YURTTA OLUP BİTENLER Parti Meclisi çalışıyor Kızım sana söylüyorum de tutan ve disiplin tanımayan bütün partılılerın takbih olunmasını teklif mişti. Kanaatince müsamaha edildiği takdırde partide çatlaklar husule gele- cekti. Gerçi bunlar mühim değildi, hattâ faydalı sayılabilirdi. Ama, ted- bir alınması lâzımdı. İlhami Sancarın bahsettiği kimseler arasında bir eski başvekil bile vardı. İsmet İnönü bunu tasvip etmedi. İhtimal ki zamanı de- ğildi. Buna mukabıl bazı delegeler İnö- nünün formülündeki sert tâbirlerin kullanılmamasını daha uygun buldu- lar. Bu, fâzla ehemmiyet verme ola- caktı. Genel Başkan rıza gösterdi. Bi- lınen tebliğ çık Ortaya çıkan hakikat B ütün muzakerelerde delegeler par- tiler arasında 1" — denilen münasebetlerin bulunmasına hararetle taraftar oldular. Cumhuriyet Halk Partisi zaten bunun aksini hiç bir za- man istememişti. Başvekil Adnan Menderesin İzmirdeki sözleri de senet ittihaz olunuyor ve bunlar karşısında memnunıyet beyan olunuyordu. Anca bu sözler, arkadan kanuni teminat geldıgı takdirde bir mana ve kıymet ifade edecekti. Rejim meseleleri uze— rinde iktidar muhalefet ile görüşm istediği takdirde, muhalefet hazırdı Genel başkan ve yetkili organlar her n için görüşebilirlerdi. Bununla ıfade edilen şuydu: Partinin veya İs- met İn önünün yolu Nihad Erimden geçmemektedir. Nihad Erimin artık ne ikincisi, ne de dolayısile birincisi üzerinde zerrece tesiri vardı. Bilakis o Vasıtayla yapılan veya yapılacak "de- arş" ğramaya mah- kümdu. Parti de, Genel Başkanı da 6 C. H. P. den Beklenilen T aıpkı 1945 de, tipki 1947 de, tipki 1950 de oldu uğu gibi memleketi- mizin, rejim bakımından yeniden bir dönüm noktasında bulunduğunda zerrece şüphe yoktur. Bilhassa 2 Ma- yıstan bu yana mevcut hürriyetleri bile, üstelik fena tatbik edılen ka- nunlarla kısmış olan iktidarın "kuv- vetli adam” 1 Adnan Menderes Tür- kiye Buyuk Mıllet Meclısının kürsü- sünden millete daha fazla hürriyet verilmeyeceğini bıldırmış, "hürriyet isteyenler evvelâ buna layık olmalı- dırlar" diyerek — bizzat kendisinin 1950 ye kadar olan güzel, azimli ve cesur mücadelesini topyekün inkâr yoluna sapmıştır. Gerçi, durulan hava karşısında fena tatbikattan vaz geçilmiştir. Fakat her şey göster- mektedir ki bu, hakiki bir hürriyet - severlikten zıyade bir takım mania- ların belirmiş olmasından mektedir. Maniaları dikenler ise bizim organize muhalefet teşekkülle— rimiz değil, içerde ve dışardan bazı muhitlerdir. İçerde 1950 den evvel her zaman, 1950 den sonra çok zaman Demokrat Partiyi — desteklemiş olan tarafsızlar 2 Mayıstan bu yana adeta sistematik şekilde yapılan haksızlık- lar karşısında derin bir infial duy- muşlar, bu his bizzat Demokrat Parti içinde akisler bulmuş, hattâ partinin Meclis Gurubu kendi kendine şu suali sormuştur: Nereye gidiyoruz? Dışarda ise hakiki dostlarımız, bil- hassa Amerikalılar telaşlanmışlar ve Amerikan hasmında iktidar aleyhin- de geniş bir kampanya başlamıştır. Bu kampanyaya İngiltere basını ta- mamile, İsviçre ve Fransa basım kıs- men katılmıştır Bizi kötülemek için fırsat arayan komünist — ajanların bundan istifade etmedikleri ve ce- reyanı körüklemedikleri iddia oluna- maz. Ama tenkitlerin haklı sebeplere dayandığı, buradaki müşahitler tara- fından iktidara izah olunmuştur. Bu iki faktör, başlayan sertliğin devam etmemesinde başlıca rolü oynamıştır. Fakat sertlik vasıtalarının ortadan kalkmasını sağlayamamıştır. Adnan Menderes kılıcını kınına, sokmakla yetinmiş, bu hakikati de Meclis kür- süsünden açıkça ifadeden sakınma- mıştır. Kabahatli olan kimdir A dnan Menderese fazla bir kaba- hat bulmak haksızlıktır. "Kuv- vetli adam" ları sadece — "Kuvvetli Adam" olarak bırakıp, onlara dik- tatörlük yolunu kapayan şey karşıla- rına dikilen manialardır. Bu neviden manialar Adnan Menderesin karşısı- na ne kendi partisi içinde, ne dışında dikilmiş; partisi içinde fren vazifesini görebilecek Fethi Çelikbaşlar, Emin Kalafatlar, Fevzi Lütfi Karaosman- oğlular, Samed Ağaoğlular vekillik sandalyesinin cazibesine mukavemeti Metin TOKER bilememişler; bunu bilen Ekrem Hayri Ustündağlar, Belik- İnceler, Avni Başmanlar, Nihad Reşad Bel- gerler ise partici olmadıklarından, daha doğrusu mücadele etmek iste- mediklerinden kifayetsiz — kalmışlar- ır. * mokrat Parti dışında organize muhalefet teşekküllerimiz imtihan» ların en fenasını geçirmişler, haklı oldukları davalarda bile davalarını müdafaa edişteki kötü usulleri yü- zünden muvaffakiyetsizliğe uğramış- lardır.. Daha ortada duman dahi yokken bunlar n var!" diye öylesine canhıraş — çığlıklar atmıştır ki ateş bacayı hakikaten sardığı za- man umumi efkârın gözünü tehlike- nin üzerine çekmek guçleşmıştır Elı kalem tutan bazı tarafsız münev lere gelince, onlar midelerinin sesını dinleyip vicdanlarınınkini susturmayı tercih etmişlerdir. İnsanlardan mutlaka idealist, mutlaka kahraman olmalarını, şartlar kendisini kayıtsız kudrete goturur— ken dahi mukavemet etmesini iste- yenler çok zaman hüsrana uğramaya mahkümdurlar. Bele bahis mevzuu kimse hakikaten — vatansever olursa, memlekete hizmet aşkile yanarsa... Her şeyi en iyi kendisinin bildiğine samimi surette iman ettiğinden, omuzlarında mukaddes bir vazifenin bulunduğuna inandığından "rahatça" çalışmayı tercih edecektir. Demok- rasi ise, iş başındakilerin "rahatça" çalıştıkları rejimin adı — değildir. Mukavemeti C.H.P. göstermelidir R ejimin yeniden dönüm noktasın- a bulunduğumuz şu sırada, C. H.P. ye büyük bir vazife düşmekte- C.H.P.nin 1950 den 1954 e kadar partilerin arasında hakikaten "mede- dir: Mukavemeti organize etmek! ni münasebetler'in bulunmasını arzu- ladığı, fakat bu arzusunu iktidarın hareket tarzı yüzünden gerçekleşti- remediği iddiasına inanmak güçtür. Bu devre zarfında, hele devrenin ba- şında Demokrat liderler en iyi his- lerle dolu olduklarını müteaddit de- falar izhar etmişler, fakat anlaşmak için uzatıkları el bilhassa Ulus gaze- tesi tarafından her seferinde haka- retle itilmiştir. A sıl- medeni münasebet, bir ka- bul resmınde kadeh tokuşturmak veya öpüşmek değildir. Demokrasi- mize ferahlıgın geldiğinin delili ise bu manzaraların fotoğraflarının hu- susi maksatlarla neşri olamaz. Hakiki edeni münasebet, iki partinin sa- lahiyetli unsurlarının fotoğrafçıların önünde değil, kapalı kapılar arkasın- da buluşun, yemek masası olmayan bir masanın başında oturup memle- ket — meselelerini goruşmelerıdır Uyuşurlar veya uyuşmazlar.. Hattâ normali, uyuşmamalarıdır. — Değişik AKİS, 12 MART 1955