etmesine tahammül gösterip öteki pro- fesörler gibi sustuğu halde, bir sanat eseri karşısındaki bu feveranına ne demek lâzımdı? Bu sırada eserde Albay rolünü oy- nayan Ahmet Evintan ayağa kalktı ve genç münekkide hitaben dedi ki: "Ben sahnede bütün gayretimi se- yircinin karşısında bir kukla gibi oy- namak için sarfedıyorum Evet bir kukla gibi»." Münakaşa gününde denilebilir ki en mükemmel söz bu oldu. Ahmet Evintan'ı tebrik etmek lâzım. Tiyatro- nun bu kadar mükemmel bir izahını, sanatkârın vazifesini bu kadar muhte- şem ve sade şekilde ifade eden bir ta- rifi hiçbir yerde okumamış, duyma- mıştık! Bu konuşma büyüktü, hudutlar ve mesafeler aşıyordu. Münakaşayı adeta tasfiye etti. Fakat çarpışanlar fikirler- di. Hepsine hürmet, toplantıda bulu- nanların birinci vazifesiydi. öyle oldu bir başka genç kalktı. Eserın ruhunu teşkil eden (Gö- renler hatırlayacaktır). Sakini'ye hü- cum etti "— Bu Sakini, dedi, komiktir, eselrde luzumsuzdur bayagıdır nedir o Sakını dünyamız üzerinde fakir, perişan, istiklâlden mahrum, yaşamak için çırpman milyonlarca, hem de yüz milyonlarca insandan biriydi i , ondandı, oydu!. Halbuki bu genç konuşmasında onu hançerledi Neden? Şüphesiz onun hayatına dünya üzerindeki mevcudiyetine - tahammül edemediğinde Toplantı daha devam etti. şuldu, konuşuldu, konuşuldu... dar! — Konu- O ka- AKİS,I2 MART 1955 SPOR Fransızlarla karşılaşmamızdan görünüş Hep böyle indik, hep böyle gol oldu Futbol İstanbul - Paris maçı K opa için iri ve nefis bir Fare! Bir karton üzerine Fransızca ya- zılmış olan bu sözler kapalı trübünün sağ tarafında sallanıp duruyordu. Ha- dise geçen hafta Çarşamba günü Mit- hatpaşa stadında İstanbul - Paris Gar- nizonları karşılaşmasında cereyan edi- yordu. Stad tıklım tıklım — dolu idi. Fransız takımının ve daha doğrusu Fransanın en büyük sporcusu Kopa Ankaradaki 4-2 mağlubiyetin teessü- rüne kapılarak bir gün evvel verdiği beyanatta: | “— Eğer İstanbulda — yenilirsek canlı bir Fare yutarım" demişti. Bu söz İstanbulluların pek canını sıkmıştı. Galibiyetten emin olan seyirciler daha maç başlamadan evvel bir kartonun üzerine yukardaki ibareyi yazmışlardı Fransızların yenileceğine adeta iman etmişlerdi, İş, Kopa'nın verdiği sözü tutup tutmayacağına kalıyordu. Nite- kim İstanbul'un sevimli — Valisinin de Şeref trübününden takip ettiği karşı- laşmayı, İstanbul Garnizon takımı gü- zel bir oyundan sonra 3-1 kazandı. Ayni akşam Vali Gökay liman lokan- tasında Fransızların şerefine bir ziya- fet verdi. Muzip gazeteciler büyük söz söyleyen Kopa'nın etrafını sararak: "— Sözünüzü tutmadınız" dediler. Fakat bir akşam gazetesinin hazır- lamış olduğu pastadan Fare o sırada tabak içersinde garson tarafından Ko- a'nın Önüne sürülüverdiKopa çarna- çar verdiği sözü tuttu. Pastayı yedi. Bir hafta 1çersınde Ordu takımının üst üste elde ettiği iki başarı pek te kü- çümsenecek neviden değildi. Ordu ta- kımı Romaya gidiş tarihi olan 20 Şu- bat'a kadar kampta kalacak. Komada yapılacak - olan ünya Ordular arası şampiyonasına dört devlet katılacaktır. Bunlar sıra ile, Ev sahibi İtalya Gurup birincisi Hollanda, Mısır ve Türkiye- dir. Müsabakalar lig usulü yapılacak- tır. Umumi kanaat, takımımızın şam- piyonada favori bulunduğu merkezin- Avrupaya girdik O rta boylu, çıplak eden — güler yüzle kendısını karşılamaya gelen cileri v diğ r dostlarım Hadıse geçen afta Cumartesi günü Yeşilköy hava meydanında — cereyan ediyordu. Orta boylu adam Vıyanada 3 Martta yapılan Avrupa federasyon- ları kongresinden dönmekte olan Fe- 31 başlı bir adam çıkarak