" — Aslansın!" Soysal kim bilir ne İkinci gülen, Zaferin eski silâhşoru Mümtaz Faik Fenikti. Ulusun eski silâhşoru a Erimi Başbakan Menderesle bir masada karşı karşıya tahayyül edince kahkahadan kırıla- cak hale geliyordu. Yalnız Zaferin eski silâhşörünün merak ettiği bir nokta vardı: Acaba Ulusun eski sılahşoru Başba- kana hâlâ "Bay Menderes" diye mi hitap ediyordu? Satıhta dolaşanlar Hâdise geçen haftanın içinde İz- mirde, Kordon boyundaki kuçuk konaklardan bırınde cereyan etti. E- vin kapısında "Fevzi Lütfi Karaos- manoğlu" ismi yazılıydı. Hür. P. Ge- nel Başkanı bir defa daha İzmire gelmiş, uğraşmaya koyulmuştu. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu esas itibariyle çiftçi- lik yapıyor, boş vakit bulduğunda da partiyle meşgul oluyordu. Genel Baş- kan bu defa partiye ayıracak hiç va- kit bulamamış olmalıydı ki her türlü sıyası faaliyetten uzak kalmış, ne ühim hâdiseleri mevzuunda parmak basmıştı. Keskin diller, Ge- nel Başkanın Genel Sekreterden al- dığı talimatın bu olduğunu söyliyerek birbirlerine göz kırpıyorlardı. Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu sadece küçük konağında bir akşam teşkilâtının ileri gelenlerini ve onlarla görüştü. Konuşmalar sıra- sında il idare kurulundan bir zat Ge- nel Başkam otorite mevzuundaki fi- kirlerinden dolayı, tenkit etti ve bir partinin otoriter olmayan lider tara- fından idare edilebileceğini — sordu. İdare Kurulu azası parti içindeki keşmekeşten acı bir dille şıkayet et- ti ve huzursuzluğun me t bulun- duğuna dair neşriyatın dogru olduğu- nu söyledi. Partinin — zayıf urumu herşeyden çok bunun neticesiydi. Tenkidlere" karşı Genel Başkan öy- le bir cevap verdi ki bir liderin hâdi- seleri nasıl olup da u kadar sathi gördüğünü yemekte hazır bulunan- lar büyük şaşkınlık içinde kendı ken- dilerine sordular. Fevzi ara- osmanogluna gore bahis mevzuu neş- riyat birtakımdedikodumeraklı- ları"nın eseriydi. Genel Başkan şöy- le devam etti: > izim aramızda herhangi bir ihtilâf yoktur ve olamaz. Yalnız Ge- nel Sekreterin ağzında sigara ile ko- mak tadırlar. Böyle küçük dedıkodulara met vermek yersizdir". Herkes hayret içindeydi. Demek M Genel Başkanın nazarında Hür. P. içindeki tek huzursuzluk 'sebebi n nel Sekreterin ağzındaki sigaraydı! AKİS, 12 OCAK 1957 İzmirliler birbirlerine baktılar. Aca- ba Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu lâtife kan ciddiydi ve meseleleri hakikaten o 'zaviyeden görüyordu. Doğrusu is- tenilirse parti işleriyle hemen hiç, ciddi, şekilde meşgul olmadığından ve ipin ucunu kaçırmış bulunduğum- dan hâdiselerin derininle inememesi tamamiyle dı. Halbuki derdin başı, bir zaptürapt bulunmaması ve herkesin kendi ba- ına bir ayrı parti olmasıydı. Aklına gelen teşkilâtta yazı yazıyordu. Teş- kilâtın dosyaları çeşıtlı imzalarla a- lınmış 1 yazı"larla doluydu. zetecılere de canı sıkılan . Böylece ilk konuşan, parti- sinin o mevzudaki görüşünü açıkla- Ferruh Ağan Aklı başında başkan mış sayılıyordu. Tabit bu, adeta bir yarışa yol açmıştı. Kazanan, ötekile- ri atlatıyordu. Genel Başkana gelin- ce, onun hakkında zaman zaman, bu alakasızlıgı yüzünden "Partiye küs- ü" lâfiı çıkıyordu. Üstelik partiye kusmek, Fevzı Lütfi Karaosmanoğ- lunun bir tabiatıydı da.. D. P. de iken de zaman zaman kuser ve çiftliğine Çekılıp oturuı'du usu istenilirse n bu hale gelişinde, onun küs- melerının rolü büyüktü. Küsecek yer- di esini azimle ve metanetle yapmış, mücadele etmiş olsaydı D.P. tek şahıs hakimiyeti altına gırmezdı Elzem adam olduğu hissini D. P. e de etrafına verememış oldugundan kusunce fazla aranmı- yordu da ve şimdi kedinin yokluğun- dan istifade eden fareler istedikleri gibi cirit atıyorlardı. Demek ki Genel Başkan meselâ Ur- fa milletvekili Muzaffer Timurun YURTTA OLUP BİTENLER partiye uğramamaya karar vermiş olmasını, Genel Sekreterin, ağzında sigara ile . konuşmasına kızmasının neticesi sayıyordu. Demek ki Muzaf- fer Timur gibi daha başka genç mil- letvekillerinin çalışmalara katılmaya ısteklı olmamalarını Ge nel Sekreterin kayetleı'ı hep küçük veriyordu alınganlıklara İdarecileri tenkit eçen haftanın sonunda, partinin Ankara ili müteşebbis idare he- yetinin faaliye geçmesinin yıldö- nümü munasebetıyle İl Başkanı Fer- ruh Ağan, meselelere bir defa daha ve vukufu el koydu. İl Başkanının konuşmasından, yüreğinin yaralı ol- gösterdi ki, Ferru ür. P. nin hakikaten muhtaç oldugu seviyede bir siyaset adam İl Başkanı bir hukuki davayı teşrih etti. Dünya yeni bir hukuk sistemine teveccüh etmişti. Rejimleri dejenere eden ve zor kullanılmasını gerektiren bir şekilde iktidardan ayrılmaya, mec- bur kalan partilerin Meclis mensup- larının mesuliyete tabi tutulması bu sistemin icabıydı. Teşrii vazifenin da- mensupları Vekâlet vasıfları zail olunca hareket- lerinin hesabını vermek zorunda kal- malıydılar. Ancak bu suretle mutlak ekseriyet tagallübüne set çekmek ka- bildi. Ferruh Ağan, katı bir rak değil, aklıselim sahibi, tini seven bir münevver diliyle ko- nuştu. Bu bakımdan, bizzat kendi partisi tenkıdlerınden masun kalma- dı. Il Başkanı şöyle de ç ve dış meselelerde karar a- lımrken muhalefetin saf dışı bırakıl- ar, bu partilerin dâvalarını gür bir sesle ilândan tecerrudle siya- si kadere rıza göstermelerini kabul edemeyiz. Böyle bir rızayı mütekabil hatalar silsilesi olarak — vasıflandır- mak lâzımdır. Yıkıcı tezahürlerden çekinen kımseler sıyası faalıyette yer almamalı Her mücadelenin ken- dine mahsus gazileri ve şehidleri ola- caktır. Bir fikir uğrunda verilen kur- ban nisbetinde canlılık kazanır". Uzun Zzamandanberi bir Hür P. mensubunun ağzından, umumi mese- lelerimiz mevzuunda bu kadar güzel sözler çıkmamıştı. Partinin milletve- killeri inci saçmak için partili ola- memleke- rinin dört bası mamur şekilde akset- mesine maddi imkân yoktu. Hür. P. bunu temin için Ankarada çıkarıla- cak Yeni Gün adlı bir gazetenin im- tiyazını almıştır. Bir defa bunun Büt- çeye yetiştirilmesi imkânsızdı; ikin- cisi, halkın upuzun onusmaları oku- yacağını sanmak — safdillikti. Üçün- cüsü, senede 15 gün Meclis çalışma- sı mak havai fişeği maktan Partnerin devamlı 9 ya zerrece farksızdı.