partilerin fikirleri elbette — değişik olacaktır. Sonradan her iki taraf, kendi fikrine taraftar bulmak için demokratik mücadelesini yapar. Mukavemeti teşkilatlandırmak F akat bunu yaparken Cumhuriyet Halk Partisinin, bir demokrasinin lazimi gayrı müfarıkı olan mukave- meti de memleket içinde teşkilâtlan— dırması şarttır. "Daha fazla hürriyet" Ankarada Cumhurıyet Halk Partisi içindeki bir avuç insanın değil, bütün milletin arzusu haline geldiği zaman iktidar şimdi kıstığı hürriyetleri iade etmek mecburiyetini — hissedecektir. Demokrasinin teminatı olduğu Parti Meclisinin tebliğinde — haklı şekilde belirtilmiş bulunan prensipler mil- letin malı haline getirilmekle ger- çekleştirilebilir.. Yoksa, sadece masa başında, müzakere ile değil.. Demokrasinin hakiki teminatı, demokrasinin prensiplerinin bir yan- dan kanunlaşırken diğer taraftan da milletin malı haline gelmesidir. Sade- ce birincinin diktatörlükleri önleme- diğine Almanya ve İtalya şahittir. Üç hedef Muhalefet — dünkü hışım değildi. Fakat bugunku atalet da değil- dir. CHP. hayatiyetini göstermek zorundadır. Eğer üç plânda organize şekilde çalışmazsa — demokrasimiz iş başındakilerin mürüvvetine bağlı kalmaktan kurtulmayacaktır. Bu üç plândan bici basındır. Cumhuriyet Halk Partisi basına karşı hiç bir zaman — muvaffak bir politika takip edememiştir. Samimi- yetine ve prensiplerinin doğruluğuna gazetecilerin - parayla satın alman- lar hariç - pek azını inandırabilmiş- tir. Bunun sebebi, bir temas tesis edememiş olmasıdır. Demokrat Parti muhalefeti yıllarında başta Celal Ba- yar ve Adnan Menderes muhalif liderler gazete gazete — dolaşmışlar, başmuharrirlerden en küçü birlere kadar eli kalem tutan herkese davalarım anlatmışlar, onlara güler yüz göstermişler, onları tenvir etmiş- ler> kendi saflarına almışlardır. Ga- zeteler ve gazetecilerin muhalefeti tutması adeta asıl tabiatlarıdır. CHP. bunu unutmamalıdır. Korkunun veya menfaatin baş rolü oynadığı iddiası yalan olmasa bile yanlıştır. Korku ve menfaatin — gazetecilerin önüne 1950 . den sonra çıkmadığını, bunların 1946 ile 1950 arasında da - hem çok şid- detli şekilde - bulunduğunu Halk partisi ileri gelenlerinin bilmesi lâ- zımdır. zamanın muhalefet lider- leri, muvaffak Basın Politikaları ile bunları yenmeyi bilmişlerdir. C.H.P. nin bu plânda gostermesı bizzat Genel Başkanın bazı peşin hükümlerinden vaz geçip başmuhar- rirlerle muntazaman temas etmesi bir şarttır. İkinci plân Büyük Millet Mecli- sidir. Sekizinci devrede, yani 104 50 arasında küçücük muhalefet gu- rubu tozu dumana karıştırır, iktidara kök söktürürdü. O günkü meseleler AKİS, 12 MART 1955 bugün hâlâ ortadadır. Demokrat Par- tinin zaferinde bir Senihi Yürütenin resmi otomobillerle mücadelesinin rolü olmadığım iddia edenler yanı- Senihi Yürütenlerin yanında n Menderesler rejimin ana da- valarile uğraşmışlar, hürriyetleri ik- tidardan adeta koparıp almışlardır. Bunlardan hani birincisi, hani ikin- cisi?. Ama ikisini taklit etmek de ça— lışma, gayret, didinme ister. C.H "armut piş, ağzıma düş” prensıbını artık terketmek zorunda, cü plân, bütün memlekettır Rejımın davaları bugün C davalarıdır. Bunların evvela duyu— rulması, sonra benimsetilmesi lâzım- dır. C.H.P. nin ise gazetesi bile 'yok- tur. Kütlelerin, iyi çalışıldığı takdir- de dahi, basın. hürriyetini veya ha- kim teminatını, Kırşehirin kaza ha- line getirilmesini - anlamayacakları en aşağıdan bu milletin hürriyete kadar haksızlıktır. M çalışmadadır. 1915 ile 5S0 arasında bir gün geçmezdi ki Demokrat Partinin bir yerde mi- tingi olmasın. Celal Bayarlar, Adnan Menderesler gün geçmezdi ki nutuk söylemesinler, beyanat vermesinler, fikirlerini bildirmesinler. Hükümetin er kararı, her icraatı, hattâ başve- kilin veya vekillerin her nutku kar- şısında Demokrat Parti düşüncesini memlekete bildirirdi, iktidarın her adamı, Demokrat Partide ona teka- bül eden şahıs tarafından — "karşıla- nırdı." İsmet İnönüyü Celal Bayar hiç bir zaman cevapsız bırakmamış- tır. Adnan Menderes her meselede başvekile mukabelede bulunmuştur. Muhalefet lıderlerı partilerinin ocak, ucak kongrelerine kad r giderler, halkı tenvir ederler Bugünküler ise bir Sfenks sessızlıgı muhafaza ediyorlar, İsmet İn üşünüyor, tamamile meçhuldur C.H.P. mitinglerle, toplantılarla prensiplerini millete benimsetmelidir. Eski Partide yeni ve inamik bir hava estirilmelidir. Hâlâ iktidarın rehavetile gevşemiş duranlar silkin- meli, canlanmalı, 'kolları sıvayıp mü- cadeleye gırışmelıdırler Rejimin ha- kiki teminatı o yoldan — gerçekleşe- bilir. İktidar, karşısında mukavemet bulmalıdır Yazın C.H.P. iktidara erse o zaman da DP. aynı şekilde çalışmalıdır Nıçın İsmet İnönü fik- rini söylemez, niçin Faik Ahmet Ba- rutçu, Mümtaz Ökmen, Cemil Sait Barlas, İsmail Rüştü Aksal, Cahit» Zamangil ve ötekiler ocaklara, bu- caklara koşmazlar, oralarda konuş- mazlar, — konuştuklarım vermezler, muhabirleri alıp o to lantılara götürmezler? Kavga, hayır' Ama mücadele, evet!. CHP. den beklenilen, işte bu- dur. Bunu yapmadığı takdirde, bir rüzgâr kendisini de, demokrasi fida- nımızı da supurup götürecektir. Süpürüp götürecektir ve her şeye hakikaten yazık olacaktır. YURTTA OLUP BİTENLER buradaydı. Teması dogrudan doğruya onlarla kurmak lâzımdı. Halk partisi ustelık temasın lü- zumlu olduğuna da kaniydi. Zira bir çok mesele ortada durmaktaydı. Halkçıdaki H alkçı, ten telaş ne yapacağını şaşırmıştı. Za- ayıstan beri her gün ortaya yeni bir fikir atıyor, bocalayıp duru- yordu. Tebliği müteakip kaleme alı- nan başmakalelerde her şeyden evvel kendi kendini yiyen ve yaptığından dolayı bizzat tatmin olmayan, ilk' önce bu tatminin peşinde koşan bir insanın çırpınışları seziliyordu. Bir yandan Nihad Erimin savunduğu fikirlerin Cumhu riyet Halk Partisine "hâkim olduğu" yazılıyor, bu "doğru ve güzel fikrin cazibesi" ne atfediliyor; — arka- dan, Parti Meclisine ve orada tebellür eden havaya şiddetle hücum olunu- yordu Ne yapılacağı şaşırılmıştı. O ka- dar ki Nihad Erimi müdafaa babında Halkçı sütunlarına alman bir makale- de üstad şöyle mazur gösteriliyordu: "Evvelce sert bir tenkit yolu takip eden zat, fikrini değiştirmiş, yumuşak bir tenkide başlamıştır. Sanki memle- kette ilk fikir değiştiren Nihad Erim- dir. Etrafımıza bir göz atmamız ne kadar çok fikir degıştırenler bulundu- gunu bize gösterebilir. Esas umdeleri- siyasi prensiplerini ve partilerini değiştirenler yığın yığındır." Böylece üstad, tesellisini Fikri Düşünsel" den alıyordu. Fakat her halde, kendısıne en çok dokunan, Ahmet Emın Yalmanın dön- me aleyhinde yazdığı başmakale ol- Feridun Biz Bize Benzeriz B ir partili düşününüz. — Kendi partisini kastederek gazete- sine şöyle yazıyor ir partinin resmi makam- ları, kendi mensuplarına — karşı haksız ve — mesnetsiz. ithamlar yöneltmeğe başlarsa, yarın mem- leket idaresi ele alınınca parti- nin muarızlarına neler yapılmaz sorusu hatıra gelmez mi?" Dünyanın her tarafında par- tiler, bir azası bunu söylerse onu derhal haysiyet divanına verir, haysiyet divanı da alakalı zatı.. kulağından tuttuğu gibi kapının dış tarafına birakıverir. — Parti disiplinsizlikleri - bu, o hakkında kullanılacak en hafif tâbirdir. - cezalandırmak — mak- sadile kurulmuştur. ma — bizde — Nihad Erim, Cumhuriyet Halk Partisinin üs- telik haysiyet divanı azasıdır!