10 Ocak 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

10 Ocak 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır" e ktisadi kalkınma, bir memleke- tin istihsal unsurlarının en ran- tabl bir hale getirilmeğe çalışıla- rak, muvaffak ,olunmasıdır. Bu kal- kınmanın sonucunda milli gelir- den fertlere isabet eden miktar ve buna muvazi olarak hayat stan- dardı yükselir. Devletin parası, dış ve iç piyasalarda müstakar bir kıy- met ve yüksek bir alış kudretine sahip olur. İktisadi kalkınma ve neticeleri- ni bu şeküde kısaca belirttikten sonra, "niye hürriyet içinde yapıl- malıdır" sorusunu cevaplandırabi- İiriz. İktisadi kalkınmayı devlet me- kanizması organize edecek oldugu- na göre, hürriyet herşeyden önce burada gereklidir. Klâsik demok- rasi, ideal hürriyete mevcut hürri- yeti gelıştırmek suretiyle varmaga çalışır. Mark, demokrasi ise kısmakla, Rousseau nun mantıki tefekküründen faydalanarak bu yola sapan Marksist demokrasinin mahzurları aşikardır. Zira Mon- tesgieu'nun söylediği gibi, her ik- tidar, selâhiyetlerini suiistimale mutemayıldır Bunun önlenebilme- si için gereken şey, diğer devlet organlarının, basının ve halkın hür- rıyetıdır Çünkü ancak hürriyet ol- duğu zaman murakabe mevcuttur. Suiistimali ise yalnız ve yalnız mu- rakabe önleyebili Tarihin en eskı zamanlarından beri hangi cemiyeti ele alırsak a- lalım görürüz feci, ne zaman o ce- miyet hürse ileridir, ne zaman ge- rılemışse hürriyetine sahip değil- ir. Hakikat, bir fikir olmayıp bir çok fikirlerin muhassalasıdır. Hür- riyetsiz cemiyette tek fikir vardır. Çünkü o rejim, ne şekilde gizlenir- se gizlensin dıktatoryadır Dikta rejimlerinde ise, her faaliyetin mebdeinde ilmi görüşün değil indi telâkkilerin izleri vardır. Bu telâk- kiler, bazan bir şahsa bazan da bir gruba ait olabilir. Nasıl olursa ol- sun netice birdir: Muvaffakiyet- sizlik! İktisadi kalkınmanın iki icabı vardır: Plân ve Program. Her iki- si de tamamen ilmi esaslâra isti- nat ettiği zaman faydalı neticeyi basıl edebilir. Bu, tatbikattı ilim adamlarının hür olmasıyla müm- kündür. Hazırlanan plânlar ilmin hudutlarına değil, politika kalıpla- AKİS, 10 OCAK 1959 -XIX- rına, seçim bölgelerinin icaplarına uydurulmağa çalışıldığı zaman ilmi değil politiktir ve ortada hürriyet yoktur. Çünkü duruma hâkim olan, ilim adamının raporu olmayıp po- litikacının endişesidir. Neticede is- tihsal unsurları rantabl hale gel- mez, âtıl kalmağa mahküm olur- lar. Bir tarafta en mübrem ihtiyaç- ları giderecek tesisler inşa sırası beklerken diğer tarafta o memle- ketin bünyesine göre lüks — veya yapılması en sonra icap eden şey- ler ön plânda nazarı itibane alınır. Bu, plân değil plansızlık ve neti- ce, kalkınma değil milli gelirin is- rafıdır. Ancak bir hürriyet reji- midir ki, ilme lâyık olduğu yeri ye- rerek bu mahzurları ortadan kal- dırabilir. Çünkü tenkid —hürriyeti vardır. Vatandaşlar hürse yanlış gördükleri noktaları tenkid edebi- Tirler. İlim adamları, hürse plânın aksaklıkları teşrih edilerek gide- rilmeğe çalışılır. Basın hürse yol- suzluklar ortaya çıkar, hatalar be- lirtilir. Ya bunların hiçbiri hür değilse?.. B ata — yapmayan hiç bir şey yapamaz" derler Evet, hata yapı- labilir. Lâkin telâfi edilemeyecek hiçbir hata yoktur. Yeter ki, ob- jektif bir murakabeye yer verilsin, tenkide tahammül edilsin. Bu sis- tem ise ancak hürriyet olan yerde mevcuttur. Çünkü hürriyet olma- yan yerde, İdare edenlerin EGO'- sundan başka bir fikre, yer yoktur. Demir bir yumruk, tenkıd cesare- tini gösterenlerin tepesinde Dernek- lesin kılıcı gibi bekler. İdare edi- lenlerın yapacağı İki şey vardır: Ya tenkid etmeyip rahat yaşamak veya tenkid etmek ve neticelerine I OERUYOR r | Güzay GÜLDERE katlanmak. Birincisi öldürücü, i- kincisi İmkânlardan mahrumdur. Zira tekâmül müsait muhit ister. Bu muhit, hürriyet rejimidir. Ta- bii tekâmül için dahi gerekli olan hürriyet, beşeri hamleler için yeri doldurulması imkansız bir unsur- dur. Çünkü insan hürriyete doğru koşmakta, varlığının en derin kö- selerinde onun susuzluğunu hisset- mektedir. Yirminci asır insanı için hürriyet, su gibi, ekmek gibi bir ihtiyaçtır. İktisadi kalkınmayı yapacak insan topluluğu da bu halin dışın- da bırakılamayacağına göre vazi- yet açıktır. Her İnsani faaliyet gi- bi o da hürriyet içinde olmalıdır. Aksı takdirde ya eksik olur veya hiç olmaz. Çunku İNSAN'ı ihmal etmiştir. Oysa insan medenıyetın her bakımdan gayesidir.' Vasıtası değil. O halde, o kalkınmaya değil, kalkınma ona uymalıdır. Descartes, "Düşünüyorum halde varım" derken hür düşünce- yi kasdetmişti. Hür düşünce yapı- cı, hür olmayanı eksik veya mis- kindir. Her şeyden önce bir muva- zene ilmi olan iktisat, hür düşün- ceye muhtaçtır. Çunku muvazene- sini onunla temin eder. Her türlü aşırdık tenkid süzgecinden geçti- ği zaman itidale kavuşur. İlmin ve sağduyunun aradığı da budur, he- yecanlı çıkışlar değil. İktisaden kalkınmış memleket- lerin rejimlerine bakalım. Pek ço- ğunda geniş bir hürriyet vardır. En çok kalkınmış memleket, hür- riyete en çok değer vermiş olan- dır. Geı'çı hurrıyete yer vermediği halde bu işi başarmış olanlar da var, denilebilir. Evet vardır, fakat sırf hurrıyetsızlıkten doğan birçok aksaklıkları da vardır. Onlar, bu aksaklıkları düzeltmek imkânına sahip değildirler. Çünkü bir kişi çıkıp da, "şu iş hatalıdır" diyemez. Bu tashih imkânına sahip olmadı- ğından dolayıdır kı böyle kalkın- malar kısa ömürlüdür — O halde yapılacak tek şey kalı- yor. Bir tercih yapmak. Yalnız ik- tisaden kalkımna mı, yoksa hem kalkınma hem de hürriyet mi? Verilecek — cevap İkinci şıkkı ka- bulden ibaret olacaktır. Çünkü ba- şarının şartı çalışmak, çalışma ar- zusunun doğduğu ortam hürrlyet-

Bu sayıdan diğer sayfalar: