heyecandan gözleri yaşarmış olarak dağılmalarını; binanın kapıla Önü- ne yığılarak genç virtüözün çıkma- sını beklerken biribirilerine hâdise- nin fevkalâdeliğinden bahsetmeleri- ni; Van Cliburn ile, -aynı gün daha erken bir saatte Royal Festival Hall'- de dinledikleri- koca Artur Rubins- tein arasında mukayeseler yapmala- rını .tabii karşılamamak — imkânsız- dır, Londralı müzikseverler muhak- kak ki, hiç değilse yılın en istisna! günlerinden birini yaşamışlardır. "Savaş Atları" ondradaki konserin programı da, Moskovada yer alan Tchaikov- sky müsabakasının final safhasının bir tekrarından ibarettir Her piyano virtüözünün repertuarında değişmez bir yer işgal eden, müzikle uzaktan veya yakından ilgili her dinleyicinin pek iyi tanıdığı iki konsertoyu, bir münekkidin tâbiri ile "iki savaş a- tını"- ihtiva ediyordu: Peter Tchai- kovskynn Si bemol minör birinci piyano konsertosu ve Serge Rach- maninoffun Re Minör Üçüncü Piya- Konsertosu... Orkestra — İngiliz, orkestra şefi Rus, solist de Ameri- kalı idi. Van Cliburn'e Amerikadaki turnesinde de Kiril Kondrashin refa- kat etmiş; lâkin bilâhare Rusyadaki konserleri dolayısiyle Londraya ge- lemeyeceği bildirildiğinden, — Londra rkestrasını idare etmeği Susskind deruhde — etmişti. Sonradan Kondrashıne hususı bır aade verilince, Susskind bır Jestle çekildi ve kursuyu Rusyalı orkestra şefine devretti. Prokofiev'in "Klâsik Senfoni" si ile açıldı, İngilterenin en iyi müzik topluluklarından biri olan Londra Filarmoni Orkestrası, Kiril Kondrashin'in ağır tempolu, — fakat ölçülü ve muvazeneli idaresi altında, eserin, bütün nüanslarının belirdiği detaylı, zarif bir icrasını verdi. Konserto repertuarının belki de fazla tanınmış ve tekrarlanmış ese- olan Tchaikovsky'nin birinci — pi- yano konsertosu ise, Van Cliburn'ün dev parmaklarında ilk — mezürlerin- den itibaren dinleyicilerin — nefesini kesiyor, âdeta şımdıye kadar farke- dilmedik bir hüviyetle ortaya çıkı- yordu. Cliburn'ün tuşesinde, en bü- yük virtüozlarda kolayca tesadüf e- dilmeyen bir hâkimiyet — mevcuttu. Adalelerini en ufak bir zorlama ol- maksızın, hayret uyandırıcı bir ra- hatlıkla kullanıyor; böylelikle ezici forteleri dev azameti ile yükseliyor, pianissimo'ları sanki kadife şaklığında ve âdeta kristal ğında şekilleniyordu. Solo — partinin bütün detayları arasında, değeri lâ- yıkı veçhile verilmeyen tek bir not veya en ufak bir tereddüt çarpmamaktaydı. Albert akustiğindeki aşırı rezonans tuşesindeki berraklığa tesir edeme- mişti. Daha bu yaşla teknik prob- lemleri tamamiyle geride bıraktığı- nı kabul etmemek imkânsızdı. AKİS, 26 TEMMUZ 1958 Lâkin Van Clıburn ün "dehası" bilhassa başka bir yönden, tefsir ve analiz bakım dan mevzuu bahistir. Çaldıgı eseri takil bir mevcudi- yet halinde şekıllendırebılecek ka- dar kuvvetli bir şahsiyete ve beste- cinin şuuraltının derinliklerine dahi inebilen, görülmedik bir seziş kabi- liyetine sahiptir. Üzerinde ne hariç- ten her hangi bir sübjektif anlayışın, ne de umumileşmiş, standard ale gelmiş bir tefsir tarzının tesirleri- ni hissetmek mümkündür. Bilâkis, tamamen kendine has tefsir kabili- yeti ile çözdüğü eseri yaşıyor, bunu harikulade bir ifade kudreti ile din- leyicilerine naklediyor, onlarla ara- sında âdeta koparılmaz bir bağ vü- cude getirmektedir. Analizi, — eserin şahsıyetını detay bollugu 1çınde erit- miyor, buna nce tefer- ruat dahi gölgelenmeksızin esas mleyı renklendiren yerım sirini muhafaza etmekte tizmi ise hiç bir zaman 1t1d 1 hudut- larını aşmamakta; ele aldığı eserin yapısı, baştan nihayete kadar man- tıki bir teselsülü muhafaza etmek- tedir. Uslübunda dikkati çekmek gayreti değil, bilâkis tam bir sami- miyet mevcuttur. Onun — nazarında sadece pıyano partisi, — orkestra ve şefi; yani eserin münferit unsurları muhtelif icra ve ifade vasıta- ile musikinin bütünü mevzuu- bahistir. Piyanonun tali olduğu pa- sajlarda tamamen orkestra üzerine ışık tutuyor, tamamen kaynaşıyor, ların musikisini dikkatle hattâ gerektiği zaman alâkasını icabında bu toplulukla tutti'lerde on- dinliyor, dinleyicinin tamamen orkestraya tev- Van Cliburn Konuşan — parmaklar MUSİKİ cih etmek üzere, cümle sonlarında klâviyenin üzerinde hareketsiz bek- lemektedir. Bu arada, dinleyicilerin çoğu ih- timal ki Rackmanınoffun nal şekli ile dinlemek imkânını bul- ular. Zira bizzat — Rachmaninoff, kendisinin bile çalmakta güçlük çek— tiği kadanzları sonradan tâdil etmiş, yeniden yazmıştı. Gerek — bestekâr, gerekse Horowitz, Gilels, Malcuzın- gibi diğer büyük solistler bu kı- saltılmış şekli tercih ediyorlardı. Cli- burn ise konsertoyu kesintisiz, bütün teknik guçluklerını tamamıyle hal- letmiş olarak dinle Nitekim, Tchaıkovsky konsertosu- nun kusursuz mukemmelıyetıne rag— men, sonunda bütün salonu "bra dıye ayağa fırlatan bilhassa Rach— noff oldu. Royal Albert — Hall belkı yıllardır boylesıne şiddetli bir alkış sağanağına rastlamamıştı. Cli- burn Rusyadan ve kendi memleketi Amerikadan sonra, şimdi de İngiliz sanat âlemini fethedıyordu İlk Plâğı liburn'ün Rusyada parlayan yıl— dızından sonra bu genç piyanis- te teklifte bulunan — bütün plâk firmaları arasında, mukavele yapmağa - RCA - Victor muvaffak olmuş; böylelikle — genç virtüözün ilk plagı Carnegie — Hall konserini müteakip aynı salonda kaydedilmiştir- Orke yı Kiril Kondrashin idare edıyordu Eser de Tchaikovsky'nin bırıncı piyano kon- sertosu idi. Plâğın ilk baskısı Ame- rika'da 150.000 adet yapıldı. Halen süratle satılmakta devam ediyor İlk Avrupa baskısı ise geçen hafta ortasında, solistin memleketine ha- reket etmesi ile hemen aynı günler- de İngilterede piyasaya arz edildi. Plâkta, orkestra partisinin kaydı bakımından zaman zaman, RCA'nın yeni Avrupa baskılarında rastlana- bilen keskinlik ve sertliğin tesiri his- sediliyor. Mamafih, kayıttaki bu ka- bil ufak tefek noksanlar pıyano par- tisine tesir edememiş... Cliburn'ün o- lağanüstü tekniğini, kuvvetlı şahsi- yetini gene kesin hatları ile bulmak kabil. Ana tematik cümleler yanın- da, en ufak fragmanlar, en ince de- taylar dahi yapının bütünü içerisin- deki tesirlerini ve mânalarını muha- faza ediyorlar. Genç — virtüöz, ağır bir tempo ile bir dev azametini ha- rikulade renkli bir üslüpta bir ara- ya getirebiliyor. İlk muvman O- yunca, bilhassa piyano ile orkestra arasındaki diyaloglar solısttekı kuv- vetli iradenin ve şahsiyetin en mü- şahhas örneklerini veriyor. — İkinci kısım ise şiir ve lirizm içinde de- vam etmektedir. Son muvman ise bilhassa tempo balonundan — ideal- dir. Bundan maada, solistin bütün cümle ve fragmanlara verdiği şuur- lu aksanlar sayesinde, eserin belki şimdiye kadar dikkati çekmeyen en ufak unsurları dahi değerlendirilmiş oluyor. 33