YURTTA OLUP BİTENLER sonra ınkı— Atalürk önce istiklâl, lap hareketinin başına geçti, tiklâl harbi bitinciye kadar Ana lu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Ce miyeti'nin İlideri idi. de ki ortaklaşa verlikten —ibaretti. Cemiyet Lozan Muahedesi ile beraber tarihe karış- F Müdafaai hı ve hilâfeti, Hukukçular ne padışa— hattâ irticdsi kaldırmak,nedeAnadolu ortasında lâik bir Cumhuriyet i kurmak — istemişlerdir. Tanzimat smanlıları, i ve devrinde — bir savaşını — veren n da geri gitmek- Mektepler yelinle medreseler açılmakta, Men'i Müskirat Kanunu Meclisten bir sıhhat değil, bir şeriat kanunu olarak çıkmakta, okullarda resim yasak edilmekte idi. Müdafaai Hukuk'daki irtica, ordu İzmire gi- rer girmez Mustafa Kemalı başından nasıl ter- tıplenmege Kemal, İzmit'de İstanbul gazetecile- rini bu sırada toplıyarak yeni kuraca ğı partinin adını koymuştur. ürk inkılâbının ideolojisi de, ya- T vaş yavaş, bu yeni partinin, Halk Partisinin içinde gelişti. Kemalizm hazır nazariyelerden değil, bayattan kuvvet almıştır. İnkılâp hareketi başlangıçta cumhuriyet rejımını ger- eokratik medeniyetçi Türkçülük, Halk Partısı ideolojisine zamanla katılmıştır. Mustafa Kemal dahi, şimdi tanıdığı- i â Partisi Mustafa Kemal pürüzsüz ve katıksız bir garp medeniyetçisi idi. Fakat bu medeni- Kemalizm firması altında i ve kültürlü topluluğu ve olgunluğuna, uzun gece sohbetleri ve gündüz etüdleri sonunda ermiş- tir. Müdafaai Hukuk Cemiyetinden Halk Partisine politika cazibesi ile katılmışlardır. Bu katılışın zahiri bahanesi "Musta- fa Kemali feda edememek", "Gazi Paşa'ya bağlı kalmak" ti. —Fakat bunlar Halk Partisinde durmadan ve için için "Gazi Paşa" yı fena yoklan KURULTAY Fatih alıkoymağa uğraştılar. Bizlere "Gazi Paşa'yı fena — yola sapıtan" suçlular gibi baktılar. Halk Partisinde de ileri inkılâp- çılar, Türkçü Osmanlılar, Tanzimat muhafazakarları ve murtecıler n prensipler disiplini bu derinliğine anlaşmazlığı nihayete kadar saklamıştır. Çünkü hepsi ister istemez, bu disiplini ka- bul etmiş olmak mevkiinde idiler. İsmet İnönü ileri inkılâpçıların başında idi. Garp medeniyetçiliği yo- lunda Atatürk hamlelerine, resmi şahsiyetier arasında, onun kadar iyi kafa uyduran olmamıştır. İsmet İ- ü, yani birçok kimselerce bilin- meyen bilgi ve kültürü yine bu yol- da Atatürk'ün ciddi yardımcısı ol- muştur. En kötü, ve tarihimiz içi en yanlış tasnif, maziyi devri ve İnönü devri diye ikiye böl- mektir. Bu bilmeyenlerin, garazkâr- ların ve bin türlü politikacılık ma- rifetlerine bir bahane arayanların tasnifidir. Gerçekte i ikisi ir. Atatürk'le İnönü arasında şüphesiz — mizaç farkları vardır. Bu mizaç farkları ıdare üzerinde — bazı tesirler göstermiştir. eji üzerin- e asla! Sonra Atatürk 1938 de öldü. 1939 da İ. Cihan Harbi çıktı ve Tür- — kiye'yi havadan, karadan, denizden, 1954 kadar, a b k a zin- danı içinde tuttu. Bu W V « sadece, Türkiye'yi harpten koruma devridir. İngiliz taahhüdü altındaki Karabük ve Zonguldak elektrik te- sislerine bir çivi çakılmamıştır. Ta- rihi bundan ibaret olan 1938 1945 arasına bir İnönü devrinin nasıl sıkıştırıldıgma şaşmamak imkânı mıdır ya "bilerek söyle- hen 7 yahuı "Sultan Ahmed'de söy- leyenin Ayasofya'da kendi inandığı" yalanlardandır. siz önce miüilletvekili olmak, son- on devirlerde C. H ye, şüphe- ra daha başka politikâ ikballeri ara- mak için, bir hayli genç unsur girdi. Bana azap veren şudur ki biz bu gençliği Heri inkılâpçı — saflarının kuvvetlenmesi için ta 1923 denberi bekliyorduk. Çoğu, artık inkılâp dâ- vası kalmamış gibi, opportünist poli- tikacı kesilmişlerdir. Hele ok- rasi cilveleri bunları büsbütün şa- şırtmıştır. Demokrasi C. R. P. ye yeni bir şey getirmedi; onun ıçındekı tema- yüllere de belirme ve gelişm ser- bestlıgı verdi. Eskiden prensıpler di- siplini altında — ister iste susan- lar, şimdi, sini bir seçim kazanma mekanızması haline getir— mek bahanesi altında o sa- ğa sola çekmek arzularını gosterdı— Rıfkı ATAY ler. Toplanmak üzere bulunan Ku- rulttaya kadar bunda muvaffak 0- lamadılar. Bıyıkları tıraşlı ve programları lâik olan Demokrat Partililerin dini bıyıkları tıraşlı ve programla— rı, büyükları tıraşlı la- rı lâik olan Halk Partılılerın de di- ni batırmışlardır diye seçim kaybet- tikleri ayrı bir yalandır. 1945 ile 1950 arasında C. H. P. hukumetlerı de iktidarda Yalçın için maşatcılığı" — yaptılar. mektepleri o devrin müsamahasından arta kalmadır. Aynı mümasatçılık D. P. tarafında ve hele seçim pro- pagandalarında çirkin bir hal almış- tır. Yoksa 1950 - 1954 D. P. Başba- kanı Adnan Menderes'in, 1946 - 1950 Ü . Başbakanlarından Şemsed- din Gunaltay dan fazla din bağlılığı- nı temsil etmiş olduğunu zannetmek gülünçtür. Geniş halk yığınları, hele bizim gibi okur yazan yüzde 25 i aşmayan memleketlerde, programa oy vermez. Halk, C. H. P. iktidarını ondan bıktığı ve İkinci Dünya —Harbinin zaruri ve mukadder sıkıntılarının hâtıraları pek yakın ve politika — is- tismarcılığına pek elverişli olduğu için devirmiştir. D. P. iktidarım da, 1954 de, henüz bıkmadığı min, şüphesiz Amerikan yardımları sayesinde memlekete verdıgı de olsa, ferahlık tutmuştur. Devlet otoritesinin sılması pahasına da olsa bu devrede halk Üüzerindeki baskı, — bununla candarma ve ıdare baskısını etmiyorum, —şüphesiz bu da vardır, fakat 1950 den sonra köyden kanun koyulmuşa benzemektedir her ne hal ise, köylüyü sıkan bir şey kalkmıştır. Buna rağmen C. H. P. üç milyon iki yüz bin oy almıştır. Eğer münte- hibi sani sistemi devam — etseydi, 1954 seçimlerini C. H. P. nin kazan- mak ihtimali büyüktü. Nitekim hat- tâ kendi aydınları arasında D. P. i- daresirin samimi taraftarlarını bul- mak güçtür C. H. P. Kurultayına gelenler hem 1954 seçiminde aldıkları oyla rin, eğer bu oylar partiye yüz elli, iki yüz milletvekili vermişse kaba- hat kendi yaptıkları kanundadır, o kanun ki D. ye on binde bir, sine ise yuz birde bir mil- e letvekilliği hem de partilerinin tarihi mesuliyet- lerini gözönünde utmalıdır. Tarihi iki büyük mesuliyetten bahsediyo- rum: Biri bu memlekette garp mede- (Devamt 34 üncüde) AKİS. 24 TEMMUZ 1954