KADIN, Misafirlerimizi nasıl kabul ederim Dük ve ben büyük toplantılar- dan hoşlanmayız. onuşmanın umumi olabilmesi için, az kalaba- lık olmayı daima tercih ederiz. Za- t , hayatında o kadar resmi toplantıya ıştırak etmiştir ki, şim- di ancak samimi ahbaplıkları sevi- or. Bizim kanatimize göre, mek ıçın ıdeal davetli adedı sekız veya on asa yuvarlak 0- lursa, ıkı kadın veya' iki erkeğin mecburen anyana gelişi o kadar i masa on İ on altı kişilik tek masadan daha çok sevimlidir. Tabit ba- zen, biz de büyük davetler yaparız Fakat bu o kadar ez başımıza gelir ki, ödünç sandalye almak mecburi- yeti hasıl olur.. ; Zaten bızım ahaçıbaşı da aynı fi-. kirde. "— ışıden fazlasına ha- kikaten iyi yeme ızdır davetlı adedı yukseldıkçe, insan cak elinden geldiği kadar ıyı yapmaya gayret edebilir, en i- yisini yap amaz" der U etle bütün — Avrupalılar ve bilha ssa Fransızlar, biz Ameri- kalılardan daha çok ağızlarının ta- dını bili iyori rlar. Yemeklerımn veya iç bir teferruatı gözünden kaçmaz. (Seçenleri 'hotel" e davetlilerin adedini bildirdiğim zaman, bana bu davet- lilerin isimlerini de sordu. Şaşırmış- tım fakat o, davetlileri bilirse Şa- rabı onların zevkine göre seçecegını söyledi. Dostlarımız arasmda mıg- delerine düşkün olanları o kak ki, benden daha iyi tanıyorı:lu Bir toplantınm muvaffakıyetım n şey ÜÇÜ detaylardır Herhalde benımkıler İ- çin bu böyledir. Şayet davetlerım— len daima memnun kalıyors, nun sebebi bütün detaylarm vak- işliy bir makinenin karşısında muhendıslerın duyduğu zevki duya- Bu iyi midir, fena mıdır bılmıyo- rum fakat benim göz bir fotoğraf objektifi gibi, kuvvetlıdıı' Bir odaya veya bir dükkâna girdi- ğim zaman orada ne var, ne yok en ufak teferruatına kadar hiçbi e n r gör m.. Bu bir ziyaret veya alış- veriş için fena bir istidat sayılma- sa da, evde hiç de öyle değil.. Etra- fımdakılerı tıtızlıgımle tedirgin et- ğime çünkü, — intizamını kaybeden bırşey yerım bulmadıkça, rahat edemem. Halam, bazan bir vazoyu iki santimetre için yerinden oynattığımı görünce merakla so- eki ama, şımdı daha iyi ol- duguna emin misin? Aksıne kocam bu huyumu sever. Çün eşyalarına karşı adeta askeri bir dısıplın tatbik eder ve benim gibi rağmen, gene de rini nasıl bildiğime bir türlü erdiremem.. Ne olursa olsun, ben gene hafızama güvenmem ve dai her işte, listeler yapar, plânlar çi- zer ve herkese düşen vazifeyi harfi harfine tanzim ederim.. Windsor düşesi İşi muharrirliğe döktü Gece yatısına davetlı mısafırler gelmeden evvel, onları odaları muhakkak gözden geçırır şeyin eksik olmamasına dikkat e- derim: kalem, stilo, mektup kağıdı, son çıkan kitaplar, sigara, kibrii çalar saat, yatağın yakımnda ter- mos, banyo odası ile aynı renkte sabun, pamuk, kâğıt mendil ve sa- Sabahları kahvaltıda günlük i- şimi de tanz Ahçıbaşı ye- mek lıstesını, katıbem mektupları gotserır ve ben edılecek telefonları n gün pit etmışımdır. Tabıı bu ışı ahçıbaşı ile beraber yap, Daha davetler için hazırlıga beş altı gun Windsor DÜŞESİ evvel başlarız. Şayet bir misafir beklemıyorsak ahçıbaşına dükle be- nım, evde olup olmıyacagımızı bil- iririm. Tabit bazen, ha ersiz mısa- firlerimiz de olur, fal kün mertebe haberli olmaya gayret ederim. Ahçımız meşhurdur. Dük kral iken, onun yanında imiş. Daha ev- vel de Ağa Hanın ahçılığını etmış Fransız ahçılar, çarşı pazar işini muhakkak kendileri yaparlar. Bi- zimki Pariste, bu İ: k için, sabah karanlığı kalkar. Kendı seç- medıgı bir eti veya sebze a_sla pi- uğu abul eder, ya da iti- razlarımı listenin yanma yazarım. Yalnız olduğumuz zaman, dükle ben, gayet sade bir yemek yeriz.. Birkaç sene evvel, kocam ülser teh- likesi ile karşılaşmıştı O tarihten eri bütün sebzeleri püre halinde yi- yoruz. Fakat geçenlerde bir arka- aşın evinde minimini limon dilim leri ile suslenmış yeşil fasulye yedık bayıldık. Buz do! laplaı'ından maada bütün mutfak levazımatımız fransızdır. Mut fakta, işi kolaylaştıran binbir türlü yeni icatlar beni daima cez- beder, dayanamaz alırım fakat ah- çıbaşının, bundan mnun olup ol- mıyacağını hiç bir zaman bilemem. masanın dek, işi ile meşgul olurum. "Değirmen" de bambu sap- h çatal bıçak kımı kullanarak, tinden kurtuluyorum. Çünkü o! kilit altında bulundurmak zarureti bana kıılfetlı gelir. Bırçok sofra ta- VA kımlar iları tam ta- kımdr Bazılarım da birbirine uy- durarak kullanırım. Yemek ilerle- dikçe tabakların renk değiştirmesi hoşuma gider.. Açıktan koyuya doğ- ru giderim. * En çok sevdiğim şeylerden biri de, her cins sepetlerdir. Bilhassa, çiçek koyarak kullanabileceklerime karşı büyük bir zaafım vardır.. Ve "Değirmen" de sepetler çok del o- uyor. Dük de ben de koleksiyon me- raklısıyız demiştim. Ben, eski por- selenlere alt ne varsa, toplarım Dük ise daha ziyade tarihi ve aske- rı şeylerı sever.. Koleksıyonlarımızı r severi: dolaştığımız za- a nlar bile, hır çok yerlerde, onlar, kabil olduğu kadar bizi takib et- mişlerdir. AKİS, 19 NİSAN 1955