Bir Kötü Adet Politikacılığın pek çok incelik istediği muhakkaktır. Ama bu inceliklerden biri, tükürdüğünü ya- lamak değildir. Halbuki zaman za- man bizde bazı maruf politika üs- tadlarının, kırdıkları potları, de- virdikleri çamları "ben böyle söy- lemedim, yanlış aksetmiş"' diye te- vile çalıştıklarını görmek hakika- ten insanı üzüyor. Hele bu sözle- rin söylendiğini kulaklarıyla duy- muş olanlar politika zannettikleri şeyden tiksinecek hale geliyorlar. Ama üzülmemek lazımdır; politika bu degıldır Bu, demagoglugun ve nabza göre şerbet vermenin nümu- nesidir. Maruf politika üstadlarımızdan çoğu lafın torbaya girmediği ka- naat indedi ler una güvenerek kendilerinde "zaman ve zemine gö- re" konuşmak hakkını vehmeder- ler ve isterler ki orada bulunan ga- zeteciler nutuklarının metnini ge- tirip göstersinler, onlar da bu söz- leri başka saman ve zeminde o- kunduğunda gaf olmayacak şekle soksunlar Böyle şey mantığa sığ- az. Gazeteci, hele "hususi mu- habır" süratle hareket etmek zo- runda bulunan adamdır. — Üstelik vazifesi de patavatsız zevatın nu- tuklarına patavat eklemek değil, hatta patavatsızlıkları altını çize- rek gazetesine bildirmektir. Konu- şurken dikkat, hatibin işidir. Din- leyenler istiyor diye bir takım ma- nasız vaadlerde — bulunulur veya kütlenin nabzına göre dincilik ya- hut dinsizlik taslanırsa ağızdan çıkacak lafları gazetecilerin oldu- ğu gibi aksettireceğini hiç kimse unutmamalıdır., Unu! mamalıdır ve ona göre konuşmalıdır. Ertes gun yapılacak bir tekzip hiç bır şeyi değiştirmez, bilakis çok vakit tekzibi yapanı küçük düşürür. Za- ten işin doğrusu aranırsa okuyucu da her şeye inanan bir kukla ol- maktan uzaktır. Maruf politikacı- ların neler söyleyip neler söyleme- yecekleri artık aşağı yukarı ma- lümudur. Kim boyuna pot kırar, ki binlerce liralık resmi ilâm ton ton kâ- ğıdı, bol bol lisansı veren başkasıydı. Evet, Adnan Menderesin o gün si- nırlerı hakikaten bozuk olmalıydı. Müteakiben Hamid Şevket İnceyle çatıştı, sonra Üniversite rektorunu parmağına doladı, bir ara P kurucularına karşı Ççok ağır sözler sarf etti, tabii C.H.P. ye iltifat yağdır- maktan da kendisini alamadı. Sanki Menderes - isminin yanın- daki rakam ne olursa olsun - hiç de- ğişmediğini ve — hiç değişmiyece- ğini ispat için kürsüye çıkmıştı. Bun- da elhak muvaffak da oldu. Memle- kette huzuru kuracak olan yol ise, elbette ki bu değildi. AKİS, 4 ŞUBAT 1956 min gafları meşhurdur, hep bilir. O bakımdan " tekzıp" de hakikat- leri çok zaman ör Halbuki yapılacak şey basittir. Prensip sahibi olm: bu komik vaziyetlere duşmemek için kâfidir. Prensiplere bağlı kalınanca küçük toplantılarda insanlar karşıların- dakini kandırmak için ufak oyun- lara tevessül etmezler. Daha doğ- rusu edemezler. Bunu zül sayarlar. Belki karşılarındakini de hakika- ten kandıramazlar, ama biraz se- batla "sözüne güvenilir" polıtıkacı haline gelirler. Siyasette ise bun- üyük, bundan kuvvetli silah güç bulunur. Zira hatırdan çıkarıl- mamalı ki yalancının u her yerde yatsıya kadar yaııar Maalesef bazı maruf politika- cılarımızın bu hakikati hâlâ anla- yamamış olduklarım görüyoruz. Hem bunların içinde - kimi İkti- darda, kimi muhalefette - birinci sınıf mevki ve makam işgal eden- ler de mevcuttur. Bir küçük kütle- ye söylediklerini gazetelerde oku- yunca kan beyinlerine fırlıyor ve- ne rezalet" diye haykırı-- yor ve ellerindeki ilk vasıtayla in- kar yoluna sapıyorlar. — İnsanlar, mesuliyetini alamayacakları söz- lerin ağızlarından — çıkmamasına son derece dikkat etmelidirler. Bu sözler bir defa çıktıktan sonra da onları bir daha yalamamalıdırlar. Mesuliyet deruhte etmiş kimseler selahiyetlerini hafife — alırlarsa, fazla reaksiyon yaptığını gördük- leri laflarım iki gün içinde yalar- larsa hiç kimse de onları ciddiye almaz, neticede bizzat zararlı çı- karlar. Ama havadis veren gazeteciler lııç yanılmaz mı, hakikaten söylen- miş sözleri soylenmış gibi gös- terdıklerı olmaz ? Olur. Ama son günlerde sıyasılerımızın tekzip veya tavzihlerine dikkat edenler bunların söylenmemiş değil, soy- lenip pişman olunmuş laflardan i- baret bulunduğunu kolaylıkla gö- rebilirler. Kiralar 2800 X 12 — 33.600! H ayat gittikçe pahahlaşıyor. Mil- letçe kalkındığımız muhakkak; ancak bu kalkınma bazı çevrelerde o kadar süratle oluyor ki ekseriyeti- miz maalesef ona yetişemiyoruz. Bu- nun sebebinin becerıksızlıkten ibaret bulunduğu ortadadır. Zira becerikli- ler çeşitli "ayarlama"larla — intibak kabiliyetlerini arttırıyorlar Yükselen fiyatlar arasında, kira- lar da vardır. zamanlarda İşçi Sigortaları Kurumu, başından geçen bir macerayla üç sene içinde tın ne kadar da çok pahalılandığını YURTTA OLUP BİTENLER muşahede etmek fırsatım bulmuştur. Hadise İşçi S gortaları Kurumunun İs- tanbulda "Eminönü Dispanseri" adı- nı taşıyan bir Sağlık Merkezi mev- cuttur. Fakat dispanser — binası Ca- ğaloğlundadır. Orada bina bulunmuş, oraya yerleşilmiştir. 20 odalı binanın sahibiyle bundan üç sene. evvel, bu- günlerde müddeti biten bir kontrat imzalanmıştır. Fakat sonradan o ci- varda İşçi Sigortaları Kurumu bir de hastahane açmış, dispanser bu yüzden ehemmiyetini kaybetmiştir. Bundan bir zaman evvel dispanser binasının sahibi uruma müracaat ederek kontratı yenılemeyecegını bil- dirmi . Bunun üzerine Kurumun Istanbul teşkılatı dıspansere yenı bir yer bulmuştur. — Ancak, "Emin- önü" adını taşıyan dıspansere bulu- nan yeni bına da gene Cağaloğlunda- dır. a oda kiraya verilmek ü- zere duşunulmuş bir binadır. Dis- panser olmak için de fazla uygun bir tarafı yoktur. Hakikaten bina — ka- çak kat ihtiva ettiğinden ayarsızdır. En alt katının arka tarafı matbaa 0- larak kullanılacağı için biraz yük- sek yapılmış, bu yüzden onun üstün- deki katlarda bazı odalar birbirlerin- den bir kaç başamak üstte kalmıştır. Buna rağmen İşçi Sigortaları Kuru- munun İstanbul şubesi han üzerinde ısrar etmiş, müdür alakalı şubeye emir vererek bir kontratın imzalan- masını sağlamıştır. Bu sırada bina- nın sahibi de kira takdiri için İstan- bul Belediyesine müracaat etmiş bu- lunuyordu. Gelen heyet, odalar teker teker ve iş yeri olarak kiraya veri- lecekmış gibi bedel biçmiştir. Bazı o0- arı daha fazla fiyata layık gorulmuştur Sonradan mal sa- hibi, hanını olduğu gibi İşçi Sigor- taları Kurumunun emrine amade tut- muştur. İşçi Sıgortaları Kurumunun şube- leri tarafından zalanan bu gibi mukavelenamelerın Umum üdürlük tarafından — tasdiki gerekmektedir İstanbul teşkilâtı da vaziyeti Anka- raya yazmıştır. Yazıda bıldırıldıgıne göre yeni binanın kirası olacaktır. Gerçi eski binaya verilen kira 40.000 liradan ibaretti ama, o- nun odaları 20 taneydi. — Bununkiler ise 29 tanedir. Böyle olunca 8.300 li- ralık fark tabiidir. — İstanbul şubesi çok karlı iş yapmıştır. Üstelik, bina- nın altında bir matbaama bulunması mahzurunu bertaraf etmek maksa- dıyla mal sahibi makınelerini gün- duzlerı çalıştırmamayı vaad etmiş- öyle kontrat imzalanmaz mı ? mesele Umum Müdürlükte tetkik edilirken, bir husus dikkati çekmiştir. 40.000 lira yerine 48.300 li- ra iyi ama, eski binaya bu 40.000 li- ra üç senelik kira karşılığı verilmiş- tir. Yenisinde ise 48.300 Ura senelik kira tutarıdır. Yani İstanbul teşkilâ- tının karlı bir iş sayarak — yaptığı kontratla Işçı Sigortaları Kurumu dispanser için üç mislinden fazla fi- ödemek mevkiinde bırakılıyordu. Hadise büyük akisler uyandırdı. Kü- çük bir tahkikat, hakikaten yeni bi- 7