Halim Büyükbulut Zincirin yem halkası Bunun üzerine talebe Tarık Zafer Tu- nayaya döndü. Sualini bir defa da ona sordu. Tunaya da: "— Buna kaniim, — dönecektir" dedi. Sonra hocalar hep beraber De- kanlık odasına doğru yürüyüp gitti- ler. Dekan Timur, Anayasa kürsüsü- ne mensup hocaları makamına davet etmişti. Bir toplantı yapıldı. Bu top- lantıda dersin yapılmasına imkân ol- madığına karar verildi. Zaten onların da talebelerinden farklı bir hissiyat işinde olmadıkları görülüyordu. Ama ne yapsınlar ki va- zjyeti idare etmek mecburiyetinde Talebeler galip gelmişti. Bu hâdiseden bir gün önce ise ak- şam üzeri Kübalı hayli zamandır gel- mediği üniversiteye, gelmiş vı fesörler evinde Kolombia Üniversi- tesi Devletler Hukuku Ord. Profe- sörü Doktor Cheatam'ın İstanbul- dân ayrılışı sebebiyle — verilen res- mi kabulde hazır bulunmuştu. Sa- at 17.30 da Üniversitenin ön ka- pısı yerine arka kapısından içeri giren ve hemen soldaki fenaya doğ- ru yürüyen Kubalı, 6 saatte Üniver- sitede talebelerinin bulunmaması dola yısı ile sessizce Profesörler evine gir- mişti. Kabul resmi bir saat kadar de- vam etmıştı Bu arada, binanın kapı- sı önünde polisler kuş uçurmamıştı. Kübalı nedense son zamanlarda umumi yerlerde, ve hele talebelerin toplu olarak bulunduğu — mahallerde görünmemeğe bilhassa dikkat ediyor- du. Herhangi bir hâdiseden kaçmıyor gibi görünen Kubalının bu çekingen- AKİS, 8 MART 1958 ligi, öyle tahmin edilebilirdi ki bu a- yın ortalarına kadar devam edecekti. Kübalı da, herşeye rağmen Başbakan- la beraber yiyip içmiş olan Universi- te öğretim üyelerinin ortaya yaydık- ları habere inanmışa benziyordu. Is- rarla, sabırla ve inatla bekliyordu. Bakalım bu bekleme daha ne kadar devam edece Fakat bu bekleyış devresinin dahi hâdisesiz geçmiyeceğini — alâkalıların anlaması ve ellerini lütfen çabuk tutması lâzımdı. Basın Kızaran yüzler Bu haftanın başında pazartesi gü- nü öğleden sonra, Ankarâhıri Ba- biâlisi olan Rüzgârlı Sokaktaki meş- YURITA OLUP BİTENLER hur Ovehanın merdivenlerini uzun boylu, genç, sarışın, topluca bir adam süratli adımlarla çıktı. Delikanlının üzerinde siyah, kadife bir ceket, boy- nunda gri fular vardı. Saçları olduk- a boldu ve hali tavrıyla bir ressamı hatırlatıyordu Üçüncü kata geldıgın de, üzerinde "Ulus gazetesi" yazan kapıdan içeri girdi ve yazı işleri mü— dürünün odasınadaldı. G e fazla soğuk, ne fazla hararetli şekıl- de karşıladılar. "Gel ba kalım, Ha- lim!" dediler. Adı Halim, olan deli- kanlı : "— Yirmialtı ay hapse mahküm ol- dum" diye haber verdi. İçerdeküer hayretle yüzüne baktı, lar. Ne münasebet? Duymamışlardı bile.. "— Ne zaman?" HAZRETİ EMİN ADALETİ KİS okuyucularınırı pek İyi tanıdıkları ilân işlerini tedvir eden Dev- let Bakanı n Kalafat Büyük cliste kürsüye çıktı ve inanıl- ması zor bir futursuzlukla bu işlerin "Hazretı Ömer adaleti"yle yürü- tüldüğünü söyledi. Bu sözleri duyanların batırma bir sual gelebüirdi: Acaba sırf sevimli Bakanın resmini koyabilmek için mi bütün ilân sayfalarını boşaltmış ve bunlardan birinin tamamını Emin Kalafata tahsis etmiştir? Öyle ya, ilân işleri "Hazreti Ömer adaleti"yle tedvir ediliyorsa, elbette ki AKIS de ilan alacaktır. Ama hakikat başkadır ve bu satırlar, sırf, Hazreti Ömer değil, Hazreti Emin adaletinin nasıl yürütüldüğünü izah için yazılmıştır. Yoksa, ilân alması fiilen yasak edildiği günden beri AKİS buna dair nasıl tek şikâyet sesi yükseltme- diyse, gene de sızlanmak nıyetınde değildir. Okuyucularının teveccühü baki kaldıkça, bunlar, AKİS'in nazarında sadece tebessüm uyandıracak küçük gayretlerdir İlân işlerini tedvır eden Devlet Bakam Emin Kalafat, AKİS'e tek satır ilân verilmesini dahi yasak etmiştir. Bunun tecrübesi yapılmış- tır. AKİS'e ilân vermek isteyenler meşhur kararnamenin yürürlüğe girmesinden sonra Resmi İlânlar Şirketine müracaat etmişlerdir. Zira kararname, bütün ilânların bu şirketten geçmesini âmirdir. Şirket bir listeyi tetkik etmiş ve AKİS'e ilân. verilemeyeceğini bildirmiştir. Şim- di dikkât buyrulsun: Başka gazetelere, başka mecmualara ilân verile- biliyor. Fakat AKİS'e ilân verilmesi yasaktır. Hükümetin AKİS için ilân kontenjanı" ayırması bahis mevzuu değildir, Hükümetin AKİS'e resmi reklâm vermesi bahis mevzuu değildir, Hükümetin AKİS için ilân toplaması da bahis mevzuu değildir. Hayır! Bunları isteyen yok- tur. Bir şahıs, malının veya firmasının Hânını AKIS't eşretmek iste- se, hükümet iste ona "yasak!" demektedir. Bu, öteki gazete ve mec- muaların haricinde, Sadece AKİS'e tatbik edilen hususi ilân 'rejimidir ve bunu tatbik eden alakalı Bakan bu tatbikat mevzuunda Büyük Mec- lis kürsüsüne çıkıp -çarpılmaktan korkmaksızın- Hazreti Ömer adale- tinden bahsetmek cesaretini kendisinde bulabilmektedir. Bizim bu işte saldığımız, bundan başka bir şey değildir. ksa, gayenin de ne olduğunu biliyoruz, bizden beklenilenin de ne oldugunu biliyoruz, maksadı biliyoruz, arzuyu biliyoruz. İnsan bir bere teşhis koydu mu, ondan sonra herşeyi tabii karşılıyor, hiç bir şey hayret, uyandırmıyo AKİS'in ilân sayfaları, işte bunun için beyaz çıkıyor. Sık sık beyit- ler okumak merakında olan ve her duruma bir mısra bulmakta maha- ret sahibi sayılan Emin Kalafat kendi durumu hakkında da pek âlâ bir mısra söylenebileceğini hatırından çıkarmamalı ye Hazreti Ömeri Hazreti Eminle pek karıştırmamalıdır. ne