YURTTA OLUP Hükümet Bir beyanat etrafında F ıkrı sorulan zat : — Ne, ne? dedı Ne sesi dediniz?» K ndısıne isim tekrar edildi, ama yine anlamadı. «— O isimde bir gazete mi çıkı- yor”» k Sesi» gazetesinden — bahse- dılmıştı Sonra başka bir isim söylenil- «— Ne, ne? dedi. Ne Apaydın de- diniz" endisine isim tekrar edildi, ama yine anla adı. «— O isimde bir başmuharrir mi var?» «Türk Sesi» gazetesinin — başmu- harriri Burhan Apaydından bahsedil- Bütün bunlar, o zatın, o gazetenin o başmuharrırı tarafından / yaz ılan bir mek maksadiyle sorulmuştu da anlaşıldı ki, degıl yazıyı okumak öyle bir gazetede öyle bir muharririn mev- cudiyetinden bile haberdar değildir. Tabii ısrar edi*lmedi. undan iki hafta kadar evvel İşlet- eler Vekili Prof. Fethi Çelikbaş Istanbulda kömür meselesi etrafında bir basın toplantısı yapıyordu. Vekil o top- lantıda — gazetecilere kömür düâvasını, hiç bir şey saklamaksızın, bütün vüzu- hiyle anlattı. AKİS okuyucuları Fethi Çelikbaş'ın — beyanatının ana hatlarını geçen sayımızda okumuşlardır lşletme— ler Vekili diyordu ki, — memleket bir kalkınma edilen enerji miktarı çok artmıştır, bu- na mukabil kömür — istihsalimiz aynı süratle gelişmemiştir, zira — damarla zengindir, ne de kolay işletme- ye elverışlı bu yüzden bi r buh- ranı mevcuttur, komurum sarrafla kullanmak mecburiyetindeyiz. halkımızın yakacak ihtiyacı pılmış, mesele enerji kaynaklarından — istifade edece- ğiz. Ancak bunlar zaman ister, Ameri- ka'da bile enerj santraller beş seneden evvel tamamlanamamaktadır daha devam Tedbirli davranmalıyız. Beyanat büyük bir ferahlık yarat- tı, herkes hakikati olduğu gibi öğren- mekten memnunluk duydu, muhalefet gazeteleri bile Fethi Çelikbaşı bu açık kalbliliğinden dolayı öğmekten kendi- lerini alamadılar ve iktidar için bunla- rın hepsinden mühimi, kömür mesele- sini dile dolayarak Demokrat Parti hü- kümeti aleyhınde yapılan neşriyat sona erdi. O günden bugüne bir tek gaze- edecektır. BİTENLER Türk - Alman iktisadi münasebetleri ürkiye ve Almanya, iktisadi bün- yeleri itîbariyle yekdiğe rını ta- mleketle dır şartlar, memleki arasındakı mal mubadelelerının 1nkışaf mü» saittir. Harpten evvel, ihracat mad— delerimizin en büyük müşterisi Al- manya idi. 1938 de, 127 milyon lira tutan ihracatımızın 62 milyonu, Al- manyaya — yapılan satışlardan temin Aynı tarihte, 149 milyon lira tutan ithalât hacminde, Alman- yanın hissesi 70 milyonu geçmekte idi. İkinci Cihan Harbi esnasında da, deniz ticaret yolunun kapanma- sına ragmen ticari mubade eler de— miştir. Alma madenleri mizi ve ahsullerımızı satın alm k için, İngiltere ile rekabete girişmiş- tir. Bu rekabet, ihracat maddelerimi- zin fiyatlarını, ticaret tarihinde kay- dedilen en yüksek seviyeye çıkarmış- tır. 1944 Ağustosunda her Od mem- leket arasında iktisadi münasebetle- rin kesilmesi ise, — piyasalarımızda şiddetli bir sarsıntı yaratmıştır İ racat mev: nelerce süren müzmin bır sıkıntı devresı başlamış- B Mütarekeden sonra, — Almanya'- nın süratle kalkınması, dost memle- ket pazarlarına — ihracat maddeleri- mizin gittikçe artan miktarlarda sev- kedilmesine imkân vermiştir. — 1947 de 864 bin lira gibi mütevazi bir ra- kam arzeden ihracatımız, 1952 de 243 milyon liraya kadar çıkmıştır. Fakat bu tarihten itibaren, Alman- 1 senesinin ilk üç satışlarımızın yekünu iyenin hemen yarısına düş- Almanyaya ihracatımızın iki se- nedenberi kaydettiği daralış, muhte- lif sebeplerden ileri gelmektedir. Bu sebeplerin başında, hububat ve ham madde f'ıyatlarının düşmesi zıkredı— lebilir. 1952 1953 de, ziraat ve madencilik sahalarında istihsalin ih- tiyaçlardan faz olması, ticaret şartlarım degıştırmıştır Almanyanın mubaya nı standard mal satan, daha ıyı kalıte temin eden ve ucuz fiyat istiyen pıyasalardan yapmağa başladığı — görülmüştür. — Sattığımız ve aldıgımız malların yekunları ara- ında, iki yüz, milyon mayı aşan bir fark hasılolmuştur İki mleket arasındaki tıcaret muvazenesımn bozulması, tediye mu amelelerinde aksaklıklar yaratmıştır Harici tediye güçlüklerinin başlama- sı üzerine, hükümet ithalâtı tahdit Dr. Feridun Ergin etmiştir. Tescil ettirilmeden sipariş verilen birçok mallar, — gümrüklerde bekletilmiş veya gerı gönderilmiştir. Transfer muamelelerinde de gecik- meler olm imi satan birçok bedelini tahsil hususunda müşkülât çekmişlerdir. Bu m şkulat iki sene- ye yakın bir müddet dev, İ ! borçlarımızın rişilmiştir. Son çeyrek asır zarfında, — A- manya ile aramızdaki ticari münase- betlerin cereyan tarzı, piyasalarımız- da daima kuvvetli tesirler yaratmış- tır. — Satışların azaldığı mevsimlerde ihracatçılarımızın sıkıntılı bir duru- ma düştükleri görülmüştür. Buna mu- kabil, — Almanya'dan külliyetli mik- darda al gelmesi, istihlâk pazarla- TIMıZI ferahlat 1şt1r Müstehlik sını- fı, harbin sebebıyet verdiği inkıtaa Alman mallarına gosterdıgı ragbetı muhafaza etmiştir. İthalâtçı- larımız ve ihracatçılarımız da, mu- hatap olarak karşılarında Alman fir- malarını bulmağı umumiyetle tercih etmektedirler. - Mütarekeden sonra, birçok tacirlerimizin bir an evvel Al- man pazarlarının açılmasını ne ka- dar sabırsızlıkla bekledikleri malüm- dur. süratle tasfiyesine gi- Saşvekılın seyahati, Türk - Alman ret münasebetlerinde yeni bir safhanın açılmasını hedef tutmakta- dır. Beklenen netice, dost memleke- te yapılan satışları —Eeskiden oldu- ğu gibi— yüksek bir seviyeye çıkar- maktan ibaret degıldır Aynı zaman- da, nafîa ve sanayı ışlerı ıçın ıl'ıtıyaç duyduğ menin ait kredılerle temın edılmesıne çalışıla— caktır. Hükümet, sınat kalkınma ha- reketının döviz sı n lara Avrupa firmalarının iştirak et- melerini menfaatlerimize uygun bul- maktadır. Kredili satışların Almanya hesa- bına da avantajlar arzettiğini düşün- ek mümkündür. Kurmak mek müm urmak istediği- miz tesislerin Almanyadan getirtil- mesi, ya ln yekünu mühim rakam- lara yükselece k bir satış yapmak fir- satını kazandırmakla kalmamaktadır. Aynı zamanda, nüfus itibariyle Av- rupada yedinci gelen bir memleketin piyasasını devamlı surette elde tut- mak hususunda müsait şartlar hazır- lamaktadır. Teçhizatını Almanya'dan temin eden sanayi şubelerinin ileri- de yedek parça almak, teknisiyen getirtmek ve tesıslerını genişletmek bahıs mevzuu olduğu zaman, evvelâ AKİS. 2 EKİM 1954