T Hastalıklar Devasız dert yoktur ek yakın bir zamana kadar dok- torlar teşhislerinin kanser olduğu- nu hastanm ailesine hemen söyleye- miyorlardı. Kanserden ölmenin kötü ve ıstıraplı bir ölüm — şekli oldu- ğunu ve bu yüzden kanser adının çağlardan beri insanların kalbini kor- ku ile sarstıgını biliyorlardı. Elli sene önce bir insana kanser teşhisinin kon- ması, o kişinin ölüm emek- ti. Halbuki bugün bu —durum bir bayii değişmiştir. Artık kanser, mu- hakkak ölüm demek değildir. Buna rağmen doktorlar hâlâ kanser teş- I hislerini açıkça söylememektedirler.. Zira her şeye rağmen kanser 1958 senesinde sadece Amerikada 250.000 kışıyı öldürecektir. Bu sinsi hastalı- ğın sebeplerı, neden başladığı ve na- sıl ilerlediği henüz bütünü ile anla- şılmamıştır Kaııser hâlâ, hücrelerin hayati bir organı çalışmaz hale ge- tirinceye kadar habis ve kontrolsuz bir büyüme ve çoğalması olarak ka- ranlık bir şekilde tarif edılmektedır Bu hastalık 1968'de ve hattâ 1978'- e bile pek çok sayıda ıns n öl- dürecektir. Fakat bugün yaşıyanlar artık bir kaç yıl sonra kanserden ö- lümün bir haylı azaldığını görecek- lerdir. Eğer günümüzde — kullanılan âletler ve teknik, herkesin kullana- bileceği şekle sokulabilse, şu anda (her iki kurbandan biri tedavi edile- bilir. Laboratuvarda çalışan bu hususta daha iyimserdirler rika Millâ Kanser Enstitüsü Dırek— törü Dr. John R. Heller artık gülüm- seyerek şöyle diyebilmektedir: "Şu günleri yaşadığımdan dolayı mem- nunum, kanser araştırmasında bir Çok yıllar geçirdim, şımdı u muca- delenin sonunu göreceğimi — umuyo- rum. Kanserin hakkından geleceği- miz günlerin eşiğindeyiz". Masal devri geride kaldı anser mevzuundakı hakikatler yanlış inanç ve söylentilerle ka- rışmıştır. Geçen yüzyıllar içinde da- -ma mucize haberleri ortalıgı doldur- makta ve halkın tıbba inancını sars- maktaydı. yüzden, kanserli has- taların en az doı'tte bıı'ı, şarlatanla- rın eline düşmekte veya hastahane- lere geç muracaat etmektedır Mese- la geçen Amerik M Dowdall adında bir kadın gogsunde bir sertlik hissetmiş, amelıyattan korktuğu, üstelik — kendisini de ıyı hissettiği için aldırmamıştı. Bu yüz- den doktora da görünmemişti. Fa- kat şişlik bir türlü kaybolmuyordu. Alta ay sonra bir kanser hastahane- sine gittiğinde bu sertliğin — habis olduğu ortaya çıktı. Tümör cerrahi müdahele ile alındı, Dowdall şaşkın- hk ve korku içindeydi. Fakat dok- torlar kendisine tamamen İyileşme AKİS, 26 TEMMUZ 1958 bilginler . Ame- B ihtimalinden bahsettiler. Bu ihtimal üyük bir ümit kaynağıdır Zıra günümüzde kanser tedavisi için muazzam radyasyon makinaları kullanılmaktadır. Bilginler, gönüllü- ler üzerinde cüretli tecrübelere gi- rişmektedir. Yalnız Amerıkada kan- ser araştırmasına ayrılan ara 25 milyon dolardır. 40.000 kımyasal bi- leşik incelenmekte, bunların içinde kansere karşı kullanılabilecek olan- lar dikkatle aranmaktadır. Lâboratuvardaki bilginler şimdi kanserin ne olduğu ve nasıl başla- dığı mevzuunda çok daha geniş çalış- malara başlamışlardır. Bugün artık Bir nseı* aeliy Tıbba — güvenin kanserin, bir hastalık olmayıp, müş- terek vasıfları vahşi hücre çoğalma- sı olan bir hastalıklar grubu olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklar — gru- bunun meydana getirdiği şüphe edi- len bir çok âmil ortaya konmuştur. Diğer taraftan kudretli makinalarla kanser hücresinin özellikleri ve nor- mal bir hücreden ayrılıkları ortaya çıkarılmaktadır. Tedavi mümkündür K anser tedavisinde kullanılan va- sıtalar bir hayli ilerlemiş, cerra- hi usuller inkişaf etmiştir. Artık en Zzor amelıyatlar kolaylıkla yapılabil- mekte, yeni usullerin yardımı ile, çok yaşlı şahıslar bile bu amelıyatlara tahammül edebilmektedi Amerikada kanser araştırmasını idare eden Dr. Kenneth. M. Endi- cott geçenlerde gazetecılere verdiği bir beyanatta şöyle demiştir:"Daha geniş bir adım atamadık, çok yavaş ilerliyoruz, fakat yakında çok hızla- nacağımıza güveniyor ye önümüzde- ki senelerde bir kimyagerin bir ve- ya iki kanserli hastayı iyileştirdigi— ni ilân edeceğini inanıyorum". Dok- tor bunu söylerken ümitliydi çünkü Amerikan Kongresi, kanser araştır- ması emrine 25 milyon dolar vermiş- ti. Alimler lâboratuvarlarda olanca gayretleri ile çalışıyorlardı. Bu, ta- rihin en büyük ilâç araştırmaların- dan 'biridir. Bu seneki programda, Üniversite, devlet ve hususi lâbo- ratuvarlardan ve ilâç şirketlerinden gelecek 40.000 antibiotik — hormon, sentetik madde, tabii madde, virüs ve aşı incelenecek ve bunların ara- sında kanser tedavisinde kullanıla- bilecek olanlar ayrılacak. tesirleri deney — hayvanlarında — incelenecek, kanser, sarkom, lösemiye karşı te- sirli bir ilaç bulunmağa çalışılacak- tır. Hatta bazı ümit verici sonuçlar alınmağa başlanmıştır. Sentetize bir amino asit olan N 1026 ve Methotrexat ve bazı kanserlere tesir eden antibiotikler bu aradadır. (Kanser erken teşhis edilirse iyi olan bir hastalıktır. Bu yüzden, hal- kı aydınlatmak ve kontrol muayene- lerine gelmesini sağlamak lâzımdır. Doktorlar kanseri şüphe — ettirecek yedi işareti saymaktadırlar. Bunlar görülür görülmez hemen hastahane- ye koşulmalıdır. 1 — Idrar veya dışkıda, veya ka- dın tenasul organı ifrazatında kan görülmes 2 — M ede, boyun, kasık veya koltuk altı lenf bezlerinde — sertlik veya şişkinlik. 3 — Ciltte üç haftadır kapan- mıyan bir yara veya kaybolmayan kabarıklık. Dil veya dudakta uzun zaman duran beyaz İlekeler. 4 — Barsak çalışmasının intiza- mını kaybetmesi, isal ve kabızların bir haftadan fazla sürmesi. İdrar yaparken ağrı veya sık idrara çık- mak. 5 evam eden öksürük, ses kısıklığı, nefes alıp verirken devamlı hırıltı. 6 — İnatçı hazımsızlık, yutma güçlüğü, mide yanması, iştahsızlık. 7 — Vücuttaki benlerde değişik- likler, ayak tabanlarında, ellerde ve seksüel organlarda görülen lekeler. Bütün — bunlara ve istatistiklere rağmen kanserin tedavi edilemiyece- ği inancı çok yaygındır. Bu inancı yıkmak lâzımdır. Amerikada halen, tedavi edilmiş 800.000 kanserli var- dır ve her sene bunların saflarına 150.000 kişi daha — katılmaktadır. Bundan topu topu birkaç hafta önce Kaliforniyadaki "Kanserlilere Cesa- ret Verme Cemiyeti" nin yedi âzası, hastalıklarının tedavi — edilmesinin beşinci yılım kutlamak Üzere küçük bir toplantı yapmışlardır.