DÜNYADA OLUP BİTENLER ralyözler, platformun aksaçlı sakin- lerine 35 dakika cehennem hayatı yaşattılar. Yaralıların sayısı yüksek- ti Bir çürük yumurta Glasgow se- ra meclisi Üyelerinden birinin yüzünü bulmuştu. Bir gazete fotoğrafçısının hissesine bir kabak düşmüştü. Yan- gin söndürme aletiyle ihtiyar misa- firlerin hararetini teskine çalışan bir talebeyle güreş tutan bir üniversite hocasının gözlükleri kırılmıştı. İn- gılterede gözlük sıkıntısı olmadıgına göre sayın hoca bu elim zayiattan pek tasalanmışa benzemiyordu. Baş- bakan Yardımcısı ve Içışlerı Bakanı Butler muharebeye rağmen, İngilte- renin büyüklüğünden bahseden nut- kunu vermeye çalıştı. Zil sesleri, ıslık- lar ve yangın — söndürme aletının gürültüsü arasında — Butler'in ne söylediği pek — anlaşılmadı. Ufak i- sabetlere kahramanca göğüs geren siyaset adamı da nihayet yüzüne inen bir un paketiyle muharebe dışı kılı- nıyordu. Butler'in siyah — cübbesinin Beşiktaş Sormasına benzediğini gö- ren Üniversite rektörü acele milli marşı çaldırdı. Ve biraz sonra güzide misafirler mağlubiyeti — kabullenerek platformu tahliye ettiler. Kabahat kimin G üzide akademisyenler öfke için- deydiler. Şakaya tahammüle ha- zırdılar. Fakat talebeler şaka hudu- dunu aşmışlardı. Glasgow Üniversi- tesınde 60 yıllık bir mazisi olan Pro- fesör M. se, şimdiye kadar böyle muthış bir muharebeye şahit olmadığını söylüyordu. Tecrübeli Pro- fesör, zaten toplantıya gelmiyecekti ama, Butler'a olan hürmetini izhar etmek için başına gelecekleri bile bile platformundaki yerini almıştı. Herşeye rağmen, merasimi vaktinden evvel durdurduğu için Rektör Sir Hector Hetherıngtona Butler gibi yüzüni beyazlattırdığı Mrs. Alice Cullen, ta— lebelerin inkişaf etmemi çocuk olduğunu, söylüyordu. Yaptıklarında ne zekâ, ne zarafet vardı. Bölgenin en büyük hakimi Bailie John Black- wood: "Yarın bunlar bizi idare ede- cek, Allah yardımcımla olsun" diyor- du Kendisini hadiselerden Araz me- sul hisseden Rektör, şaşırmıştı. — Kabahati yükliyerek belki de — hayatıma en büyük gafiım yaptı. Muhterem Rek- tör gazetecilere "Defolun" diyordu. "Olan bitenden kısmen mesulsünüz. Siz olmasaydınız hiçbir hadise çık- mıyacaktı." Rektör tabii ki gazete- cilerden lâzım — gelen — cevabı aldı. Herhalde bundan sonra uluorta gaze- tecilere yüklenmeye pek cesaret ede* miyecekti. ne diyeceğini gazetecilere Gençlerin aşırı coşkunluğunu so- ğukkanlılıkla — karşılayan tek adam, Butler'di. Yüzündeki ve elbısesındekı unları temizlerken, bir sportmen e- 20 Kichard Butler İyisi kurşun değil domates atmaktır dasıyla "Hadise beni üzmedi. Ben za- ten Avam Kamarasındaki — kargaşa- lıklara alışığım" diyordu. İstifaya davet G eçen hafta, T. B. M. M. ride dış siyasetimiz münakaşa mevzuu o- lurken,, Parlâmentoların en- eskisinde de İngilterenin dış sıyasetı hararetle tenkit edilmekteydi. O gün Dışişleri Harold MacMillan "Biz gidiciyiz!" Bakam Selwyn Lloyd hayatının en güç imtihanını geçirdi. Gazetelerdeki tefsirlere bakılırsa, Lloyd sınıfım ge- çemedi. PMuhafazakâr — Bakanların aleyhine yazmayı hiç sevmiyen aris- tokrat Times bile, Dışişleri Bakanı nın “hayatının en beceriksiz nutku" nu verdiğini- söylüyordu. Münakaşa mevzuu, yüksek kademedeki Doğu - Batı konuşmalarıydı. Kürsüde Lloyd vardı. Belli başlı dünya meseleleri hakkında Hükümetin görüşünü açık- lıyordu. İlk fırtına İsrailin hudutla- rının tesbiti vesilesiyle koptu. Lloyd, Edenin 1955 teki beyanatına dayana- rak İsrailin hudutlarının 1947 de Bir- leşmiş Milletlerin çizdiği hudutlarla şimdiki hudutları arasında bir yerde olmasını arzu ettiğini söylüyordu. Bu, İsrailin bir kısım topraklarını kay- betmesi demekti. Lloyd yine de in- saflıydı. Zira Nuri Saidden sonra Menderes, İsraile 1947 Birleşmiş Mil- letler hudutlarını münasip görüyordu. Lloyd'un teklifi, diktatörlerin ve sul- tanların saltanat sürdüğü bölgedeki yegâne demokrat memleketin müda- fii muhalefeti . 242 kişinin hep bir ağızdan 00, - 0000!" diye bağırdıkları ışıtılıyordu. Hüsranları zafer yapan Zorlunun aksine, İngi- liz muhalifleri Arap devletlerinin ha- tırı için "İsrailin kurban edilebilece- ği" ihtimalini, biliyorlar , ve bunun için protesto seslerim yukseltıyorlar- dı. Asıl firtina, Doğu atı münase- betleri konuşulurken koptu. Lloyd, Orta Avrupada atom silâhlarından tecrid edilmiş bir bölgenin tesısım şupheyle karşıladıgını söylediği za- "Oooo.. 0000" nidaları son dere- ce arttı. Hele Dışişleri Bakanının, Doğuyla yapılacak müzakereler hak- kında İngilterenin görüşüne dair tek kelime söylemeyi reddetmesi bar- dağı taşırdı. Bu cins — meselelerde "halkı ve — muhalefeti asla bahis konusu Lloyd, herhalde kendi idam fermanı- nı imzalıyordu. Bir İngiliz bakanının ağzından böyle lâflar, belki de ilk de- fa işitiliyordu. Hükümetin Avam Ka- marasını aydınlatmaktan kaçındığı zamanlar çok olmuştu. Ama hiçbir bakan bunu açıkça söylemeye cesaret edememişti: Bir bakanın çok çok ya- pacağı — yuvarlak lâfların — arkasına sığınmaktı. Başbakan MacMillan teh- likeyi-derhal sezdi.. Hemen kürsüye Havayı yatıştırmaya çalıştı. A- savunmasını kimse ciddiye almıyordu. Avam Kamarasını ve halk efkârını istihfaf eden Lloyd — gidecekti. Hüs- ranları zafer yapan görülmemiş ha- tip Zorlu, yazın Londradaki Bağdat Paktı toplantısına gittiği Zzaman, Lloyd'un yerine muhtemelen Butler'- in elini sıkmak zorunda kalacaktı. AKİS, 8 MART 1958