- ret teşkıl ettiğini söylemek suretile bana karşı . hem de hakikate aykı- rı olarak- kullandığınız bu tâbirle suç islemiş ve beni tahkir etmiş olduğunuzu ikrar ettıgımzın far- kında değil misiniz? öylece de, şahsıma tevcih ettıgınız yakışık— . mecbur olmadan sıl cüret edebilirdiniz?! Benim Muammer Aksoy Yazımıza cevap verdi sız isnatlarla -sizin ölçünüze göre hakaretlerle, dolu yazınıza karşı açık bıraktığınız biricik yol olan Savcılık eliyle tekzip gönder- dahi, hurrıyet ve demokrası nasıyla tek taraflı bir mantık tem- sil etmiş olmuyor musunuz? De- mekkı, siz başkalarını tahkir edin- bu, normal bir hareket ve hür- rıyetın icabı sayılacak, başkaları- nın ise sadece kendilerine atılan taşı 1ade etmeleri bile basın hürri- yetine ve demokrasiye karşı işlen- miş bir suç telâkki edilecek! İşte mefhumların tahrif edilmesinin ve tek taraflı anlaşılmasının, — dehşet verici bir misali! Bana karşı ya- ymlan an ydurmalarm mutlak â- mirinizin eseri olduğunu yukarıda belirttiğime göre, ona-hem de is- pat hakkı dahi tanıyarak, ce , bir ha lanmıyanlar şövalye kıhgına gırıp önlerine her gelen şahsa rak savurmak hevesıne kapılmamalı— dırlar. Esasen cevabımı, geçen sayınız- da kendi ihtiyarınızla yayınlamış olmanız 'ahi, bu c başka- sına" (!) karşı bir ' suç" (') teşkil etmediğini ispat ve ikrardan başka bir manaya gelebıhr mi? Eğer ce- vabım üçün şahsa karşı işlen- miş bir suç teşkıl etseydi, yazımı yayınlamaya na- ya- zımla iddia ilgisi bulunmadığını (Devamı Sayfa 34 de)