TİYATRO Tenkid Çayhane münazarası K ulüp idarecilerinden birisinin yap- tığı açış konuşmasını uzunca süren bir sessizlik takip etti. Kimse mevzua girmek cesaretını gosteremıyordu Ha- zır bulunani akları da — vardı. Mevzu ortaya konmanuş, hudutlandı- rılmamıştı; nitekim bir: onra SÖZ, büsbütün hedefinden çıkmış, gayesini kaybetmişti. Kimseden ses çıkmadığını gören rejisör, meydana atıldı ve konuşmaya ba şladı yenı kurulmuş - olan Sanat Seven Kulubü Kızılay'da güzel bir lokal açmıştı Mükemmel bir de caz temin etmişti ve' şimdi bütün san'atkârlar bu lokalde toplanabılıyor- lardı. Lokalde güzel bir yapı lmıştı Devlet Tıyatrosunda temsil edilmekte olan "Çayi piyesi mü- nakaşa olunuyor Bu çeşit miinakaşalara hemen biç alışmamış insanlar olduğumuz, daha bu ilk toplantıda belli oldu. Bizde ne- dense san'at münakaşalarında ölçü bir türlü insaflı kullanılmaz, çok defa kı- rıcı olur. Fikir tasvip edilmeyince, mukabil fikirler ileri sürülünce kızılır, üzüntü duyulur. Bu ilk toplantıda da buna benzer haller oldu. Toplantıda bulunanlar müzisyenler, tiyatro artist- lerı, re_ıısorler, Opera artistleri, edebi- ardı. Aralarında profesör olanlar bıle vardı Konu "Çayhane" temsili! İşe yal- nış başlanıldı. Başlangıçta konuşmalar sınıflandırılmalıydı. Yani evvelâ eser sonra sahneye konuş tarzı, sonra oyun ve dekor gibi kısımlar ele alınmalıydı Bu yal pılmadı Bu yuzden de söz alan- yükleneceklerii aşırmış halde dağuıık konuştular ve olanlar eseri sahneye koyan rejisör ahir Canova'ya oldu. Bütün gunahlan üze- rine yüklendi ve her şeyi müdafaa zo- runda Evvelâ rejisör konuşturuldu. Eseri methetti. Hemen arkasından eser hak- kında basında çıkan yazılara çatmaya başladı. Niçin? Rejisör buna ne cevap ir, bilinmez. Arkadan bir genç BOK aldı. ağzım yumdu gözünü. Haklıydı. Di- yordu "Mahir Canova reJısordur Konuşurken sahneye konulan eserin hep dekorlarından bahsetti. Halbuki bir rejisör sadece dekorla uğraşmaz. On vazifesi daha ziyade mizansen- um bu kadarla bitmedi : "Bu Çayhane eserınde ben hiçbir şey bula- anın Muammer Karaca Tiyatrosu sevıyesınde olan tiyatrolara layık bu eserin, Devlet Tiyatrosu sah- nesinde halka gösterilmesine hayret ettim. Çayhane'nin Devlet Tiyatrosun- da sahneye konulması çok acıdır. Bu hücumlarda gizli olan tek kıy- metli ve haklı taraf, fikre hürmet tel- kin etmesiydi. Bu bır fikirdi ve hür- met istedi. 30 Rejisör üzüntüyle söz aldı. “Bu eser, dedi, Almanya'da bir- buçuk senedir, Amerıka'da da iki se- nedir oynamaktadır. Yüzlerce tiyatro dolaştı," Zayıf bir müdafaa idi. Mahir C nova daha kuvvetli konuşmalıydı. eser, demeliydi, sosyal kıymetler taşır Dünyayı sempatısı, dostluğu ıle, fakat herşeye rağmen kendi ilerisi için ku- caklamaya çalışan Ameri ayatının bir otokritiğidir. Masa başlarında ve- rilen kararlar tatbikatta komik netic ler verir. Dunyanın her tarafında ya şıyanlar dır. a çok şeyleri cesaretle soylemelıydı. Soyle edi. öz alan eserin mütercimi Be rettin Tuncel, birçok kimselerin bılme- diği tarafları çok rahat ve usta bir nuşma ile ortaya koydu. Sempatı top- ladı. Genç münekkidin hücumlarına bir soruyla mukabele etti: "Devlet ti- yatrosunda bu eser oynanmamalı da, hangi eser oynanmalıdır? Esere karmakarışık hücum eden genç bu sualle tuşa geldi. Tekrar söz aldı ve sadece: — Ben Çayhane'de hiçbirşey bu- amadım, cevabım verdi. Fikir yok Sadece sahne tekniğine dayanı asit Amerikan zevk ve seyırcısıne göre yazılmış. Aktörlerin oyun tarzları da iyi de- ğil, rollerini benunsememışler, birer kukla gıbı oynadılar. I Ergun Sav olan sanatla ilgili adam, rejisörden sonra Tiyatro ıdaresıne yüklendi: edir o afişler? Eseri yazan 10 punto, tercüme eden 48 punto, sahneye koyan rejisörün ismi 90 punto harflerle yazılı. Bu ne biçim iştir?" Mahir Canova bu sefer daha kuv- vetlı cevaplar verdi: Modern tiyatro ders vermez, r oyun halinde başlar,' seyredenleri hayatm içine alır, yaşatır. Bu eser çok plânlı ve ölçülüdür. Bu sırada profesor Bedii Ziya söz aldı: eser, dedi, herkese hitap edemez. Herkese hitap eden bir eser amaz. Her eser bir tabakaya hitap eder." Halbuki memlekette sıyas" partı- lerin bile herkese hitap etmek için bin dereden su getırdıgı bır devırdeydık. 'Profesörün fikri il t hatalı idi. Siyasi partilerin her sınıf halka hitap AKİS, 12 MART 1955