YURTTA OLUP BİTENLER Dış Yardım Hayal ve hakikat Geçen haftanın sonunda cumartesi nü ork hava meydanınir dan büyük bir Pan American uça- ğıyla ince, uzun boylu yaşlıca, kele- bek gözlüklü, klâsik' iş adamı tipin- de bir yolcu Türkiyeye müteveccihen hareket ediyordu. Adı Clarence Ran- dall idi. Bu seyahat hakkında Ame- rikan Dışişleri Bakanlığının bir söz- cüsü basına malümat vermiş ve Ran- dall'in Türkiyede yapacağı temasla- rın "iki millet Aarasındaki iktisadi münasebetlerin daha gelışmesıne ve karşılıklı anlayışın artmasına” yarı- yacağı ümidini izhar etmişti. Cla- rence Randall Başkan Eisenhower'in Hususi Harici İktisadi Siyaset Müşa- viriydi. O da, hareketinden önce ga- Hükümeti Dewey filrmasıyla mutaba- kata varmıştı. Dewey de parası bizim tarafımızdan ödenmek suretiyle Baş- kan Eihsenhower'in Harici İktisadi Siyaset Müşavirinin Türkiyeye gel- mesini faydalı bulmuştu. Dewey'e ve- rilen en mühim vazife bize geniş kre- di sağlamasıydı. Bundan bir sene ka- dar önce 300 milyon dolarlık kredi talebimiz reddedilmiş, fakat kapılar kapanmamıştı. Dewey'den bu aralı kapıları zorlamasını 1st1yorduk Ran- dall'ın seyahati bu gayretlerin ilk neticesiydi. İşin başında düşünülen, Cumhurbaşkanının hususi müşaviri- nin masrafları ödenerek ve bir ücret karşılığında Türkiyeye getirilmesi, o- nun fikir ve tavsiyelerinin öğrenil- mesiydi. Fakat Amerika Hükümeti bunu uygun görmedi. Clarence Ran- dall'ın seyahatini manevi şekilde hi- mayesi altına almayı tercih etti. Bir Randall 1953 te de Türkiye'ye gelmişti Menderes HI'den zetecileri topladı ve kendisinin Ame- rikan hükümetinin resmi bir temsil- cisi olarak Türkiyeye — gitmediğini bilhassa tebarüz ettirdi. Bildirildiği- ne göre iki hükümete de bazı tavsi- yelerde bulunmak niyetindeydi. Bil- hassa memleketimizde türlü söylen- tilere yol açan ve fazla müsbet veya fazla menfi şekilde tefsir edilmek su- retiyle iç politika meselesi haline ge- tirilen bir seyahat fiilen işte böyle başladı. Clarence Randall yalnız Ameri- kan hükümetinin resmi bir temsilcisi sıfatıyla gelmiyor değildi. Davet de izim tarafımızdan vaki — olmuştu. Bundan bir müddet evvel memleketi- mizi alakalandıran meseleleri Ame- rikada tedvir etmesi için Menderes 4 Menderes 1IVe defa Randall göreceği vazifeye mu- kabil para kabul etmiyecekti. Bunu temin ettikten sonra Amerika Hükü- meti metiyle müştereken neşrettiği bir teblıg ile hadiseyi umu- mi aber verdi. Böylece ih- sas olunuyordu ki Clarence Randall Washington hükümetinin resmi tem- silcisi olmamakla beraber onun mü- zaheretine maliktir. Hakikaten In- land Çelik Şirketinin başkanı - Ran- dall'ın sıfatı budur - burada yapaca- ğı temaslarda Amerika namına söz; söylemek selahiyetine haiz değildir. Nitekim Ankaradaki Amerikan Bü- yükelçiliği kendisiyle hiçbir şekilde a- lakadar olmayacak ve çalışmalarına resmen katılmıyacaktır. Büyükelçilik Randall'e — bir aktilo vermiştir. Bu bakımdan temasları bir müzakere mahiyetinde olmayacaktır.. Randall iktisadi vaziyetimizi görecek, tetkik edecek ve bir Tapor hazırlayacaktır. O Traporun ışığı altında Türkiye ve Amerika hükümetlerinin selahiyetli temsilcileri gerekirse bir masanın ba- şına geçip oturacaklardır. Randall işleri o safhaya getirmek için ne yap- mamız lazım geldiğini bize söyliye- cek plan adamdır. Amerikan hükü- metının manevi müzaheretini esirge- memiş — bulunması, — Washington'un Turkıyeye yardım etmeyı reddetmi- yeceğine delâlet etmektedir. Fakat Amerika, müzakereye — başlamadan evvel bazı şartlarının kabulünü iste- mektedir. Bu şartlar Mr. Randall'in ağzından hükümetimize ifade edile- cektir. Dedikodulu seyahatin hakiki ma- hiyeti budur. Görülüyor ki her hangi bir Amerikan yardımı veya kredisi hemen yarının meselesi olmaktan u- zaktır. Türkiye'deki — hazırlık Kelebek — gözlüklü adam Amerikada harekete hazırlanırken burada da bazı dairelerde hummalı bir faaliyet göze çarpıyordu. Muhtelif bakanlık- larda komiteler kurulmuştu. Bunlar, kendi sahalarıyla ilgili malumatı Mr. Randall'a ve yardımcılarına vere- ceklerdi. Koordinasyon vazifesini ise bizzat Başbakanlık üzerine almıştı. Başbakanlıkta çalışan da Son Ekse- lans - Son Ekselans'lık Koch basili gibidir, bir defa girince bir daha çık- maz ve yarım saat bakanlık edenden hayatının sonuna kadar Son Ekse- lans diye bahsedilir - Fatih Rüştü Zorlu idi. Hakkında Meclis tahkikatı devam eden sabık Başbakan Yardım- cısı ve Döviz Komitesi Başkanı bu koordinasyon işini yaparken bir su- çu bulunduğu takdirde suç delili ol- ması tabii evrak üzerinde mutlak ha- kimiyete sahipti. —Aslına bakılırsa mahzurun en büyüğü bu değildi, zira Fatih Rüştü Zorlunun o meselelerde masum olması ve yukardan gelen e- mirleri infaz etmiş bulunması müm- künkü. Mahzurun büyüğü hatalı ik- tisadi politikamızın muharrikinin ye- niden söz sahibi edilmesiydi. Geçen hafta içinde "Randall a ra- çalışmaları süratli bir tempoda Fakat Bakanlıklar bir- birinden memnun değildi. Bilhassa Fatih Rüştü Zorlu grubu, işlerin Ma- liye Bakanlığı tarafından sabote e- dildiği kanaatindeydi. — İstenilenler gelmiyor, gelenler eksik çıkıyordu. una rağmen bir takım malzeme ve evrak Başbakanlıkta toplandı. Ayrı- ca her Bakanlık - tabii kalkınma adı verilen hareketle ilgili bakanlık Randall ile teması sağlıyacak ele- manlarını tesbit etti. Amerikalı mü- tehassısın gelmesinden önce yapıla- cak bir tek şey kalmıştı: Amerikalı- ların koşacakları şartların bir kısmı- nı peşinen kabul edip, onlar üzerinde müzakere zahmetine katlanmamak ve böylece kabul edilmiyecek şartla- AKİS, 4 ŞUBAT 1956 por" devam etti.