Halil Özyörük Son kale sas-ı rey" olmasın diye en son konu- şacaktı. Halbuki Dr. Sarol kendisini refakatine alıp ta turneye çıktığında fiilen ve hukuken Komisyon başkan* lığı sıfatını taşıdığı halde komisyo- nuna gelecek ispat akkım hatta müslümanlığa bile aykırıdır diye kö- tülemekten ve türlü — nutuklar çök- mekten geri kalmamıştı. Kasım Küfrevinin daha — söyliye- cek çok bildiği vardır ve bunları pey- derpey açıklayacaktır. Böylece ispat akkı muarızlarının son alesi düşecektir. Zaten her şey Meclisin bu hak lehinde bulunduğunu göster- mektedir. C. H. P. Karar zamanı Geçen — haftanın sonunda küçük A- lageyik İsmail Rüştü Aksalın sevimh mınık kızı - elinde tuttuğu AKİS'i yanındakilere gösterdi: "— Peder beyın resmı var.. şey mi yapmış ki? Doğrusu 1stenılır_se küçük Alage- yiğin hakkı vardı. İsmail Rüştü Ak- - ve onun gibiler - resimlerinin konmasını gerektıren bir iş yapmış değillerdi. Resimleri, bir şey yapma- ları gerektiğini haber — vermek için KİS'in sütunlarına geçmişti. Bu İü- zumu içinde bulunduğumuz haftanın başında bizzat Genel Sekreter Kasım Gülek bir defa daha ispat etti. Mü- kemmel bir teşkilatçı olan Genel Sekreterin mutlaka takviyesine — ih- tiyaç vardı; Kasım Gülek iktidara bu derece yaklaşan bir siyasi parti için kuvvet değil, zaaf sebebi olmaya başlıyordu. Gittiği yerlerde söylediği sözleri ciddiyetle telif etmek pek zor- ğer yarın mesuliyet hissi bu o- Bir AKİS, 4 ŞUBAT 1956 lan kimseler D. P. nin şikayet ettiği- miz liderlerinin yerine gelecekse mü- cadeleye hakikaten yazık olacaktı. Genel Sekreter Ege bölgesinde bir propaganda turnesine çıkmıştı. Se- çimlere daha çok vardı, ama Kurul- tay yaklaşmıştı. Kur ultayda ise C. . P. nin iç seçimleri yapılacaktı. Ka- sım Gülek teşkilatla teması faydalı gördü. Zaten bu, onun eski taktiğiy- di. Galen delegeleri, daha Ankaraya gelmelerinden — önce kendi tarafına meharetle çekiyordu. Geziyor, dolaşı- yor, ticari bir tebessümle kalpleri ve reyleri - fethetmeye çalışıyordu. Bunda herkesten çok da muvaffak o- luyordu. Zira işin tekniğine vakftı. Buna mukabil lıderlıktekı rakipleri Kurultay kürsüsünden sıkı lafla onun devamlı emeklerini boşa çıkaracaklarını umuyor, her se- ferinde hezimete uğruyor,. fakat bir türlü uslanmıyorlardı. Şimdiye ka- dar bunun pek o kadar zararı yoktu, zira Kasım Güleğin dostları asasında latife, hasımları arasında alay mev- zuu olan hareketleri, kılığı, kıyafeti, alamerikan usulleri bir Muhalefet partisi için aranıp ta bulunamayacak şeylerdi. Ama şimdi durum değiş- mişti. Seçmene emniyet vermek la- zımdı. Ağırbaşlı davranmak, ağırbaş- lı konuşmak gerekiyordu. Şahsi poli- tikaya bir çizgi çekilmeliydi.» C. H. P. dört başı mamur bir ekip halinde milletin ' karşısına — çıkmalıydı ki, "bunlar D. P. deh iyi"“ dedirtebilsin Bay KiptinToker AKİS 3 Mecmuası ara YURTTA OLUP BİTENLER di. Kasım Gülek son turnesiyle bel- ki bir kaç rey kazandı, fakat daha büyük bir ekseriyetin nazarında, bu işlerin adamı olmadığını bir defa da ha gösterdi. laflar Nitekim — bu haftanın başında Zafer gazetesinde Başbakanlık tarafın- dan Ulus gazetesine gönderilmiş bir tavzih neşrediliyordu. — Ulus gazete- sinde Kasım Güleğin, Egede Başba- kanın maaşı ile alakalı olarak serfet- tiği sözleri çıkmıştı. C. H. P. Geenel Sekreteri Başbakanın maaş almadı- ğı yolundaki rivayetleri bahis mev- zuu etmiş ve Menderesin maaş aldığı gibir iki milyon liralık tahsisatı mes- tureye; de sahip bulunduğunu bildir- mişti. Bu sözlerden,başbakanın iki milyon lirayı da maaş gibi harca- makta olduğundan başka bir mana çıkarmak kabil değildi. Zafer gazete- sinde neşredilen efendice tebliğinde Başbakanlık, Menderesin maaş aldı- ğını söylüyor; fakat — tahsisatı mes- turenin Başbakana değil; Başbakan- lığa ait bulunduğunu hatırlatıyordu. Kasım Gülek gibi bizzat bakanlık yapmış bir kimse, bunun böyle ol- duğunu bilmez mıydı" Kendi başba- kanları, - hatta başbakanlığı zama- nında İsmet İnönü - maaş almamış- lar, tahsisatı mesture kullanmamış- lar mıydı? Elbette ki evet. Bunların hükümet idaresinde tabii bulunduğu- nu Genel Sekreterin unutması müm- Manasız Ankara, 6 Şubat 1955 Halil Özyörük Konya Mebusu Halil Özyörük'ün mektubu Pehriz ve turşusu