İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Hayat Pahallılığı Var mı, yok mu? ktidarın başı, geçen hafta Meclis kürsüsünden “Memlekette hayat pahalılığı var diyenin aklına şaşa- rım” dedikten gonra birçok vatandaş, doğrusu ya, iki cami arasında kalmı- şa döndü. Bir tarafta sayın başbaka- nın sarih beyanları, diğer tarafta da pazarların erişilmez fiatları vardı. Hakikaten sadece fiat yüksekliği, ha- yat pahalılığının delilini teşkil ede- mezdi. Fiat yükselişine rağmen istih- Bal artışı ve iqtihqalden nüfus ba.sına düşen hissede çoğal eel mill! gelirin fiat yukselışine niqbetle daha fazla bir artış kaydetmesi halin- de elbette hayat pahalılığından değil. ancak refahtan bahsedilebilirdi. Ama durum hakikaten böyle miydi? İstih- salde geçen yıllara nazaran bir artış olmuş muydu? Reel milli gelirde nü- fus artışına nisbeten daha fazla bir yde dilml artan refahla hıc. ama hiç bir alâkası bulunmadığını gösteriyordu. İktida- rın başı, hayat pahalılığı var diyenle- rin aklına şaşarken, çok sayıdaki va- tandaş ta artan fiatlar karşısında de- #&lşmiyen geliriyle ay sonunu nasıl ge- tirebildiğine şaşıyor. bazı çok zaruri ihtiyaçlarını nasıl giderebileceğini de- Tin derin düaünüyordu Hayat pahalı- lığın gözle görülür mısnli ekmek riatlarıydı Eskiden 90 kuruş verip evine 3 ekmek götüren bir a&ile reisi, şimdi coluk çocuğunun karnını doyurabilmek için 5 ekmek almak ve 150 kuruş ödemek zorunda kalıyordu. Bu, günde 60 kuruştan ay- da 18 lira demekti, Aile reisinin avlık gelirinde ise değil 18 Jiralık, 18 ku- ruşluk bir yükselme olmamıştı, olaca- ğı da beklenmiyordu. Bu 18 liralık a- çık diğer ihtiyaçlardan kısılarak ka- patılacaktı. Hem esasen fiatı yükse- len sadece ekmek değildi. Birçok eve IIT Onbes günlük fikir ve sanet dergisi YILLIK ABONELFRİNE 16 - LİRALIK KİTAP ARMAĞAN EDİYOR. Bayısı 50 Krş. Yıllık abonesi radır. Müracaat adresi : P. K. 914 - İSTANBUL AKİS,29 HAZİRAN 1957 Manav tezgâhında sebzeler Çok evin eşiğini aşamıyorlar yazın ortasına girdiğimiz halde sebze ve meyvaların çoğu — girmemişti. Domatesi bile hâlâ manavların tezgâ- hında seyreden aileler vardı. * Fakat ne olursa olsun, İktidarın ba- gşını hayat pahalılığı bahsi açılınca bu kadar heyecanlı, bu kadar hiddetli davranmakta haksız bulmaya da im- kân yoktu. Zira gseçimlerin eli kula- ğında olduğu artık iyice anlaşılmıştı. Yaklaşan seçimlerde de D.P, iktidarı- ansız muarızının hayat pa- halılığı olacağı malümdu. Bu sebeple hayat pahalılığı iddiaları ne kadar şiddetle reddedilirse, pahalılığın ge- çici olduğu ne kadar ısrarla iddia e- dilirse o kadar iyi olurdu. Bir hükü- met başkanının sözleri, elbette, ge- çinme endekslerinden ve bir yığın “mânasız" istatistikten daha büyük değer taşırdı! Ama pahalılığın istihlâkin yüksel- Mmesinden ileri geldiği İddiasını, res- mi istatıstıklerle büe desteklemek im- nsızdı. İstihsal haeminin artışı ve hayat seviyesinln yükselişi memleket- te bir yıl içinde istihsal edilen mal ve eşya hacmi ile sıkı sıkıya bağlıydı. Hayat gseviyesinde bır yükselmeden bahsedebilmek için o seneki istihsalin nüfus artışındaki nisbetten fazla ol- ması şarttı. Halbuki durum, 1953'te bu yana hiç de öyle değildi. muz yılda vasati 600 bin kadar artar- ken milM gelirimizde 1953 yılına nis- betle artma değil, azalma müşahede ediliyordu. Esasen milletvekili öde- neklerimn ayda 2800 İliraya çıkarıl- memurlara senede 5 ma m aŞ nısbotlnde ikramiye ödenmesi, hükü- met icraatı olarak, hayat pahalılığının bir itirafı değil miydi? İktidarın başı, “Ayağından çarığı- N atmış, sırtından da jandarmarun sopasını atarak Ülatüne elbise koymuş Türk köylüsü, Türk vatandaşı sizle- Te inanmamakta devam edecektir” di- yordu. Vatandaşın kime inandığı ise yakında belli olacaktı. Sanayi Porselen fabrikası Son yıllarda memleketjmızde pek revaçta olan kuyruklar arasına yeni bir kııyruk cinsi daha dahil oldu. Çay. kahve, şapka, kumaş, poplin ve- saire kuyruklarına eklenen bu yeni kuyruk, tabak kuyruğu idi. Bır bb- kantaya gittikinizde önünüze konan tabaklara dikkat edin, o eski bem- beyaz pırıl pıril porselen tabaklar ye- rine plâstik. kirli sarı tabaklar kon- duğunu göreceksiniz. Bir çok ev ka- dınlarının müşterek derdi de kırılan bir çorba tahağının yerine yenisini koyamamaktır. Bir zamanlar zicca- ciye mağazalarının vitrinlerini sülsle- yen zarif yemek takımlarının, çay ta- kımlarının. pasta takımlarının ve da- ha buna benzer porselen mu.mullennin yerlerinde yeller esmektedir - manlara kada: selen eşya ihtiyacı daha ziyade Çe- koslovakyadan yapılan ithalâtla kar- şılanıyordu. Son yılların döviz kıth&ı ve transfer zorluk ve tıkanıklıkları i- se bu ithalât kapısını iyiden iytye ka- n Za ar memıeketımizın por- —