siz sütunlarına alacağı bir havadiste Meclisin hareketi "Menderes kabine- sine karşı 1950 den beri gösterilen ilk itimatsızlık" şeklinde — tavsif ediliyor, fakat bir istifanın bahis mevzuu bu- lunmadığı bildiriliyordu. Yabancı ta- rafsız çevreler de hadiseyi böyle tefsir etmişlerdi. Menderesin, hükümetini sevilme- yen ve bilhassa Meclis tarafından tu- tulmayan bakanlardan — temizlemesi kendisine yeni bir kuvvet kazandıra- caktır. Gerek iç ve gerekse dış politi- kada muhım gelişmelerin arefesinde bul umuz bir sırada bıın sağ- layacagı faydayı inkâra imkân yoktur. Bilhassa antidemokratik temayul ve zihniyetleri, partizanlık vasıfları, sert- lıge duşkunluklerı açıkça belırmış olan “mesai arkadaşları" yeri cut havanın samimiyetine mılletı daha ıyı inandırabilecek hüviyette kimsele- e nan Menderesin lüzumlu görüp görmedigi meçhuldür. Gerçi başvekil uşak konuşmaya başlar başlamaz bu zatlar da yumu- şakların yumuşağı kesilmekte ınanıl- mayacak tehalük göstermişlerdir ama, memleketin her şeyden evvel samimi- yete olan ihtiyacı da gözden uzak tu- tulamaz. Muhalefetin de bu noktada, Demokrat Parti gurubunun görüşüne katıldığı anlaşılmaktadır. Ancak karar, pek çok defa olduğu gibi bu sefer de başvekilin dudakları arasındadır. Her halde şu haftalar için- de bir değişiklik, sürpriz sayılmama- hdır. Nisan ayının siyaset hayatımıza yeni çiçeklerle girmesi kuvvetle muh- temeldir. Hiç olmazsa bu, umumi bir arzudur. Demokrat parti gurubu, değişik- lâkten zarar gelmeyeceği kanaatinde- Bir devrin eşiğinde C umhurıyet Halk Partisinin yüksek evk ve idaresinden —mesul, aynı zamanda Parti Meclisinin azalarından biri olan zat: "— Madem ki merak ediyor, söy- leyelim.. dedi. Neşriyat ve telkinlerini yanlış, zararlı, memleket menfaatlerine ve parti anlayışına aykırı bulmakta olduğumuz gazete Halkçı, gazeteci Ni- had Erim'dir. Şimdi, rahat etti mi?”" Memleketin 1 numaralı muhalefet partisinin Meclisi toplanmış ve bir tebliğ yayınlamıştı. Tebliğin dördüncü maddesinde hiç bir yanlış anlamaya meydan vermeyecek bir sarahatle Ni- had Erim ve politikası reddediliyordu. Nitekim Hürriyet gazetesı havadisi “Nihad Erim takbih olundu" diye ver- mişti. Telmihi herkes anlamıştı, bir tek kişi müstesna: Niha ! Üstad, teblıgın neşredildiği gün yazdıgı yazı- görülür bir el çabukluğu ile kendısını “takbih eden" Meclisin ken- di fikirlerini benimsediğini iddia ede- cek kadar Heri gitmiş, tebliğden dolayı memnuniyet izhar etmiş, uzun za dan beri Cumhuriyet Halk Partısını kendi idare ediyormuş da bu hâlâ sü- rüp gidiyormuş gibi bir hava takın- AKİS, 12 MART 1955 İnanılmaz Şey! Bir bakan - Adalet bakam Osman Şevki Çiçekdağ - ga- zetecileri tâ makamına — davet ediyor. Maksadı, gazeteciler va- sıtasile umumt efkâra hitap et- mek, onu aydınlatmaktır. Hükü- met Meclise bir tasarı — sevket- miştir, tasarı ile iki geni tevkii sebebi getirilmektedir. Basın, tasarının tehlikesine işaret etmiş, - bunun aleyhinde kampanya açmış.. Adalet bakanı umumt efkârı teskin gayretinde, Tevkif sebeplerinin tamamile de- mokratik olduğunu ispat edecek. Diyor ki : "— Bu tevkif sebepleri gerçı 1935 de Bıtler tarafından na: Almanyasında kanunlaştırılmış- tır. Ama öylesine demokratiktir- ler ki Batı Almanyada halen cart bulunuyorlar. Endişe etmeği- niz... " Ama arkadan, Dünya gaze- tesinde bir muharrir - İsmet Gi- ritli - sesini yükseltiyor: "— Üs- yada — mevcut değildir» efkâra yalnış — bilgi veriyorsu- nuz.. O sebepler Hitlerle bera- ber gelmiş, Bitlerle beraber git- miştir. Bu ne hal?.." Skandal! Adalet bakanının umumt — efkâra hilafı — hakikat beyanda bulunduğu iddiası orta- ya atılıyor. Gazeteler -ve AKİS- Osman Şevki Çiçekdağı açıkla- ma yapmaya davet ediyorlar. Dünyanın her tarafında her ba- kan hakkında ileri geri söz edi- lebilir. Ama Adalet bakanı hak- kında? Asla! O makama en ufak tozun dahi kondurulmamasına Utta bir itina gösterilir. - Zaten Adalet bakanlığına da hukuk bilgisi çok yüksek, partizanlıkla alakası bulunmayan, dostlarına ve hasımlarına sadece hürmet telkin eden kimselerin getiril- mesi âdettir. Hilafı hakikat beyanda bu- lunmak iddiası ile karşı karşıya kalan bizim Adalet bakanında ka memleketlerde böyle bir ha- dise bakanı değil, kabineyi dü- şürürdü. Galiba çelebi, bizde de böyle olur demokrasi dediğin... YURTTA OLUP BİTENLER mıştı. Fakat kaleminden dökülen in» çılere bizzat inanmadığından, ertesi gun, teblıgın kendi fikirlerini aksettir- diğ söylemeye devamla beraber takbıh edilen gazetecinin kim olduğu- nu itham edici bır lısana sormaya beni mi kastediyorsunuz? Benim neş- riyat ve telkinlerimi mi zararlı bulu- yorsunuz. Şimdi, kendisine cevap ve- riliyordu: evet! Bizzat Nihad Erim, cevabın bu ol- duğunu zaten biliyordu. Seri halinde hücumlar Üç günlük Parti Meclisi toplantısı- nın iki günü üstada hücumla geç- mişti. Bir kaç kişi müstesna, delege- lerin hemen hepsi infial halindeydi. Nihad Erim, artık çok oluyordu. Ga- zetesinde istediği fikri müdafaa ede- ilirdi. Ama, iktidarla parti namına pazarlığa girişmeye, mevcut olmayan bir havayı var gibi göstermeye, muha- lefeti kendisi ıdare ediyor pozu takın- maya hakkı yoktu. En ateşlisinden en sessizine kadar Partı Meclisinin hemen bütün delegeleri üstadı yenmekte bır- birlerile yarış ettiler. Nihad Meclisteki bir kaç adamı vasıtasile ha- vadan pek âlâ haberdardı. İlk günü akşamı gazetesine yaz- dırttığı yazıda İsmet İnönünün arka- sına sığınmaya çalıştı. Sanki Genel Başkan kendisini müdafaa etmiş, tut- muştu. Bunun aslı yoktu, Nitekim er- tesi gün İsmet İnönü "yeni cereyanlar* hakkında bir çok delegeden daha sert bir konuşma yapınca mesele meydana çıktı. Fakat İnönünün gölgesini üze- rine düşürmekle Nihad Erim bir para- toner peşindeydi. Genel Başkan Halkçı gazetesi başmuharririnin — derhal tar- dını isteyenlere karşı iki söz soyle- mişti. Bu' sözlerinde Parti Meclisinin kazai organ olmadığını belirtmiş, par- tinin fikir mücadelesi yaptığını söyle- mişti. İsmet İnönü aynı tezi bir ev- velki Parti Meclisinde, Nıhad Erim ta- raftarlarından biri Cemil Saidin derhal ihracını istediği zaman da savunmuş- tu. Genel Başkanın üstad gibi dönüş kabiliyeti bulunmadıgmdan bu Parti Meclisinde ynı fikri ortaya atacağı tabif idi. Yoksa Nihad Erimi tutmak aklının köşesinden dahi geçiniyordu. Bilakis, himaye ettiği adamın hareket- lerinden dolayı hakikaten mustaripti. İnönü fikrini söylüyor İ kinci günü İsmet İnönü, hiç bir yan- lhş akise meydan vermemek için yazılı bir konuşma yaptı. Bunda, za- rarlı neşriyatı açıkça takbih ediyordu. Partiyi ve kendisini idare ettikleri süsü verilerek bazı kimseler tarafın- dan iktidarla pazarlığa girişilmesi ve küçük menfaatler peşinde koşulması İnönü tarafından, desteklenmek ne kelıme, şiddetle reddediliyordu. Genel Başkanın, tebliğde bunun ifadesi için bir de formülü vardı. Formül sert tâ- bir ve cümleleri ihtiva ediyordu. Bu arada İlhami Sancar da, bir açıklama — yapılarak Inı Nihad Erimin, değil, türlü şekıllerde hizipler kurma hevesını her türlü fikrin üstün- 5