KÜLTÜR Eğitim Yaşasın tembellik! Geçen haftanın sonunda bir Cuma sabahı Cumhuriyet gazetesini eli- ne alan binlerce gencin mutlaka yü- reğinde bir eşiklik olmuştur. O gün gazete birinci sayfasında — oldukça büyük başlıklarla "Maarifin mühim Bir kararı” ndan bahsediyordu. Ka- rara göre 1954-1955 ders yılında 1li- selerin onuncu sınıfında kalan tale- beler, kaldıkları bütün derslerden bü- tünleme imtihanına girebileceklerdi. Karar üç maddeden ibaretti ve- tam metni şuydu: "A Bu seneye mahsus olmak üzere 1954-955 ders yılında İliselerin intikal ikinci, yani onuncu sınıfların- da kalmış olan öğrencilerden — iste- yenlerin kaldıkları bütün derslerden bütünleme imtihanlarına kabul edil- meleri uygun görülmüştür, B u turlu ogrencılerm bütün- leme imtihanları 30 Eylül 1955 cu- ma günü başlıyacak 15 Ekim 1955 cumartesi gunu sona erecektir C — 1954-955 ders yılı sonunda bu sınıfta bütünlemeye kalmış olan öğrencilerin bütünleme imtihanları ise bundan evvel hazırlanan ve ilân edilen şekilde yapılacaktır." Celâl Yardımcının idaresinde bir müddetten beri birbirinden parlak kararlar alan Milli Eğitim Bakanlı- ğı bu sefer bütün rekorları kırmıştı. Kararın oldukça çetrefil lisanından çıkan mâna şuydu: bir takım tale- beler bu yıl onuncu sınıfta kalmış- lardı. Fakat - her ne hikmetse - bu duruma MUH Eğitim Bakanlığının yüreği el vermemişti. Zavallı çocuk- lara yazık, günah değil miydi? Onun için, onuncu sınıfta kalanlara mah- sus olmak üzere bir hak tanınıyordu: sınıfta kalanlar, sanki ikmale kal- mış gibi Eylulde tekrar imtihan edi- leceklerdi. İçlerinden muvaffak olan- r Ön birinci sınıfa geçecekler ve böylece memleketin yavruları hayat- larından bir seneyi kaybetmiyecek- lerdi! Doğrusu istenilirse bu parlak buluşu alkışlamamaya imkân yoktu. Yalnız iki küçük nokta unutulmuş- tu. Evvelâ bu lütuf niçin sadece onun cu sınıf talebelerine yapılıyordu" Zi- ra 1954-1955 ders yılında sadece o- nuncu sınıf talebelerı kalmamıştı. Başka sınıflardan da bir çok genç, imtihanlarında başarı gösterememe- lerinin neticesi olarak terfi edeme- mişlerdi. Şimdi, onların arasından sadece bir zümreye hak tanımak ni- çindi? Öyle ya, eğer memleket yav- rularının hayatlarından. koca bir yıl kaybetmemeleri mülâhazasiyle hare- ket ediliyorsa öteki sınıflarda kalan- lar da memleket avruları — değil miydi? Onlar niçin hassas kalplerin merhametinden — faydalandırılmıyor- lardı? İlkokulun birinci sınıfından Üniversitenin son sınıfına kadar ter- fi edememiş olan talebeler tekrar im- tihana alınmalıydılar. Mademki Mil- li Eğitim Bakanlığı bir nevi umumi af ilân etmişti, herkes bundan fay- dalanmalıydı. Demokrasilerde yer, öteki bakar mıydı? Böyle şey olabilir miydi? Kararın ikinci bir eksik tarafı vardı. Niçin sadece 1954-1955 ders yılı? Bundan böyle hiç kimse sınıf- ta bırakılmazdı, olur biterdi. Zira dü- şününüz ki sınıfta kalanlar haylaz- lık ederken, sınıflarını geçenler bü- tün bir yıl boyunca göz nuru, emek dökmüşlerdi. Haylazlarla çalışkanlar aynı haklara sahip kılınmakla ikin- cilere haksızlık yapılmış olmuyor muydu? Bundan böyle çalışmayan- lar: 1 olsa Bakanlık ası sınıfta tekrar imtihana İ " Na kalanlara girme Celâl Yardımcı Tembelliği himaye mi? hakkı veriyor, yazın çalışır geçerim" tarzında bir mütalâa ile ebeveyninin karşısına çıkarlarsa bu mütalâayı makul görmemeğe imkân mı varda? Nitekim, Cumhuriyet'in — havadisini okuyanların yüreklerinde eziklik duymalarındakı sebep bundan başka bir şey değildi. Karınca çalışmış, a- ğustos bocegı dalga geçmişti. Ama mesai devresinin sonunda her şeyden evvel âdil olması gereken Devlet ba- ba çalışkanlarla dalgacıları aynı te— razinin kefesine koyuyordu. Eğer bir çocuğu derslerine çalışmaktan vaz geçirmek istenilse bundan daha iyi bir usul keşfedilmesi son derece sor olurdu. Celâl — Yardımcı Milli kanlığının başına Eğitim Ba- getirildiğinden beri bu neviden kararlar bırbırını ta- kip etmektedir. Bakanlık mütemadi- yen — imtihanları kolaylaştırmakta imtihanları kaldırmakta, hatt nunla da iktifa etmıyerek yukarıda— ki kararda olduğu gibi resmen sınıf- ta kalmış olanlara yeni haklar tanı-' maktadır. Eğer bu tarz hareket hu- susi maksatlara dayanmıyorsa - es- ki iktidar zamanında kızlarının im- tihan haklarını temin için Millet Meclisinde pençel şen milletvekilleri vardı ki bunların bir kısmı şimdi yeni iktidar saflarındadır - sadece eğitim sistemimize Zzarar verecek mahiyet- tedir. Zira dünyanın her tarafında imtihanlara girenlerin bir kısmı ka- lır, bir kısmı geçer. İlkokula giren her talebenin ilkokulu mutlaka bitir- mesi mecburiyeti olmadıgı gibi orta okul veya lise talebelerinin de her şart altında sınıflarını geçecekleri yo- lunda bir kaide yoktur. Muvaffak o- lan mükâfat görür, muvaffak olama- yan hakkını kaybeder. Bir takım is- tatistiklere malzeme toplamak için kalanların dahi terfi ettirilmesi hiç bir yerde âdet değildir. Celâl Yardım- Cı, 1 Salim Burçak'ın gerçekten doldurdugu Milli Eğitim Bakanlığına geçinceye kadar vaziyet bizde de böyleydi. Halbuki bir müddetten be- ri eğitim sistemimizle son derece ge- lişi güzel oynandığına şahit oluyo- ruz. Bu gibi hareketlere bir son ver- menin zamanı gelmiştir ve hattâ geç- mek üzeredir. Sınıfta kalan bir kısım talebelerin - hem de bütün sınıfta ka- lan talebeler arasında sadece bir kıs- mının - sınıfta kalmamışlar gıbı mu- amele gormelerınm tasvip cek bir tarafı yoktur. Memleketin 1ht1 yacı, cebinde diploması olanlara de- ğildir. Memleketin ihtiyacı, kafasın- da bilgi taşıyanlaradır. — Kafasında bilgi taşıyan vatandaşları yetiştirme- nin yolu ise imtihanları alabildiğine kolaylaştırmak, bunlarda bile başarı gösteremeyenlere yeni yeni haklar tanımak değildir. Talebelerin hakları ders yılının başında belli olur, sonun- da değil. DDers. yılının sonunda yeni haklar tanımak, sadece başkalarına karşı haksızlıktır. Bu hususun bir prensip olarak kabulü icap etmekte- dir. Şu son on beş ay içinde Milli E- ğitim sistemimiz öyle bir yaz boz tahtası haline getirilmiştir ki bun- dan sonra o bakanlığın başına gele- cek kımsenın Allah dımcısı o Yeni bir ders yılının başlıyacagı şu günlerde karışıklık devam edip gitmektedir. Sadece ta- lebeler değil, öğretmenler de ne ya- pacaklarını, nasıl hareket edecekle- rini şaşırmış vaziyettedirler. D.P. iktidarı ele aldığı zaman Milli Eğitim sistemimiz ciddi bir ıslahata lüzum gösteriyordu. O yolda hayırlı adımlar da atılmıştı Fakat şimdi her işte ol- duğu gibi Milli Eğitim sistemimizde- ki düzen bakımından da maziye has- ret çekeceğimiz günlerin yaklaşmak- olduğu maalesef hissedilmektedir. Kimin sınıf geçip, kimin kalacağı da- hi tamamiyle anlaşılmaz bir hal al- mıştır. AKİS, 27 AĞUSTOS 1955