sahip olmamıza bağlı. İstatistiksiz devlet idare edilemez diyen devlet a- damı, kanaatimizce mübalâğalı bir söz söylememiştir. Dış piyasa Otomobil âleminde birleşmeler K apitalist iktisadın — hususiyetlerin. den biri de teşebbüslerin rekabet sonunda daha iyi ham ma ) daha yi işçi, daha elverişli p: daha cuz istihsal tarzı keşfederek gehşebıl— me imkânlarıdır. Gelişebilen bir teşeb- adin şahıt masraflarından is- tıhsal birimi başına düşen masrafı a- zaltmakta v bu hal sanayıde çoğalan una olmaktadır. Gelışmış teşebbusler karşısında küçük teşebbüsler büyük teşebbüslerle mü- cadele imkânlarını elde edememekte ve bazı iktisatçıların dediği gıbı «re- kabet, rekabeti öldürmektedir» Fakat müteşebbis yeni yeni 1stıhsal kombinezonları kurarak büyük teşeb- büsler karsısında boyan egmemekte— dir. Amerikan dergilerinden edindiği- miz malümata göre otomobil sanayii başlıca üç firmanın inhisarı alandadır: General Motors, Ford, Chrysler. Bu firmalar — karşısında mevcudiyetlerini korumak üzere Studebaker . Packard tröstü kurulmuştur. Bu tröstün Nash - Hudson teşkılatına ıltıhak edecegı SsÖy- tenliler arasındadır. Zatı - Hud- son yeni bırleşmışlerdır Bu vaziyet karşısında ortada küçük otomobil kum olarak Kaiser . Williys kal- umpanyanın birleşmiş şeklidir. tomobil sanayii Amerika Birleşik Devletlerınde bilhassa Detroit şehrin- de ve civarında gelışmıştır Otomobil sanayii Ameri başladı baslıyalı şimdiye kadar 1500 kumpanya muştur. Fakat bunlardan kala kala yu— karıda isimlerini yazdığımız üç büyü kumpanya ile üç küçük kumpanya kal mıştır Tam rekabet (perfect competition) dünyanın hiçbir yerinde mevc ğildir. Fakat «rekabetin rekabeti öl- dürmesi de» cemiyetin terakkisi, i safi için bir zarurettir. Firmalar, bendi mevcudiyetlerini korumak için devler- le yarışa hazırlanıyorlar ve bunun için de birleşiyorlar. Bu onların yaşama azminden ileri gelmektedir. Amerikan Hükümetinin maliye politikasiyle oto- mobil sanayiinde küçük kumpanyaları korumasının faydalı olacağı kanaatin- deyiz Zira yeryüzünde büyük balığın küçük balığı yutmasından daha ada- letsiz bir şey olamaz. Amerikan hükü- metinin passif kalması kuvvet — ha demesiyle beraberdir. * Amerikada senede 100.000 sarnıç— li vagon petrol nakli için 3 000.000 k ya Amerika dünya tanker tonajının 25 23 üne, yani 1000 veya da- ha ziyade tonluk 450 tankere sahiptir; bunlar ortalama 1 22 bin tonluk- ur. Son sene lerde 38000 tonluk bü- yuk tankerler de inşa edilmiştir. Bun- lara ilâveten Amerık da 240.000 km.lik bir pipe - line şebekesi mevcuttur ki, bu uz unl k dünyanın çevresinin 6 mislidir. AKİS. 28 AĞUSTOS 1954 BANKACILIK İş Bankası İş Bankası Yaş : 30 30 uncu yıl 924 se esinin Ağustos ayının on bi- ci günü, Karaoğlan semt nde — Orman çıfthgının bulunduğu yer — sıcaktan bunalan bir asker, birden ha- zırol Vazıyetıne geçti. Sokak tenha i- cadde yoktu —. Bir su- bay, iki sıvıl ve daha bır kaç kişi, nö- bet bekledıgı kerpiç dukkanın önünde belirmişlerdi. Subay âmiri idi, kendi- sini bu kerpıçten dükkânı bekle- meğe vazifelendirmişti, neden ve niçin bilmiyordu. Kerpiç dükkânın kapısını açtılar, subay ve diğer iki sivil içeri girdi, çıktı ve kapı önünde duranlara seslendiler: «— Çuvalı alıp götürün...» Ve iki sivilden birisi bu emre bir ilâve yaptı: «Çuvalı nereye götürece- ğinizi biliyorsunuz.» Nöbetçinin de, subayın da, siville- rin de vazıfesı sona ermişti. Çuva gö- türü uval kayıtsız şartsız hakımıyet ilân Türkiye Cum eden mhuriyetinin aşağı yukarı <<hazıneı hassası» idi. İçinde iki yüz elli bin lira Vardı, Mustafa Ke- mal'e aitti ve Mustafa Kemal bu para- yı kullanmak için türlü tedbir ve ter- tip duşunm ştü Mustafa Kemal biliyordu ki, Lozan konferansında Türk hudutları tesbit e- dilirken Lord Cürzon «Türklerin iste- diklerini veriniz. Nasıl olsa, bizim mali çemberimiz ıçındedırler bugün verdiğimizi yarın geri alırız» demiş, herhalde boşuna lâf etmemişti. Avrupa elinin altında bulundurduğu pazarı kolay teslim eder bir zihniyete sahip değildi, askeri galibiyeti tastike, hudut- ların tesbitini derhal yapmağa zorlan- . Fakat düşündüğü vardı, bildiği tedbirlerini aldığı 1şler vardı. Siyasi hürriyet Türkiye'ye verilmişti. Cürzon'un hesapladıgı fakat Mustafa Kemalın de bıldıgı sıyası hürriyetten linde tutmağa dikkat Türkiye Cumhuriyetinin parası Osman- lı Bankasının elinde idi, banka Avru- pa'nındı. Türkiye'nin mali takati or- tada idi, parası yoktu, fakat bu duru- mu düşünecek, çaresini arıyacak irade- ye sahipti. Olmazı olur yapma, sa- dece askeri sahada kalmamalı, her sa- haya intikal ettirilmeliydi. Mustafa Kemal, askeri galibiyetin, siyasi galibiyetin hemen» ertesinde, bu noktaya isleri teksif etmege başladı Elinde bulundurduğu iki yüz elli bin lirayı Osmanlı Bankasına yatırmıştı. Türkler bu para ile bankaya bir tek- lifte bulundular. Bankaya ortak oluna- cak, müşterek bir mesai gözetilecekti. Bankanın umum müdürü âmirlerine Türk Hükümetinin bu arzusunu bildir- di. Aldığı ve bize tevdi ettiği cevap Lozan konferansında Lord Cürzon zih- niyetinin — tatbikatıdır: «Bankacılık Turklerın en son düşünecekleri bir iş- ir. Mustafa Kemal'in milli gururu in- cinmişti, kızmıştı. Verileni cevapta baş ka satırlarda vardı. Türklerin bu para- sı Osmanlı Bankasında kalmalı, banka tarafından işletilmeli.. Mustafa Kemal, iki yüz elli bin li- rayı bir çuvala doldurttu. Karaoğlan- da bir dükkâna yerleştirdi, önüne bir nöbetçi diktiler. kakak Mu—sta_fa Kemal, Mahmut Celâl Beyle İmar, İskân ve Mübadele Veki- li — bir müddet konuştuktan sonra, şunları söyledi: «— Size şu iki yüz elli bin lirayı ve ıy rum, bu parayı münasip görece- ğiniz ticaret işlerinde nemalandırmız.» Mahmut Celâl Bey, Mustafa Ke- mal'in yanından ayrıldıktan sonra, dü- şündü yüz bin lira Mustafa Kemal'in şahsi parası fakat her şeyi- ni millete tahsis etmiş bu büyük insan için milletin hazinesi idi. Mustafa Ke- mal, askeri ve diplomatik bir çok güç- lükleri yenmişti, fakat Osmanlı Ban- kası ile mali meselelerin halli bakımın- dan yapılması istenilen muşter ek me- sal ters bir cevapla akamete uğramış- mlekete büyük bir hizmeti tek yolla yapabılırdı bu hizmet kendi hasına — bankacılığa — inhisar et- melıydı Bu nara bır bankanın ilk ser- mayesi olabilirdi. Ve oldu da.. Kerpic bir dükkânın duvarları ara- sından çıkan o iki yüz elli bin lira, Sa- manpazarı yokuşunda küçük bir eve irdi, bu ev bir bankanın tefeli idi. ustafa Kemal'in parası ilk Türk ban- afa Ke kasına sermaye olarak kullanılmış, Av- 19