YURTTA OLUP BİTENLER. balığı pazarlığa kalkıştığı inkâr olu- namayacak bir hakikatti. —Yarının başbakanlığını bugünden — garantile- mek diye bir şey yoktu. Ama, o yol- daki gayreti aşırı hadde çıkarıp, bu- günden Ööteki siyasi rakipleri eleme yolunu tutanlar sadece prestijlerin- den kaybedeceklerdi, C.H.P. yi bek- leyen başka vazifeler vardı. Teşkilât bunu müdrikti ve merkezdeki şahıs çekişmesini infialle seyrediyordu. Bu bakımdan Parti Meclisinin son toplan- tısı sadece bir fiyaskoydu. Tahkikat mevzuu Fakat D. P. bir defa daha amansız rakibinin yardımına geldi. Meclis tahkikatı talebinin Meclise getırılmesı . i bir şekilde kam- çıladı Zaten Parti Meclisi bu talep karşısında "Meclis Grubumuzun lâzım olan vazıyetı ve tedbiri alacağı şüp- hesizdir" demişti ya.. İnönü, bu haf- tanın başında iki gün Grup idareci- leriyle —mühim örüşmeler .yaptı. Grup, bir tahkikat'talebini zaten ha- zırlamıştı ve münasip zamanı D. P. nin yaratmasını bekliyordu. D. P. Mu. halefe t aleyhıne Muhalefetin seçim- lerde baskı ptığı gibi hayli gül- dürücü bir iddiayla tahkikat isteyince 195? seçimlerinin bir defa daha âk- tüalite haline gelmemesine imkân yoktu. CHP. ayrı iki tahkikat is- tiyordu: Kanunun eksiklerinin gide- rilmesi için bir "bilgi edinme tahki- katı", bir de Zorlu, Gedik, Gokturk gibi —bakanları ılzam edecek bir "me- suliyet tahkikatı". Herhalde Meclisin açılışında yeni gurultulerın kopmasını beklemek lâ- mdı. O gün . nin, safla- rını deha sıklaştırmış vaziyette hazır, lanması lüzumu i Meclisinin' son toplantısı Vesılesıyle bır defa daha or- taya çıkmışt D.P Çeki düzen gayreti eçen haftanın sonunda, şubat a- onunla birlikte 1958 büt- çesi müzakereleri de tarihe gömülüp üyük Meclis tatile girerken İstanbu- la hareket eden yataklı trenin 3 ve- 4 numaralı vagonunda — Adnan Menderesin çehresini arayanlar -tren- le gittiğinde 3 veya 4 numaralı vago- nun ortasındaki kompartımanı tercih ediyordu. Başbakanın gebe uçağı seç- tiğini sandılar. Hakikaten günlerden Cumaydı ve Adnan Menderesin hafta sonlarında İstanbula gidip, her halde imar işlerini teftiş ettiği bilinen haki. katlerdendi. Ama Başbakan, -daha doğrusu D. P. Genel Başkam- geçen hafta Bütçe müzakerelerim tamam- ladıktan sonra başkentten ayrılmadı. Hattâ İzmit körfezindeki türende bu- lunması lüzumu hasıl olunca bir u- çakla gıttı —bır başka uçakla, aynı gün dönı .P Genel İdare Kurulu Martın ılk gunu AKİS'in daha evvel- câ bildirdiği toplantısına başladı.. 10 Dört beş, gün müddetle Genel İdare Kurulunu teşkil eden zevat Başba- kanın nezdinde bir araya geldi; Ge- nel İdare Kurulu azalarından bir ço- ğunun gayesi Hükümet üzerine Par- tinin murakabesini yeniden tesis et- mekti. Fakat heyetin D. P. Genel Merkezinde — değil, — Başbakanlıkta, Başbakanın nezdinde toplanmayı ter- cih etmesi bile güdülen gayeye va- rılmasının kolay olmayacağını gös- teriyordu. Genel Merkez sessiz, ha- reketsiz ve ışıksızdı. Teşkilâtın sesi Hakikaten, Ankaranın 1957 seçim- lerind'n gerekli dersi almış olma- masına rağmen bir çok yarde teşkilât daha basiretli davranmış ve Genel İdare Kurulunu sıkıştırmıştı. Hizip- leşme, Muhalefetin iyi çalışması, bazı memurların Muhalefeti tutması, ma- halli dertler, şu bu... Bunlar, hemen Atıf Benderlioğlu Ya Kubalı? her yerde, kısmen rol oynamıştı Buna mukabil D. P. liler C. H. P. nin her seye rağmen kazandığı başka yerler— de aynı faktörlerin, bazen bir kaç misli fazlasiyle Muhalefet aleyhinde kendîsini hissettirdiğini kabul ediyor- lardı. ki, D.P. nin gözden düş- mesının bunların ötesinde bir sebebi vardı ve asıl dert oydu. Bu sebep ise şuydu: İşler iyi gitmiyordu. İş- lerin iyi gitmesi için, partinin hare- kete geçmesi, milletin sevgisini ye- niden kazanması lâzımdı D. P. Genel İdare Kurulunun "Büt çe sonu görüşmeleri" oldukça canlı geçti ve bir takım azalar dertleri Ge- nel Başkanın yüzüne karşı ifadeden çekinmediler. Bunların başında, bü- tün kusurları bir yana, iki vasfı do- layısıyla bir kuvvet ifade eden A- tıf Benderlıoglu vardı. Atıf Bender- lioğlu "Parti" denilince içi titreyen adamdı. Atıf Benderlioğlu borçla sa- hip olduğu bir tek küçük evin tak- sitlerini bu evini Amerikalılara kira- ya vererek ve kendisi kira evinde o- turarak ödeyen adamdı. Partiyle a" lâkalı dertlerin iadesinde Rıfkı Sa- lim Burçak kaybeden Ankarada teş- kilâtın yeni baştan ele alınması işini tedvire o memur edilmişti-, — Kâmil Gündeş kendisine iltihak ettiler. --- Ağaoğlu da, döviz komitesinden çıkarılışını takiben keşfettiği bazı ha- kikatlerden yüksek arkadaşlarım ha- berdar etmeği faydalı buldu. Bir şey- lerin yapılması lüzumu ortaya çıkı- yordu. Bunların bir kısmı kısa va- deliydi, bir diğer kısmı uzun vadeli, Genel Başkan Menderes, teşkilâttan gelen bir tazyigi üzerinde hissetti. Nitekim bu haftanın içinde iki efa umumi efkâr, Anadolu Ajansı vasıtasıyla Genel İdare Kurulunun çalışmalarından haberdar edildi. An- cak Genel İdare Kurulunun sayın a- zaları, devletin ajansının C.H.P. diye bır partı bilmezke D P. nin varmak istedikleri hedefe güçleştirdiğinin — farkında miydi? D. P. Genel Merkezi bu ma- lümatı, bir bültenle basına aksettir- seydi de devlet vasıtalarının D.P. hiz metinde olduğu iddiasına bir defa da- a hak verilmeseydi kıyamet mi ko- yardı? Zira gazeteler, Genel Merkezinden alacakları haberi belki de daha büyük ehemmıyetle aksetti- rirlerdi. Sayın azalar, "bu da mese- le mi" du. Ama halk kütleleri bu haksızlıkla rı göre göre Muhalefete sempati bes- lemeye başlıyorlardı. Halbuki ne lü- zum vardı? Bu satırların yazıldığı sırada, ça- lışmalar henüz sona ermemişti. Teş- kilâtın arzulan iyi aksettirildiği tak- dirde kabinede bazı değişikliklere in- tizar etmek gerekecekti. Halkın sem- patisini kazanmak için halka sem- patik şahsiyetlerin işbaşında bulun- ması lazımdı. Yıpranmış — simaları. bir iç kabine halınde muhafaza et- mek gayreti boşunaydı. O zihniyet devam ettiği takdirde işler düzele- miyecakti. D. P. Genel İdare Kurulu- nun toplantı halinde olduğu günler- de teşkilâtın en ufak kademelerinden birinde yer almış bir sadık D.P. li şoyle diyordu: — Kendimize bir çeki düzen ve- relim diye uğraşıp duruyoruz, parti- mizden uzaklaşmış bulunanları artık doğru yola döneceğimiz vaadleriyle tekrar aramıza getiriyoruz, tam sem- patik olmaya başlıyoruz, haydi, yu- kardakıler bir Kübalı meselesi çıkarı- yorlar, bütün emeklerimiz boşa çık- tığı gıbı üstelik hareket noktamızın da gerisine donuyoruz Olur mu böy- le şey, canım?" AKİS , 8 MART 1956'