R A D Y O Ankara Yeni programlar Radyonun programlarını tedvire memur Naci Serez - bu vazifesi asli değildir - yeni bir Özel program hazırladığını açıkladıgı zaman, her- kes bu tertibin iyi, güzel ve verimli olacağını tahmin etmişti. Hattâ, rad- yonun diğer idarecileri bu programın diğerleri gibi elle tutulur, canlı ve hareketli, diğerlerinden ayrı bir şe- kil arzedeceğini söylemişlerdi. Çün- kü, radyodaki programlara bir üçün- cüsü ilâve edilmeden önce, mevcut olanlar iki ayrı şekil ve tertipçileri- nin bırbırlerıne karşı pek dostane ol- mıyan münasebetleri dolayısıyle iki zıt kutup halinde idiler. Daldandala'- daki — muvaffakiyet, kısa zamanda Neşe ve Komedi programına geçmiş, ancak bu iki programa iştirak eden sanaıkarların hiç birisi diğerinde yer karar vermişlercesine harekete geçmişlerdi. AKİS, bu iki program, bu iki programın tertip- çileri ve sanatkârlar arasındaki zıd- diyeti geçen sayılarında uzun anlatmıştı, hatâ bu programların birisinde anons yapan spikerin di- ğerinde işitilmediğini de misallerin- den birisi olarak Zzikretmişti. Yeni bir programa geçilmeden önce, her iki programın tertipçileri arasında - Erdoğan Çaplı ve Naci Serez - buz- lar eridi, bir dostluk başladı, AKİS'- in yazdıgı mahzurlar göz önünde tu- ulara "sulh muahedesi" imzalandı e hattâ bu sulhta o kadar ileri gi- dildi ki, hem daldandala, hem de ne- şe ve komedi programını geçen haf- ta bir spiker, bayan Deniz Onursal anons etti Radyoevinin ıç bunyesındekı bu sulh ve süküna girişten sonra, programdan yeni bir şeyler beklemek esasen yerinde bir düşünüş tarzı ola- rekabet, ifrat dere- cede büyük çekememezlıklere ko- nuşmamazlıklara kadar gitmemiş ol- sa, mahsullerinin iyi olmıyacağını kimse iddia edemez. Fakat AKİS'in yazdığı garip haleti ruhiye sona er- dikten sonra da, programların yeni bir şekil, bir degışıklık göstermesi imkânsız hale Naci Serez bu yeni programına "Skeç, Musiki ve Tıyatro ismini ver- miştir. İsmi ile müsemma bir prog- ramın ortaya çıkması beklenirken, tamamen aksi bir neticeye varılmış— Naci Serez skeç, musiki ve tiyatro, daha evvelki hafta olduğu gı— bi sadece skeçi ön plânda tutmuştur. Bu ise, radyoya bir yenilik getir- memiştir, esasen radyoda almaktadır, esasen radyoda piyesler bol bol işitilmektedir. Esasen radyo- da bir takım caz orkestraları dinlen- mektedir. Sadece bir tek fark goze çarptırılmak ve bu programa " yeni" 32 sıfaıını verdirtmek istenmiştir ki bu d iyesler Devlet Tiyatrosunun" pıyeslerıdır sözüdür. unun da aslında anlaşmazlıklar olabiliri Bir piyesi tümü ile mütalâa etmek vardır, seyredıldıgı zaman bir başka havası, şekli ve rengi göze çarpar. Fakat radyo bir piyesi tara olarak neşredemıyecegı için, kısalt- ma yoluna gitmiştir. Hem de ne kı- saltma Devlet Tıyatrosunda piyesi oynanı banda alma âleti sahneye yerleştırılmış, baştan aşağı zaptedilmişt Naci Serez, piyesin rejısoru turmuş, kısaltma yoluna itmiş, bazı yerlerini banddan "traş" etmiştir. Geriye ne kaldı ise, mikrofona veril- miştir. Bunun adı da Devlet Tiyatro- sunda oynanan piyesin kısaltılmış şeklının radyodan verılmesı daha tüsü, bunun bir yenılık" olarak ılan edilmiş olmasıdır. Halbuki, dış memleketlerde de bir piyes filme alınır, rady odan da Verı— lir, fakat bir usul, bir nizam, bir şı le sokulmak suretıle Bir piyesi fu— me almak icabederse, bir senaryo ha- sırlanır, bir piyesi radyofonik hale get tirmek ıcap edılıyorsa gene bir radyofonik piyesin icap ettirdiği de- ğişiklikleri ihtiva edebilmesi, kısal- ıilm m gene bir senaryo tanzim edilir. Bütün bunlar yapılmaz, sadece tiyatroda temsil sırasında ese- ri olduğu gibi banda alıp, radyo için gelişigüzel — kısaltırsak fecı gürültü- ler, hışırtılar, patırtılardan başka yodan bir şey aksetmez Çünkü, geçen Pazar günü Çayha- ne'nin kısaltı tılmış şeklini dinlerken, piyesin hareketleri icabı oyun sırasın- da kaldırılan dekorların gürültüleri indirilen perdelerin aksi aksi sesleri kulaklarımızı dolduruyordu. "Çayhane" Daha evvelki haftada, ümitle bek- ledıgımız bu yeni programda umdu- ğumuzu bulamadık. Çünkü, burada biraz musikiye yer verılmış bir de bir sarhoşun bir günlük hayatını kı- saca anlatan, saçma sapan bası ter- AKİS'E mutlaka Abone olunuz Posta Kutusu 582 tıplerle radyofonık piyes adı altında ske dinletti mıştır. Bu musıkıye musiki demek caiz ise, i dinlendi, yok eğer haki- katen tertıpçılerı de bizim flkrımızde ise Bütün bunları kabul eımıyecek bi- risi olması lâzım gelirdi, o da gene porgramların tertipçisi program müdürü Naci Serez'dir. Na- ci Serez'in bir radyofonik piyesin na- sıl radyoya konulacağı, hatta bir pi- yesin nasıl radyoya alınacağı husus- larını bilmesi lâzımdır. i şudur ki, halkın önüne yenılık dıye çıkarılan programlar bir eskilerinin bir kötü taklidinden, bir tarzından başka bir şey de il- ler Yeni program denilince akla ilk gelen hiç işitilmedik bir şekil, işitilmedik bir musiki tertibi ve bu tarzın yepyeni şekilde mıkrofona ge- tirilmesidir. Yoksa, isim değişt devlet tıyatrosunun bir piyesini şekıl— SİZ bır tarzda mikrofona koy, ir zaman ir "yeni prog- olmaz. Bu olsa olsa, bazı gaze- telerın yaşama tarzı olan "makasçı- lık Ve piyesler Radyofonik piyeslerin "hali pür melali" ise yürekler acısıdır. Rad- yoevımn bu piyesleri gözden geçiren - eğer geçırebılıyorsa - bir bürosu vardır, bu büro piyesleri tetkik eder begenır veya be enmez, red eder ya kabul. Neticede radyodan bi tü ,bir feci pıyesler işitilir, Halkın seviyes göre, radyofonik pıyes imâl edıldı ini, kabul olu Başta radyonun halkın seviyesine gö- re hazırlanmak değil, halkın seviye- sini yükseltmek ilk mühim prensibi olması gelir ki, maalesef bizimkiler böyle bir prensıb hiç işitmemiş gibi hareket etmektedirler. Radyofonik piyesler "halkı dursun de Nası sün" dilmekte, tabiatiyle pek çoğu kabul olunup radyodan verilmektedir. gül- radyofonik pıyeslerın en mühim unsuru - bizde - bazı taklit seslere geniş yer vermesındedır Laz taklidi, kürt taklidi, Kayserili taklidi bunların başında gelmektedir, bir Tekin Akmansoy - Allah radyoya bağışlas i konuşm pek guzel becerdiği ıçın her pıyesten dışarı çıkmamaktadı Piyeslerde iki zıt kutbu kendimi- ze âdet edinmişiz. Ya çok guldur— mek, yahut da çok aglatmak için uğ- halk ağlasın diye de, bazı aile felâ- ketleri - tıpk_ı yeril f“ılmler gibi - bol yoda bulalım da, dinlensin dinleyenlerin başı AKİS, 16 NİSAN 1955