Haftanmn İçinden LONDRADA BİZİ BEKLEYEN ktidar, bilhassa son bir kaç senedir dış politikada mütemadiyen yaptığı hatalardan dolayı en şiddetli tenkitlere, takazaya hak kazanmıştır. Hele akla gele- bilecek bütün tekziplerin en kuvvetlisi olan "hadisele- rin tekzıbı nden dahi ders almayı reddedip bir kısmı öyle günler yaşıyoruz ki bugünün işi bu degıldır Şimdi, hepimizin — gayesi bir çıkar yol bulmaları için iş başındakilere ışık tutmaya çalışmak olmalıdır. İş başındakilerin bu ışıktan fayda- lanmalarını, ışığı başkaları tutuyor diye gözlerini ka- pamamalarını sağlamak ise elinde selâhiyet - bulunan İktidar partisi Meclis Grubunun vazifesidir. ' Bu satırlar yazıldıktan bir kaç gün sonra bir Türk heyeti Bağdat Paktı Konseyi çalışmalarına — katılmak üzere Londraya gidecektir. Heyete muhtemelen bizzat Başbakan Adnan Menderes başkanlık edecektir. Lon- drada karşılaşılacak hava halikında hiç bir hayale ka- pılınmamalıdır Amerikan temsilcilerinin başında bulu- nacak Dulles Londraya azimli gelmektedir. — Amerika Dışişleri Bakanı Irak hâdiselerinin patlak vermesinden itibaren geçen kırksekiz saat içinde duyduğu heyecanın tesirinden kendisini kurtarmış olmayacaktır. Gerçi bi- zim Hariciyemiz ekseriya haberlerden en son haberdar olur. Ama müddetle Türkiyenin bir 1htıyatsızlık yapıp İraka. mü- dahale etmesinden korkulduğunu, endişeler içkide bu- nalındığını Dışişleri Bakanlığı duymuş, öğrenmiştir. merikan resmi şahsiyetleri Iraklı "üç ahbap çavuş- lar"ın katledilmesi üzerine Türkiyenin, hadiselerin is- tikametini değiştirmek için Iraka, Suriyeye yahut iki- sine birden tek taraflı bir müdahalede bulunması ihti- malini ciddi surette göz önünde tutmuşlardır. Bu şah- siyetler böyle bir durumda — Sovyetlerin de Türkiyede harekete geçeceklerinden emin olduklarından NATO mekanizmasının işleyip işlememesi meselesi — üzerinde durmuşlardır; Washington derhal Türkiyeye — sükünet tavsiye etmiş, Büyük Elçi Warren tatilini yarıda bıra- karak süratle Ankaraya dönmüş, Amerikan Hükümeti- nin görüşü Ankaraya açıkça bildirilmiştir. Buna rağ- men 18 Temmuz günü Dulles Türkiyenin Irak macera- sından vazgeçip geçmediği hususunda bir huzura ka- vuşamamış, ancak ertesi gün Washington'a Amerikan ihtarının Ankara üzerinde müsbet tesir yaptığı kanaa- ti gelmiştir. Dogruluklarından şüphe edilemeyecek kay- naklardan alınan bu haberlerden bizim Harıcıyemızın haberdar olmamasına maddeten imkân yoktu Şimdi, ortada bir realite var: Amerika, Bağdat- daki hükümet darbesini sineye çekmiştir. Nitekim Dı- şişleri Bakan Yardımcısı Herter, Iraka askeri müda- halede bulunulmayacağını resmen ilân etmiştir. Batılı- ların askeri müdahalesinin, vuku bulmayacagı ıse an— cak yeni Bağdat ükümetinin gidici olmayaca; nasına gelir. İstanbulda neşredılen uçlu tebliğde kulla— nılan tâbirle "uful eden vefakâr muhterem dostlar" in, ırşatları daima şükranla hatırlanacak mümtaz şah- sıyetler in kaybından duyulan şahsi teessür ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin temsilcileri, Amerika ta- nıdığı takdirde, Irak Cumhuriyetini tanımak zorunda bulundugumuzu zihinlerinin bır tarafına bir vakıa ola- rak yerleştirmelidirler. ok yeni güçlüğü orta- d kında ihtiyatsızca kullandığı agır kelımelerı kullanma- daydı bir ileriyi görürlük yapmış olurdu. Ama, olan ol- muş, bu kelimeler ve aynı derecede tehlikeli, — şüphe uyandırıcı, Washington'daki endişeyi haklı saydıracak AKİS,26 TEMMUZ 1958 ümid edilir ki Washington'da tam iki gün. Metin TOKER başka beyânlar yapacakları zararı — yapmışlardır. En iyisi, Cumhuriyet Hükümetinin o hareketler) üzerine hiç almaması, Londrada büyük bir Sükünetle vaziyeti yeni baştan ve basiretle gözden geçirmesidir. Bağdat Paktının akıbeti Londrada toplanacak şah- siyetlerin üzerinde duracakları 1 numaralı mesele ola- caktır. Hakikat, şudur: Bağdat Paktı Bağdatsız kal- mıştır. Teni Irak Hükümeti Paktı terketmekten başka şey yapamaz, zira İktidara o yoldan gelmiştir. Zaten İrakın yeni 'sözcülerinin ifadesinden anlaşılan da bu- dur. Sözcüler, gerçi batılıların endişelerini dağıtmak için zaman zaman İrakın Pakta bağlı kaldığından bah- setmektedirler; fakat hemen arkadan ilâve ediyorlar: Irak bir tâdil teklifi getirecektir! Bunun manası olduk- ça açıktır. Arap âleminin düşmanlığını celbetmiş olan Bağdat Paktında bir Arap devleti, ancak Nuri Saidin polis metodlarıyla kalabilirdi. i ile Paktın üzerinde yüktü. Şimdi Paktı bu yükten kur- tarmak fırsatı karşımızdadır Türk temsilcilerinin böy- le ileri ve realist bir görüşü Londrada Cumhuriyet Hü- kümetinin tezi olarak savunmaları son derece temenni- ye şayandır. Bağdat Paktı NATO ile SEATO arasında, "Kuzey kordonu" nun bir halkası olarak kurulmuştur. Bu kor- don Basyayı güneyden kuşatmaktadır. Sadece harita- ya bakmak, görmeye yeter: Paktın gayesi Iraktaki İn- giliz menfaatlerini başka isim altında muhafaza etmek değil de Sovyet tehlikesine karşı bir emniyet sıstemı kurmaksa bunda lrakınyerı yoktur. Zira İrak, "Ku- zey kordonu" nun' güneyindedir. Yukarıya açılan bir kapısı mevcut değildir. O halde, artık Amerikanın da tam âza olarak katılacağı yeni bir Pakt -ki ilerde bu- na Afganistanın girmesi dahi düşünülebilir- hem haki- katen kuvvet kazanacak, hem de ayakları üstünde sağ- lamca duracaktır. Türkiyenin menfaati Londra konfe- ransında bunu sağlamaktır. Zafiyeti önlenecek bir Bağ- dat Paktı, yeni ismi ne olursa olsun, bize esaslı fayda getirecekti T. Arap âlemine gelince, Güneyimizde olup bitenlerle, a- lâkalanmamamız elbette ki düşünülemez bile. Am a haki kat şudur ki o âlem henüz oluş halindedir, mustakar değildir, mucadele içindedir. Türkiye Aran âlemine sempatiyle bakarsa, Orta Doğuda gelişen yeni cereyan- ları desteklemese bile anlayışla karşılarsa, — "uzaktan bir dost" rolü alırsa ve hepsinden mühimi, Arap âle- inin iç mücadelesinde taraf tutmaya kalkışmaz faz- la iddialı bir politika takip etmezse hâdiseler duruldu- unda Güneyimiz bakımından çok daha r endişesiz. oluruz. "Bağdat politikası" nın neticelendiği hakikati kabul edilmeksizin Londraya gi- dilirse bunların hiç biri yapılamaz. Bu bakımdan ikti- darın hatasını görmek ve gömmek cesaretine — sahip olması şartların birincisidir. Türkiyeye pervasız ve sinirli bir müttefik gözüyle bakan Amerikanın bu endişesini Londrada gidermeye çalışmalı ve takip eder göründüğümüz sergüzeştçi dış politikayı, zorlu metodları terketmeliyiz. Bilâkis, rea- list bir gözle Orta Doğuyu karışıklıklardan uzak tut- maya çalıştığımızı göstermeliyiz. Yapıcı bir dış politi- ka budur ve ancak böyle bir tutum bize bilhassa 1954'- ten itibaren kaybetmeye başladığımız dış prestiji iade eder. Her halde Londrada, esas menfaati NATO'da olan ve kendisini her şeyin 'üstünde NATO'lu bilen si- nirsiz ve pervalı, harb istemediği muhakkak bir mem- leket sayılmamız gerektiğini göstermeliyiz. Zira dış politikada bu kadar hata, artık hakikaten er. 5