D İ DiniMusahabe Politikacı vaiz Geçen hafta içinde Zafer gazete- ind üçüncü sayfanın başında "Kasım Fırtınası" başlığım taşıyan bir yazı çıktı. Fırtınasından bahse- ilen Kasım Kasım dilekti ve onun son seyahat macerası ele almıyordu. Yazı, iktidar organının “mutad yazı" larından biriydi ve metinde hiç bir fevkalâdelik yoktu. Muharrir, C.H.P. Genel Sekreterinin hakikaten acaip seyahat tarzını ele almış ve onun ha- reketlerini hicvetmişti. Yazı şöyle başlıyordu: “Savulun, savulun paşa geliyor... Gazetelerde boy boy, biçim biçim çı- an ol şehsüvarın tablolarına bak- tıkça rahmetli Hüseyin Suad'ın şu mısraları hücum ediverdi kafamın i- İN Elınde bir kuru değnek kolunda bir keşkül Ve ekseriya fesinin puskulıınde bir kur ül Ayaklarında yaran bir pabuç, ya- ran bir mest Elinde bir teber amahgğıyla dest e dest Sokak sokak dolaşır bir yanık ilâ- hiyle Arar nasibini bedbahtii siyahiyle. Haydi bilin bakalım kimdir bu na- sibini aramaya çıkan şehsüvar. Bil- mece bildirmece dil üstünde kaydır- maca. Bilene bir otomobil var. Haz- ret! Ayaklarında yarım bir pabuç ya- --- bir mest. inde kaval, sırtında sepet. Ve bir yanık ilahiyle sokak so- kak, köy köy dolaşıyor. Dağları ası- yor. Gülek Gülek boğazını geçiyor. dÇukurova'da at oynatıyor. Bravo oğru!: Muharrir daha sonra üstadın Pi- yer Lermit gibi bir müddet yaya do- laştığını, arkadan İsa gibi eşeğe bin- dığım, şimdi de ata atladığım alaylı ir dille anlatıyor ve diyı “Barekellah! Ne canlı ve ne de hareketli adam. Ne de olsa Ameri- ka görmüş, spor yapmış. Baksanıza' Atlıkarınca gibi üşenmeden yı dan yedi iklim dört köşe fıldır fıldır dolaşıyor. Ulaştığı yerlerde Kasım N fırtınası gibi esiyor. Bereket versin Kasım rüzgârları çabuk geçer. Kuru gürültüdür korkulmaz. Söyle böyle değil ama karabatak gibi maşallah' Görmüyor musunuz ? rmadan dalıyor Balıkesir'den çıkıyor Bugün bakıyorsunuz Aydın'da, ertesi günü Adana'da zuhur edıyor Naima Efen- di eğer hayatta olsa idi ona, meşhur tarihinde: Reften-i Mevlana Kasım becezire-i serenedip Ve har ve haşaki-i Ehlisalip Nevinden bir fasıl açardı. ! Çocuklar, büyük söylemi- yelim, insan büyük lokma yemeli de biiyiik söz söylememeli. Allah kimse- yi gördüğünden yadetmesin derler. Adamcağız iç sıkıntısından olacak zahir, kendini oradan oraya atıyor. Insanın gönlü daraldı mı dünya dar gelir. Bırakın dolaşsın Yer değiştir- mekte ferahlık vardır. t yazıda hakıkaten bir fevka- oktu. Muharririn isminden sim Ragıp Akyavaş idi. Eve ladelık başka! Din ve dünya R ağıp Akyavaş Ankara radyosunda dini hasbıhaller yapan zattır. A- KİS'in geçen sayısında bahis mevzuu edilen ve vatandaşlara devletin ten- kid edilmesinin günah olduğu telki- nim yapan konuşma bu zat tarafın- dan hazırlanmıştır. Böylece mesele daha ziyade vuzuh kesbetmektedir. Dinin sesi devletin radyosunda Zafer gazetesi muharrirlerinin ağzından duyurulursa başka telkin yapılamı- yacağı kolaylıkla ortaya çıkar. Radyoda dinden bahsetmek, bu işi gerektiği gibi yapmak şartı ile elbet- ki son derece faydalıdır. Mesele, dinin politikaya alet olarak kullanıl- mamasıdır. Niteki müslüman va- tandaşlara dınlerını , Öğretmek de şüphesiz lâzımdır. cak onun da politik bir mevzu olarak ele alınma- ması gerekir. Ama dini hasbıhal yap- tırıyorum diye iktidar organının bir muharririni mikrofonun başına ge- çirir ve ona adeta devletin fena ıda- resini tenkidin kafirlik Okluğun söyletirseniz ve bir yedinci asır dev— letini model olarak ortaya koydurur- Ragıp Akyavaş Bir politikacı sanız o hareketin tasvip edilecek bir tarafı kalmaz. Bilâkis dine karşı en hürmetsizlik böylelikle yapı- Zira aksi kanaatte olanlar da fi- kirlerini söylerlerse, — politik mevzu haline getirilen bu vadide şiddetli po- lemikler başlarsa kabahat kimde o0- lur? Bunu tayin o kadar da güç bir iş değildir. e hürmet etmek, her medeni ınsan için vazifedir. Vatandaşlara din lerini öğretmek de takdir edılecek bir harekettir. Ancak, günün birin bir politikacı uğradığı bir şehırde kursuye çıkıp orta okullara din der- si koyacağım vaad ederse ona dinci- lik değil, politikacılık derler. Hele, yapılmış hiç bir hazırlık yokken... r devletin radyosunda gün aşır dini musahabe adı altında polıtıkacı- lar konuşturulursa, sık sık mevlütler yayınlanırsa, nutuklarda Allahın adı istismar edilirse ona da dincilik de- ğil, (polıtıkacılık adı verilir. Buna karşı rtiler ve partililer muştereken cephe almalıdırlar. Hal- buki Başbakanın Konya nutkunu tas- vip etmeyen partilerden C.M.P. ve Hür. P. buna karşı açıkça cephe al- mamayı “küçük hesaplar" a daha uy- gun bulmuşlardır. Bir seçim her za- an kazanılır, ama Atatürk inkılap- ları zedelendi mi, onları kurtarmak zor olur. Millete dinini öğretmek vazifesini üzerine aldığım söyleyen D. P. ikti- darı - halbuki bu da iktidarların de- ğil, başka teşekküllerin vazifesidir - radyoda yaptırdığı, dini hasbıhallere biraz dikkat ve ıtına gösterse, bunu yaparken de Allah billah aşkına bir defa da politik maksatlardan uzak kalsa, öyle hayırlı bir iş görmüş olur ki... Mikrofonda ayetler, hadisler o» ku; Zafer gazetesinde Kasım Güleğin aleyhinde makale yaz! Biraz insaf; lütfen.. AKİS, 4 ŞUBAT 1956