İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Ekonomi Plânlama bir zarurettir M eclisten Ekonomi ve Ticaret vekâ- letinin bütçesi geçiyordu. Muhale- fet iktidarı proğramsızlıkla itham etti. İlgili vekilin muhalefeti ne şekilde ce- vaplandıracağı merakla bekleniyordu. Sıtkı Yırcalı kürsüye geldi. Şöyle dedi; — Memleketimiz kısa zamanda cihan piyasalarında hem yeni bir sa- tıcı, hem de kuvvetli bir alıcı olarak meydana çıkmıştır. Bu iktisadi hamle ilhakika memleket çapında bir ikti- sadi plânla tahakkuk ettirilmiş değil- dir. Sosyal ve 1ktısadı hayatımız bakı- mından böy plânın lüzumuna kani degılız Ancak bu sözlerim, hiç bir plânımız yoktur manasına gelemez "Memlekette istihsali arttırıp bunun iç ve dış pıyasalarda kıymetlendirilmesi, böylece memleket refaha kavuştu- rulması plânımı zın programımızın esasım teşkil etmektedir. Ötedenberi bizim üzerinde durduğumuz nokta, is- tihsalin teşviki, iftira gücünün arttırıl- masıdır. Bugün iftiharla soylıyebılırız ki bu plânımız tahakkuk miştir ve gelişmesi devam edecektir." AKİS geçen hafta ROBİNSON ra- porunu bu sütunlarda, kendimizi ya- bancı gözüyle de tanıyabılırız teması üzerinde hülâsa ederken' iktisadi ha- yatımızın bir plâna bağlı olup olmadı- ğını bu rapor içinde de incelemişti. Mezkür rapora göre iktisadi hayatımızı tanzim edecek kudrette ve birkaç yılı ihtiva eden bir iktisadi plânımız mev- cut değildir. Yalnız bazı vekâletlerin - Maarif, sıhhiye, nafıa - birkaç yıllık faaliyet programları mevcuttur. Lâkin bunların faaliyetleri arasında da bir ahenk temin edilememiştir. İktisadi hayatımızın — planlanması hususundaki görüşler, ıktısadı düşünce açısından ele alınmak icap ederken daha ziyâde politik zaviyeden incelen- Şöyle ki: iktisadi planlama düzen ve hürriyet nizamı içinde yürütülemez. Plânlama demok- rasi ile bağdaşan bir mefhum değildir, plânlama olsa olsa totalıter rejimlerde tatbık mevkiine kona Kanaatimizce planlamanın kapita- list düzene, ferdi hürriyetlere demok- ratik nizama mugayir olduğunu iddia eden tez mesnetsizdir. Çünkü, değil bir memleket iktisadiyatının, bir aıle bütçesinin bile bazı kaideler çerçeve- sinde tertip edilmesi gerektiği bir de- virde iki asır evvelki iktisat prensip- lerinin zamanımızda da mer'i olduğu- nu iddia etmek realıtelere göz yum- mak olur. Bazı yabancı mütehassıslar — 1950 seçımlerınden beri Türkiyenin siyasi sıstemınde fiilen bir değişiklik husule geldiğini ve bütün yetkileri Büyük Millet Meclısınde toplayan siyasi bir sistemden başkanlı hükümet sistemine doğru gidildiğini iddia etmektedirler. ilhassa Amerika Birleşik Devlet- lerinde tatbik edilen bu sistem bilin- diği gibi başkana parlemanter bir ni- 12 Sıtkı Yırcalı Bir plân peşinde zamdaki başvekilden daha üstün yet- kiler tanır: Bakanlar başkana karşı mesuldürler, Kongre hiç bir şekilde hükümeti duşure ez. Bunun için ikti- sadi hayatın tanzimi, fiilen başkanın elind Bu f'k rler teorik alanda —doğru olsa bile tatbikat başka türlüdür. Çün- kü 1933 senesinde Roosevelt iktidara geldıgı vakit Amerıka Birleşik Devlet- inde 15 milyonu aşan işsiz vardı ve memlekette nakdı milli gelir korkunç denecek kadar düşmüştü. Binlerce banka iflas etmiş durumda idi. Bu du- rum 1929 depresyonunun Amerika ik- tisadiyatı üzerinde —husule — getirdiği netice idi. Bilindiği gibi bu korkunç tablodan herkesin bu gün harikalar di- yarı diye bahsettiği Amerika Birleşik Devletlerine geçiş New - Deal, Fair - Deal gıbı 1ktısat programlarımn tat- biki ile mkün olmuştur. Ancak bu sayededır kı işçiler yarınlarından emin bir hale gelmişler, bankalar iflastan kurtulabilmişlerdir. İtalya da demokratik Tejim ile idare olunan bir memlekettir. Bu memlekette iktisadi sahadaki mesele "kalkınma" dır. Bunun için İtalyan maliye Vekılı Vanoni 10 yıllık bir kal- kınma plânı hazırlamış ve Avrupa İk- tisadi işbirliği teşkilâtına tevdi etmiş- tir. ülüyor ki muayyen mütehas- sıslar tarafından 'hazırlanmış program- lara bağlanmak, memleket iktisadiya- tının tanzimini muayyen şahısların gö- rüşlerine . bırakmaktan daha iyidir. Çünkü iktisadi hadiselerin- muğlaklığı ve arzettiği teknik veçheler muayyen şahısların, ne kadar mahir ve müte- hassıs olurlarsa olsunlar memleket ik- tısadıyatım belli hedeflere götürmele- rıne mânidir. Kaldı ki anayasa zaviye- inden meseleye bir nazar, atılacak olursa denebilir ki demokrası "devlet gemisinin süratli gitmekten çok, emin olarak seyrettıgı bir nizama verilen isimdir mleketimizde Cumhuriyet dev- rinde iktisadî kalkınma hamlelerimize de muayyen plânların tatbiki suretiyle başlanmıştır. 1983 - 1938 seneleri ara- sında beş yıllık kalkınma plânı tatbik edilmiş ve milli sanayimizin en güzide müesseseleri bu plân sayesinde kurul- muştur, İkinci Cihan Harbi ikinci beş yıllık plânın tatbikine mani olmuştur Harpten sonra kalkınma hamlelerinin çoğu plâna istinat etmektedir. Beynel- milel sahada ve ekonomik alanda gü- nün mevzuu iktisaden geri kalmış memleketlerın kalkınmasıdır Bunu için Uzak doğuda 17 memleket Kolom— bo plânım tatbik etmektedirler. Devletin iktisadi karakteri, onu geçen- asırdaki siyasi karakterinden ayırmaktadır Zamanımızda — devlet başka bir vesile ile de belirtmiş oldu- ğumuz gibi yavrusuna lokma hazırlı- yan ana durumundadır ve memleket iktisadiyatının muvazene halinde tu- tulmasından mesuldur Plân hiç bir zaman süratli kalkın- maya mani değildir. Hareket noktala- rımız sağlam, iktisadi hedeflerimiz belli, kalkınma tempomuz ahenkli ol- duktan sonra kalkınma hızımızda bir gerıleme olmıyacaktır Şahısların , Mu- mucizeler inandığımız zaman fikri alanda röne- sansa kavuşacagımızdan şüphe etmi- yelim Fransa Yeni Hükümetin hedefleri D ünya hadiselerini az çok takip eden insanlara hükümet darbesi Güney Amerika ve Arap alemini, hü- kümet düşmesi de Fransayı hatırlatır. Hükümetler müstakar olmalıdır, yoksa Fransada olduğu gibi altı aydan daha uzun ömürlü olmamak mıdır? Bu anayasacının kafa yoracağı bir mese- ledir.. Lâkin muhakkak olan birşey varsa idari teşkilat ve demokratik dü- zen Fransada saglam temeller üzerin- de oturduğundan âmme hizmetleri ve bu hizmetlerin çeşitli dalları demek olan bakanlıklara ait işler kabine buh- ranlarından pek az, hattâ hiç mütees- sir olmamaktadır. Bunun sebebi Fran- sada memur statüsünün ve bakanlık- lara ait teşkilâtın siyasi renk dalga- lanmalarından masun olmasıdır. Bu bakımdan rejim davası, anayasa buh- ranı, bitaraf idare ve sair adlarla ifa- delendirdiğimiz çeşitli memleket me- seleleri arasında belki en başta çöz- mek mecburiyetinde olduğumuz ana dava hükümetlerin gelip geçici, devlet adamlarının fani olduğunu teslim eden edebi denecek kadar saglam temellere müstenid, yarınından emin, hiç bir siyasi iktidarın kendisine huzursuzluk veremeyeceğine kani sıhhatli bir idari teşkilâtın kurulmasıdır. Eğer böyle bir teşkilat kurulacak olursa, memur dev- let hizmetinde çalışmanın tadım alır ve gururunu- duyar. Fransa memurla- rının geçim şartları ne dereceye kadar AKİS, 12 MART 1955