TİYATRO Şatoya davet Güzel dekorda uyku getiren piyes Ankara Şatoya davet Tiyatromuz da yılın moda- sına uyarak, Tiyatro'da Anouılh'm bir eserını temsil ettir- mektedir. Hakikatı bu sene önce İstanbul Şehir Tıyatrosu Jean Anou- ilh'in "Beyaz Güvercin" isimli eseri- ni sahneye koydu. Onu takiben yeni teşekkul eden Guzel sanatlar akade- misi tıyatrosunda "Modern - Anti- one", Teknik Üniversite Tiyatro- sunda da "Hırsızlar Balosu" ai ki eserleri sahneye çıkarıldı. de bu tanınmış Fransız muharririnin “Şatoya Davet" isimli komedisi Bü- yük Tiyatroda temsil ediliyor. Şatoya Davet komedisi, beğeni- len bir muharri eseri olmal raber mukemmel bir eser değildir. ve zayıf yapılı, entrikası dahi basit, seyırcıyı meraklandırma- yan, alelade bir komedi. zuu, daha eski — muharrirler tarafından çok daha ustalıkla kulla- si, eseri değersız bir hale sokmuş. faydalanarak, şehirden bir dansöz kızla annelini getirtir. Maksadı, üc- ret mukabili getirtilen bu dansözle zengin kızını kıskandırmaktır. Haki- katen maksadına erer; zengin kız çi- 30 leden çıkar, dansöz kızla alt alta üst üste kavga ederler. Biricik kızı ol- ğ nazmı Ç Şatodan gıtmesı için teklif edilen pa- rayı kabul etmez. Her istediğini yap- tırabılecegını zanneden yaşlı banker bu hâdise karşısında ümitsizliğe kapılır çılgınca bir arzu destelerini yırtar, bu da yetmez, der- hal telefonla emir verir, dünya ban- rizle karşılaşır ve onun gibi maruf bir bankerin bu çılgınca hareketi pi- yasada reaksiyon yaratarak bir misli zengin olmasını sağlar, ama aslen yahudi olan ve metelıksızlıkten baş- lıyarak mılyonlar kazanan böyle bir iş adamını! bu gibi bir harekette bulunması mantıksızlıktır. Diğer taraftan dansöz kız da kendisini angaje eden gence kapris olsun diye havuza atlar ve o genç tarafından kurtarılır. Neticede, 1kızlerde zengin kızı seven, daha ı:logrusu sevdıgını zanne- den genç, bir gece için ücret muka- bili şatoya davet edilen dansözle, kardeşini kurtarmak için bu hileye daşlık eden lady, fazla duğu ıçın, zengin adamın fakirleş- mesi üzerine tamamen ona donmuş, dansöz kızı sen: sonra goren ıhtıyar halanın nedımesı eski romantik günlerini yaşama üzere, arkadaşı ile şatoyu terkeder. Su hikâye istenildiği kadar uza- tılabilir veya Anouilh'in beş perdede bitirdiği yerde kesilebilir. yetinden bir şey kaybetmiş sayılmaz. Teknik bakımdan yer yer zaaf alâ- metleri göstermekte, uzun konuşma- larla seyircinin sabrını taşırmakta- Devlet tiyatromuz en seçme ele- manlariyle temsil ettiği halde bu e- seri zevkle seyredilecek bir hâle so- kamamaktadır. Bu sanatkârların ku- suru değil eserin tiyatrodan ziyade okunacak bir uzun hikâye mahiye- tini arzetmesinden ileri gelmekte- dir. Şatoya Davet'i sahneye koyan Ragıp Haykır dır. Eser şey vermediği için giriş ve çıkışların tanzımınden iba- portakal çiçek ve faza edildiği ser büyük bir zevk ve vukufla hazırlanmış. ilh'i fakat bu dekoru alkışlamak vazife- mizdir. Devlet Tıyatrosunun boylesı- ne verimsiz bir komedi. ip sah- e koymuş olmasını belki bu de ru göstermek hevesi ile izah edebili- TİZ. Oldukça pahalıya mal olan bir he ves da rol alanlar, biraz evvel de belırttıgımız gibi, tiya tronun çen seçkin sanatkârlarıdır: Cüne: çer ıkızlerı oynuyor. Bırbırının ta- le aksi karakterde yaratılmış olan bu iki kardeşi maharetle tem- sil ediyor. Ancak rolünün icabettir- diğinden “daha fazla poz almasına hiç lüzum yoktur. Bazan öyle oluyor ki, - bilhassa Zıya Demirelle karşı- laştığı zaman - larında, şekıl bakımından daha gü- karşısındakilerle rekabete girişiyor. Purosunu itiyad edinmiş tiryakilerin e- dasıyle içmelidir. Ihtıyar hala rolunu a ars temsi zenginliğine mağrur, fifliğ; üsamahası olmayan fakat sırasına göre muzipleşebilen, iyi tem- sil edildiği takdirde oyunun mihrakı olmaya müsait lıulunan bu rolü Me- liha Ars, ne abilse o nisbette satıhta kalarak ustelık yaşlı görün- meye de tah mül edemiyerek oy- Bu eserin muyaffakiyetsiz- lığının başlıca âmili oldu. Muazzez Lutas, lady Desmermor- tes acundaki hafifme: Ze in Yahudinin parası ve genç â- yaş Ha fazla bir şey istemezdi. Bılhassa kıskançlık sahnelerinde, Yahudi zenginin bir kapris uğruna ıflas etmesi realiteye kolay- lıkla intibak etmezse de, müellif yaz- AKİS, 16 NİSAN 1955