eei D evlet tiyatrosu, TİYA İstanbul "Ednan bey duymasın" izde işler kuvvetiyle başlar, hemen biraz sonra bir sinek takatına düşer ve heder olur gider. O kadar çok misali var ki, artık bu hal, bızım bariz vasfımız gıbı kabul edili- yor. Ama bu defa öyle olmadı. Turizm davasmın gidişatına bakarak, sağlam- lığına ben de inandım. Hattâ karınca kaderince bu davaya ben de gücümün yettiği nisbette katılacağım. eler yapabileceğim meselesine gelince: Allaha şükür, yüzümüzü gül- ürecek bir tıyatro binasını meydana getirdik. Başka memleketlerde olduğu gibi, tiyatroyu bir turist vasıtası olarak kullanmak mümkündür. Bu bahiste, halen düşündüklerim şunlardır: garp dünyasında popüler olmuş, hafif mü— zikli eserleri mahallileştirmek, bu s retle (local color) temsilleri Vermek Muammer Karaca, gerçekten ina- nan-bir adam olarak, turizm sahasın- da, tiyatrosunun saglıyacagı imkân- ları anlatırken, Yunanistandan da mi- saller getiriyor, orada, memlekete akan büyük turist kafilelerinin tiyatro seyir- cilerinin yarıdan fazlasını teşkil ettik- lerini, böylece, Yunan tiyatrolarının a bir nevi milli gelir kaynağı halini almakta olduğunu anlatıyordu. Hiçbir zaman bir mevzu üzerinde uzun boylu konuşmaya tahammül edemiyen Mu- ammer; bu defa mutaddan fazla aynı bahiste konuşmuştu. Tiyatrosunu gez- dirdiği misafirlerinden biri, biraz da başka şeylerden, yapılmış, yapılacak işlerden, meselâ perdenin ne zaman, neyle açılacağından bahsetmesini is- tedi. "Yedi Martta, tanrının izni ile... dıyerek yeni mevzua girdi Muammer. "Yedi Mart akşamı tiyatromuz yeni bir istikbalin perdesini açacak. Prova- larımız iyi gidiyor, kadromuz; her hal- de seyircilerimizi tatmin — edecektir, oyunun ismine gelince, başkasına söy- lemiyeceğinizi bilsem, saklamam. Ma- mafih soylemıyecegımzden emin oldu- ğum için sizlerden saklamıyacağım sadece : (Ednan bey duymasın!). Ye- teris. Ankara Tiyatro bilmecesi artık kolaylıkla çö- ilmece haline gel- di. Tebliğ tahtasına Trol bölümlerinin biri konuyor, biri kalkıyor. Şimdi de Faust'un provalarına başlandı. Bunun Othello'nun Bac'ını isteyenlere verilen bir tâviz olması en yakın İhtimaldir. Ancak şimdi işler büsbütün karışmak- tadır. Sezon sonuna kadar Devlet-ti- yatrosu kaç eser sahneye koyabilir ve bu arada hangi eserler "duyuna" kalır? Diğer taraftan Küçük tiyatro'da temsil edilmekte olan Güneşte On kişi isimli telif komedinin Devlet tiyatro- sunun taktir ettiği ömrü tabiiye ta- hammül edememesi sebebi ile, yeni 30 zülemiyen bir T R O eser hazırlanıncaya kadar takviyesine ihtiyaç hani olmuş ve Shakespeare'in Onikinci gece komedisi yeniden ve mükerreren sahneye konmuştur. İdare Bu kafalar törpülenmelidir İzmir fahrinin sokaklarında elektrik yoktur, mahallelerinde kanalizasyon yoktur, çeşmelerinde su yoktur. yokluklar karşısında, meşagili sufliye- den tiyatroya, binlerce lira harcamaya da kimsenin hakkı yoktur... İzmir şehir tiyatrosu beş yıl 1çınde ikiyüz küsur bin lira zarar etmekle belediye- ye yük olmuştur. Şehrin daha mühim ihtiyacı bir yanda dururken, bu gibi eglenceye ,para harcanmasını kabul edemeyi Izmır belediyesinin içtima — salo- nunda, ateşli bir hatip bu minval üze- re beyanatta bulunuyor, kendisini ha- raretle destekliyenler de, her virgül ye noktada alkış, tutuyorlardı Netice- de, 1950 senesinin eylülünde belediye seçimleri ile işbaşına gelmiş bulunan yani Şehir meclisi; tarihinin ilk ve acı hükmünü verdi: İzmir şehir tiyatrosu lagvedılmıştı O gün bu gündür, İzmir şehri yap- tığına nadim olarak, tiyatronun hasre- tini çeker durur radan seneler geçti, ©o tarihten beri İzmir belediyesi dört defa butçe yaptı; "meşagili sufliyeden tiyatro" ya para sarfedilmesine razı olamıyan ateşli hatiplerin hararetlerim hangi bahiste sondurduklerı bilinmez ama İzmir şeh- rinin, bu ük, medeni eksiğini gi- dermek için çeşıtlı teşebbüste bulunul- duğu ve hiçbirinin de netice verme- diği malümdur. Şimdi de Devlet ti- yatrosunun bir şube açması hususu üzerinde duruluyor; Boş bir hayal!. K aşları çatık yumruğu sıkılmış, göz- t dolu bir hatip tasavvur edınız, lstanbul şehir meclisinin 1955 yılı bütçe müzakerelerinde söz- almış konuşuyor "Yazıktır arkadaşlar, milletin pa- rasını bu kadar hesapsızca harcayama- yız. İşte rakamlar konuşuyor. Bir sene zarfında bir milyon lira sarfettiğimiz Şehir tiyatrolarının mecmu hasılatı dörtyüz bin liradır. Yani Belediye, al- tıyüz bin lira cepten eklemış bulunu- yor. Belediyenin cüz'i bir yardımını, AKİS'E Abone olunuz Posta Kutusu 582 hadi sanata hizmettir diyerek kabul edelim ama, yılda altı, yedi yüzbin lirayı da sokağa atamayız. Şehir tiyat- roları kendi kendilerini idare edebile- cek duruma sokulmalı, aksi halde be- ledıyeden ayırıp hususı teşebbüse devredilm ün olmazsa k_apılarıpa kılıt aşılmalıdır... Bize geti- rilen bütçe tasarısında bu sene tiyat- roya açıktan ayrılan tahsisat yediyüz- binin de üstüne çıkmaktadır... Bütün hususi tiyatrolar harıl harıl kâr eder- lerken bizim her sene yediyüzbin lira zarar eden bir tiyatro işletmemiz, bu işi yapamadığımızı ispat etmektedir. Binaenaleyh, teklifim odur ki, tiyat- roları hususi ellere bırakıp biz, şehrin cıddı dertlerine bakalım 5S0 Senesinde, beledıye meclisine seçıhp, hızını tıyatrocu batırmakla alan ve tarih muvacehesinde İzmir'i mahcup edenler yetişmiyormuş gibi 1955 sene- sinde İstanbul Şehir meclisinde de şu mantıkla söz alanlar vardır Şehir meclislerinin muhterem aza- larına, dünyanın har yerinde ciddi ti- yatro hareketlerini hükümet ve bele- diye bütçelerinin yaşattıklarını, Ame- rikaya Metropolitan operasının Ame- rikan yardımı ila bile geçinemeyip sık sık iflâs durumuna düştüğünü, Batı Almanyanın geçen yıl tıyatrolarına üçyüz milyon Alman markı yardım e tiğini ve bunu dahi az bulan başvekıl Adenauer'in tiyatronun ehemmiyetini belirten bir makale yayınladığını, bi- zim Devlet tiyatromuzun bütçesinin bu 1 üçbuçuk milyon liraya ulaştıgım hatırlatmakla ne kazanırız acaba? Her şeyden evvel prensipte anlaş- malıyız. Tiyatro cemiyetimiz için lü- zumlu mudur, değilimdir? — Tiyatroyu bir kültür vasıtası olarak mı kabulle- niyoruz, yoksa, aslında meşagılelı suf— liyeden bılıp iş olsun diye mi diyoruz? Maarif vekâleti bir yandan bölge tiyatroları kurmak tasavvurunu fiiliyat safhasına geçirmek için hazırlanırken, kırk senedenberi tiyatro besliyen İs- tanbul gibi, en ileri ve en uyanık şeh- rimizde müşahede edilen bu zihniyeti neyle izah etmeli? Bir şehrin tiyatrosu tahsisatım iyi kullanamıyabılır bir şehrin tiyatrosu iyi eserler msil edemiyebilir. Bir şehrin tıyatrosunu temsil eden sanat- kârlar, geçimsiz ve kabiliyetsiz olabi- lir. Bir şehrin tiyatrosunda türlü dedi- kodular ayyuka çıkabilir, ama bütün bunlar arızidir. Hepsinin hal çaresi vardır, tashih edilebilir. Ve hattâ yu- karıda sıraladığımız ütün kusurlar toplanıp bir tek tiyatroda belirebilir. Fakat hiçbir zaman medeni bir şehrin Belediye meclisine seçilmiş olan zevat arasında, yukarıda, İzmirde ve İstan- bulda oldugu gibi. Tiyatro düşmanı bir azanın noktainazarına ıltıfat edilmez. Hattâ hiçbir medeni insan; "Bu şehre tiyatro değil, kanalizasyon lâzımdır, tiyatroları kapatıp kanalizasyon aça- lım" ıddıasını alkışlamaz. Çünkü bu gerçek değil, sadece demağgojidir. İstanbul Şehir tiyatrosunun İstan- bulu temsile lâyık bir sanat faaliyeti gosteremedıgı muhakaktır. Ama demek değildir ki milyonluk şehrin tıyatrosur_ıun kapışma kilit vurulsun! Bilâkis, İstanbul şehir tiyatrosu ıslah AKİS, 26 ŞUBAT 1955