26 Şubat 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

26 Şubat 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bakımdan, hayale kapılanlar haı'ıç, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu s cüsü Nüvit Yetkin (Malatya) in ko— nuşması sürpriz teşkil etmedi. Belki de sürpriz, Maliye vekili Hasan Polatkan- ın fazla sinirli eda ile yaptığı müdafaa idi Nüvit Yetkin, böyle gergin bir hava içinde kursuye çıktı. Pek çok Adnan Menderes, Maliye vekilinin konuşmasından sonra dostları ve gazeteciler Nüvit Yetkine İsmet İnönüyü ça sını — tavsiye ettiler. Hakikaten Muhalefet lideri o gün Mecliste değildi. Nüvit Yetkin bu teklifi reddetti. Doğrusu istenilirse, bi kalarının ladığı me zerin- k çalışmış ve iyi hazırlanmıştı. ifade olunan fikirleri iyice vramış ve benimsemişti. Buna rağ- men Meclisin en kuvvetli hatibi - Men- deres - karşısında hezimete uğraması- nı herkes tabif görüyordu. Fakat daha ilk sözlerinden itiba- ren, Maeclisi bir şaş kapladı. Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis Gurubu reis vekili mükemmel konu- şuyordu. Son derece sakin ve itidalli idi. Kelimelerini tartarak, ölçerek, bi- çerek kullanıyordu. Sert havadan memlekete hayır gelmeyeceğini gayet feri şekilde ifade etti. Maziye bakma- nın da faydası yoktu. Fakat partisi bu- nunla iktifa edemezdi. Rejim, kanunit teminatına bağlanmalıydı. Basın kanu- nunda gerekli tadilat yapılmalı, hâ- kimlerin teminatı zedelenmiş halinden kurtarılmalıydı. Kısaca, antidemokra- tik kanunlar kaldırılmalı, millet bun- lardan halâs edilmeliydi. Nüvit Yetkin, Mecliste çok müsait bir hava yaratmıştı oğrusu isteni- lirse bunu hiç kimse sakm görünüş- lü, çıplak başlı, orta boylu adamdan beklemiyordu. Fakat Nuvıt Yetkin ne çetın bir ceviz olduğunu ispat etmişti. Sıralardanlaf atılıyordu. Laf atanlar arasında bizzat Adnan Menderes de vardı. Fakat Muhalefet sözcüsü ne kız- dı ne şaşırdı. Bilakis, hiç bir lafın tında kalmadı ve başta başvekil, her- kesı mestetti. Hâkimlerden bahseder- dnan Menderes laf attı oğlunu unutuyor: Nuvıt Yetkın bugunku hal devam ederse bir çok Dazıroğlun ıkabile- un Ç ceğini hatırlattı. Maliye vekili eski idar, zamanında — mebusların kendi seçim bölgelerine uğramadıklarını söy- lemişti. 1964 de ilk defa Meclise giren Nüvit Yetkin bunun doğru olabilece- ğini ve belkı Adnan Menderesle Fuad öprülün e ha- reket ettıkleı'ıııı ılerı sürünce başvekıl oturduğu yerden hem alkışladı, hem de elini sallay: ak "—Ben derım ben giderdim...' Fakat Nuvıt Yetkın buna da ce- vap yetışt irdi h tımal Parti mufettışı oldu- ğunuz ıçm erdiniz... Hatip, gi tıkçe açılıyordu Bir ara, "1948 in elbette ki 1950 den de, 1955 den de farklı olduğunu" soyledı Sebati Ataman (Zonguldak - DP) 1laf etti. "Hele şükür,, anladınız" dedi. Sebati Ataman 1950 de CHP. den mebus se- AKİS, 26 ŞUBAT 1955 Adnan Menderes Muhalefete selâm çilmiş, fakat mazbatası Meclis tarafın- gelmişti. Nüvit Yetkin şöyle — Elbette farklıdır.. O kadar k Sebatı bey bile 1950 deki Sebati bey değildir." Meeclisin Demokratı, Halkçısı ha- raretle alkışlıyordu. Adnan Menderes de son derece keyıilı görünüyordu. Demokra lardan biri "nankör" diye bağırdı. Nüvit Yetkin cevap verdi: Onu sana murabbaı ile iade ede- rim.." Nüvit Yetkin Büyük Sürpriz YURTTA OLUP BİTENLER Havayı bozma M uteakıben Adnan Menderes kür- süye geldi. O sıralarda Meclısten bir ses işitildi: "— Havayı bozma! Bağıran, Hüseyin Balık (Zongul- dak - DP) idi. Meclis, yumuşak hava- dan son derece memnundu. Hüseyin Balığın, partisi liderine bu hitabı müş- terek arzunun verdiği cesaretten gelı- yordîı Adnan Menderes sevimli "— Merak etme, Adnan Menderes iyi havayı hiç bir zaman bozmaz" de- di. ” ve kon t Yı nasıl terbiyeli ve nuktelı bır üslüpla Demokrat Partiden antidemokrati unların kaldırılma- sını rica ettiyse, Adnan Menderes de aynı üslüpla Halk Partisine bu kanun- arın kaldırılmayacağını arzetti. Doğ- rusu istenilirse başvekıl gibi seneler senesi bu millete daha fazla hürriyet cadelelerinden en şereflilerine sahne olmuş aynı kürsüden tamamile aksi fikirleri savunması üzücü bir manzara teşkil ediyordu. Başvekile göre Demokrat Parti iktidara geçi üzerindeki bütün takyitleri kaldıı'mış, tam bir hürriyet tanımıştı. Fakat ne olmuştu? Adnan Menderes kürsüden: "— Dok- tor"' dedi. ükerrem Sarol, beraberinde getırdığı gazete kupurlermı koşup li- derine uzattı. Başvekil, basın hürriye- tinin nasıl suiistimal edıldıgmı o Mi- sallerle izah etti. İspat etti. Hakikaten, iğrenç şeyler yazılmıştı.. O kadar ki Meclis bile dayanamadı da: — Yeter, okuma artık!" — diye Hâkim teminatının da aynı şekil- de suiistimale uğradığım anlattı. Böy- lece demek istiyordu ki kanunlar, hiç olmazsa şimdilik, olduğu gibi kalacak- tır. Daha fazla hürriyet isteyen De- mokrat Parti artık "Daha fazla hür- riyet isteyen ona layık olmalıdır" diyor ve bu milletin a fazla hürriyete lâyık olmadığım ıfade ediyordu. Recep Pekerden bu yana cereyan eden bunca hadise, bunca mücadele, bunca emek, hattâ akan kan demek bu noktaya ge- Hip kalmak içindi! Adnan Menderes, yumuşak hava içinde tenkitlerin yapılmasına cevaz Bir mürü lince mikrofonun kaldırıldığım mişti. Adnan Menderes vaad etti: "— Peki.. Bundan böyle, Malıye vekilinin konuşması da veı'ı]meyece Tabii başve kıl bunun yerın i de vereceğiz" dese idi, dalıa kıymetlı olurdu Gelecek seneye kadar hangi havanın kalıp gisinin kalmayacağını kim bile Adnan Menderesin bütün konuşma- sından çıkan mana şu idi: havayı siz devam ettırdıkçe, biz de devam ettireceğiz. Fakat, elimizden bırakmayacağız. Ka unlar S

Bu sayıdan diğer sayfalar: