inin Genel Sefirelerine getirdi. Meş- hur Genel Sekreterin Kıbrıs hak- kında yaptığı son konuşmaları kast ederek "işte Yunanlılar böyle* şeyler bekliyorlar" dedi. Yunanlılar kadar Zorlunun da, Gülekvari "yapıcı" laf- lar beklediği muhakkaktı. Gazeteci- leri belki de Gülek gibi iktidarın İmdadına koşmalarının gerektiğini hatırlatmak için çok sevdıgı Hilto- na çağırtmıştı. Ama şu AKİS gene dilini tutmasını bilmemiş, pişmiş a- şa su katmıştı. Zorlu büyük diplomatlara yakı- şır bir ustalıkla muhabirlere AKİS gibi hareket etmemeleri gerektiğini ihsas etti. Sonra da duşuncesını te- yid için Kasım Gülekin son Kıbrıs gafim açıklayan AKISı eline aldı. Gazetecılere "Böyle başa, — böyle traş” yazısını yüksek sesle okuma- ya başladı. AKİS'i okurken Zorlunun üzün- tülü olduğu görülüyı a sım Gülek mutadı üzere tekrar rotayı değiştirir, ben öyle şey - demedim erse ve nım tamir için müfrit bir Taksimci kesilirse Dışişleri Bakan- lığı butçesınde Zorlunun hali ne ola- caktı? Nitekim bu haftanın ortasın- da, C. H. P. nin dış politikadan an- layan aklı başında mütehassısları, Gülekin gafını -ne ilki ne de sonun- lar. Ama zarar yapılmıştı, tahlisiye ameliyesinin bir faydası olmayacak- Ü. Çifte aslanlar ışişleri Bakanlığındaki — Basın Bürosunun -yahut, alafranga a- dıyla Enformasyon Bürosunun, baş- - kanı İsmail Soysal, geçen haftanın ortasında, maiyetindeki gazete ku- pürcüsü hanımı odasına çağırıp bir hayli haşladı. Bir hafta önce, Bir- leşmiş Milletlerdeki Kıbrıs toplantı- sından beri hükümetin tutumu hak- kında yazılmış yazıların ve söylen- miş enteresan — sözlerin bir araya getirilip dosya hâlinde hazırlatılma— sını emretmişti. Vatan — Kurtar Aslan, Avrupa ve bilhassa Parıs yorgunlugunu Hiltonda giderip An- karaya döndüğü zaman, belki mem- lekette Kıbrıs hakkında söylenenle- ri merak eder ve böyle bir dosya- nın kendisine gösterilmesini isteye- bilirdi. Hoş. şimdiye kadar Zorlu- nun böyle bir arzusu duyulmamıştı ama. yine de ihtiyatlı davranmak faydalıydı: daha yukarı kademeler- de gördüğü bazı huyları benımseyen Dışışlerı Bakanının ne yapacağını kestirmek artık pek mümkün değildi. Simdi Enformas- yon Bürosu başkanının hazırlanma- sini emrettiği dosya hazırlanmıştı, fakat ıçınde çok muhım bazı şeyler eksikti: C. H. Genel Sekreteri Kasım Gülekin Hurrıyet gazetesıne verdiği Kıbrıs beyanatı ve bir de Bolu parti kongresinde — söylediği meşhur nutuk! Bakanlıktaki diplomasi hayatına gazete makaslamakla "başlayan .göz- lüklü, şişman hanım, âmirinin söz- AKİS, 10 OCAK 1959 leri — karşısında bir hayli Ciddiyet İhtiyacı I ktidara namzet partiler, eger daha dikkatli olmak mecburiyetinde değillerse, tutumlarına en ından bir iktidar partisi kadar itina göstermelidirler. İktidara gelmek iktidarda kalmaktan daha kolay de- ğildir. Degışıklıgın millet iradesiyle gerçekleştiği memleketlerde va- tandaş yapacağı seçime esas olacak faktörleri partilerin ve dolayısıy- la onların birinci plândaki şahsiyetlerinin davranışlarına bakarak tes- pit eder. Yarın C. H. P. İktidarı aldıgında zerrece şüphe yok, Kasım Gü- lek mühim mevkilerden birini işgal edecektir. İhtimal ki bu mevki Genel Sekreterin bir zamanlar hayal ettıgı mevki olmayacaktır. Ama gene de Kasım Gülek birinci plandaki yerini muhafaza edecek ve yeni rejime hüviyetini verecek politikacılardan biri kalacaktır. Nitekim da- ha bu günden' pek çok kimse ona bakarak yarınki iktidarın nasıl ola- cağı yolunda tahmınlerde bulunmakta ve siyasi fikirlerini ayarlamak tadır. Bu bakımdan, C. H. r kalburüstü şahsiyeti gibi Ka- sım Gülek de bugunden vatandaşın yüreğine dahakiyi, daha bilgili, daha medeni bir idare için. emniyet vermeye çalışmak zorundadır. Bu emniyeti zedeleyebilecek her hareket karşısında, başta İsmet İnönü, büyük bir kütlenin ve idealist zümrenin senelerdir sarfettiği emeği du— şünerek üzülmemek elde değildir. Şimdi, lütfen şu satırları okuyu "1) Yeni yılla beraber açılan Avrupa Müşterek Pazarı, Türkiyenin diğer II memleketle birlikte bu pazardan mahrum kalışı, zararımıza- dır. Almanya, Fransa, İtalya, Belçıka Holland a ve Lüksemburg, ara- larındaki bu muşterek pazardan, büyük fayda sağlıyacaklardır. aşta Fransa olmak üzere bazı Avrupa memleketlerinin para- larını ayarlamalarıdır. Bu demektir ki Avrupa paralan birleşecek ve. dolarla serbestçe değiştirilebilecektir.. Yani, canı isteyen Avrupalı bankalardan resmen istediği kadar dolar alabılır ve memleketinin dı- şına çıkarabılır VvCut Avrupa Tediye Birliğinin yerine bir başka teşekkulun faaliyete geçecegı söyleniyor. Bundan Turkıye çok zarar eder. Böy- lece ikaz vazifelerimizden birini daha yerine getiriyoruz. Bizden söy-. lemesi" Bu cümleler "yılbaşından sonra ilk konuşan kazanmak için yayınladığı Ur mesajda C. H. P. sım Gülekin konvertibiliteyi ve bazı Avrupa memleketlerinin son gün lerde giriştikleri mali ameliyeyi anlatan sözleridir. Bu sözlerin cıddı— yetle en ufak alâkası yoktur. Zira biraz iktisat bilgisi olan ve asgari ajans haberlerini takip eden herkes bilmektedir ki böyle bir dur Avrupada mevcut değildir. O halde yarınki iktidar, tıpkı - bugünkü gibi, malt ve İktisadi politikasını bu derecede hâdiselerden - habersiz bir tarzda, gayri ciddi şekilde mi idare edecektir? Evet, üzülmemek hakikaten elde değildir. Kasım Gulekın mezıyetlerını inkâr etmek hiç kimsenin hatırından geçmez. Ama bu meziyetler, şimdiki gibi, devam eden bir gaflar ve potlar sılsılesını ebediyen mazur göstermek için öne sürülecekse yar ki rejimin bugünkünden farklı olacağı hususunda beslenilen ümitler zedelenmez mi? Kulaktan dolma bilgilerle mücehhez politikacılar, eğer akıllıysa- lar, ağızlarını açmadan evvel dıllerını dişleri üzerinde son defa dolaş- tırırlar, Kulaktan dolma bilgi bir Hasan Tezi hayran bırakabilir! Hatta, parti kongrelerinde "bavul bavul dıploma"dan da bahsettirebilir. Fa- kat üniversiteler şöylece uğrayıvermiş kimselere hakikaten bavul bavul sertifikalar sağlıyabilir ve Londradaki Savoy Otelinin kapıcısı sekiş lisanı bülbül gibi konuşabilir. Bunlar, ancak insana bir kültür saglıyabıldıklerl İnsanı sathilikten kurtarabıldıklerı takdirde bir mâ- fade ederler Kıbrısın Avusturya Anayasası ile ne alâkası vardır, ve Allah rı- zası için Avrupada bugün girişilen konvertibilite, herkesin bankalar- dan istediği kadar dolar alıp istediği kadar dolan dışarı çıkarabilme-' si midir? Kıbrıs meselesi, iktisadi meseleler... Bunlar, yarınki ıktıdarın üze- rine ciddiyetle egılıp halletmek zorunda olacağı dâvalardır, O müstak- bel İktidarın müstakbel liderlerinin kendilerini hiç olmazsa böyle mev- zularda hafiflikten korumaları gerekir. politikacı" sıfatını Genel Sekreteri Ka- şaşırdı. — kırdığı potlarla, intikal — süratinin Gerçi kendisi, diye kadar Dışişlerinin en zekı mamurlarından sayılmazdı ve basın toplantılarında yavaşlığıyla tanınmıştı ama, doğru- su, bu sözleri en parlak diplomat- ların bile anlamasına imkân yoktu. 15